Merkez Bankasının yeni Başkanı Şahap Kavcıoğlu bir haftada iki kez kameralar karşısına geçti. Herkes gibi ben de merak ve ilgi ile acaba ne anlatacak diye ekran karşısına geçtim. Malum, MB’yi ilgilendiren ve kamuoyunun açıklanmasını beklediği pek çok konu var. Acaba bunlar hakkında toplumu ikna edecek bir şeyler söyleyecek mi diye bekledik. Ama boşuna beklemişiz.

Tam bir hafta önce bugün piyasalar kapandıktan sonra kamu özel televizyon kanallarının “ortak yayınına” katıldı. Biz sorulara yanıt beklerken sayın başkan bize sorular yöneltti: İHA ve SİHA’ların uçuş maliyetlerini biliyor musunuz? Ben bilmiyordum. Hala da bilmiyorum. Döviz rezervleri ile İHA uçuş maliyeti arasında nasıl bir ilişki olduğunu çözemedim. Bu da benim ayıbım. Bakın şimdi mahcup oldum. “Narcos” dizisinde küçük bir çocuk üşümesin diye milyon dolarların sobada yakıldığı bir sahne var. Birden o aklıma geldi. Demek ki çaresiz kalınca dolar “yakılır” diye düşündüm. Herhalde böyle bir şey. Saçma mı geldi? İHA ve SİHA’ları döviz rezervleri ile ilişkilendiren ben değilim. Kusura bakmayın, saçma bulduysanız da bunda benim bir kabahatim yok.

Her neyse, biz konumuza dönelim.

Sayın Başkan dün Enflasyon Raporunu açıklamak için bir çevrimiçi “basın toplantısı” düzenledi. Tırnak içine aldım çünkü yapılanın bir basın toplantısı olmadığı gayet açıktı. Başkan yazılı metni okuduktan sonra, gelen “soruları” da yazılı metinleri okuyarak yanıtladı. Gazeteci ve iktisatçılara “buyurun, merak ettiğiniz her şeyi sorun” dedikten sonra, “sorulan” soruların yanıtını önceden hazırlandığı anlaşılan metinleri okuyarak yanıtlaması ilginç bir durumdu benim için. Nasıl bir öngörüdür bu? Enflasyonu tahmin edemeyen, kurları öngöremeyen bir kurumun başkanı soruların tamamını öngörebildi. Bravo.

Diğer merkez bankalarının para politikası kararlarının yanında “sözlü yönlendirmeleri” de ilgi ile takip edilir. Çünkü sözlerinin bir ağırlığı vardır. Sahip oldukları yetki ve araçları dikkate alınca bu çok anlamlı bir şey oluyor. Ama gelin görün ki bizim MB Başkanımız sadece yazılı metinden okuyor. E, metinden okuyunca da yönlendirme sözlü değil, yazılı oluyor. Oysa biz “sözlü yönlendirmelere” bakmıyor muyuz?

Bütün bu olup biteni izlerken, bir taraftan da tweet yazıyordum. Tesadüf bu ya, “Başkanı” yazacağıma, “BAKANI” yazmışım. Önce bir düzeltme tweeti attım. Sonra, MB’nin mevcut durumuna bakınca “Bakan” ifadesinin daha anlamlı olduğunu fark ettim.

Biliyorsunuz, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde” bakanlar herhangi bir konuda bir iş yapacaklarında, genellikle şöyle bir açıklamaya başlıyorlar: “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatları ile” ya da “Sayın Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile.”

Demek ki Cumhurbaşkanı talimat vermez ya da uygun görmez ise bakanların bir şey yapma yetkileri yok. Peki, bu durum Merkez Bankası için de geçerli mi? Görülen o ki evet, geçerli. Sayın Cumhurbaşkanının “tensipleri” olmadan bir iş yapması mümkün değil. Zaten buna aykırı davrananları da ne kadar hızla görevden aldıklarını biliyoruz.

Acaba dedim, kendi kendime, Sayın Başkan yazılı metinden okumak yerine irticalen yanıt verseydi, “tensip” alanının dışına mı çıkmış olacaktı?

MB Kanununda “bağımsız” olduğu yazıyormuş da, banka kararlarını ekonominin gereklerine göre alıyormuş da… Yok öyle bir şey.

O zaman gelin MB’nin adını tam olarak şöyle değiştirelim: Merkez Bankası Bakanlığı. Açık ve net. Yapılanın ne olduğu gayet açık olacağı için biz de her yaptıkları işe anlam yüklemeye çalışmayız. Üstelik her “MB Bakanı” değiştirildiğinde bu hukuki mi, değil mi diye de sorgulamayız.