Dövizin şaha kalktığı, piyasaların allak bullak olduğu bir İstanbul sabahında Merkez Bankası (MB) Başkanı Murat Uysal 2020’nin dördüncü Enflasyon Raporu’nu açıklıyordu. Uysal konuştukça kur hareketi hız kazanıyor dolardaki tırmanış sürüyordu.

Güne 8.18 liradan başlayan dolar kuru basın toplantısı sona ererken 8.28 liraya kadar yükselmişti. Böyle işin çığırından çıktığı, geleceğe yönelik tahmin yapmanın neredeyse imkansızlaştığı bir ortamda sunulan raporu değerlendirmek de fazla anlamlı olmayabilir. Ancak en azından, 29 Eylül’de duyurulan Berat Albayrak’ın Yeni Ekonomi Programı’nın (YEP) üzerinden sadece 1 ay geçmişken, bütün rakamların geçersizleştiğini, hedeflerin tutturulmasının imkansızlaştığını MB ilan etti. Eski tabirle YEP 30 günde kadük oldu!

merkez-bankasi-na-gore-yep-1-ayda-coktu-798394-1.

Tabloda görüldüğü gibi MB 2020 enflasyon tahminini YEP’in %1.6, 2021 enflasyon tahminini ise %1.4 üzerinde belirlemiş durumda. Raporun satır aralarında, “güçlü kredi ivmesine bağlı olarak finansman koşullarında duyarlı mal gruplarında fiyat artışları yüksek seyretmektedir” ifadesiyle, aslında enflasyonu özellikle kamu bankalarının kredi indirimlerinin patlattığını itiraf ediyor.

Aslında bu rakamların sınıfsal bir boyutu da var. En alt %20’lik gelir grubunun harcamaları içerisinde gıda %30.7’lik bir ağırlık taşıyor. Bu nedenle gıda fiyatlarının öngörülenden fazla artması yoksul kesimleri daha fazla vuruyor. Buna karşın özel okullarda KDV oranının %8’den %1’e indirilmesi olsa olsa varlıklı sınıflara bir avantaj sağlıyor.

DÖVİZ KURU GEÇİŞKENLİĞİ HIZLANIYOR

Enflasyon Raporu’nun “döviz kuru geçişkenliğine ilişkin” 34. sayfadaki kutusunda Eylül ayı itibarıyla döviz kurunun yıllık tüketici enflasyonuna etkisinin 5 puana yaklaştığı beyan ediliyor. Toplamda ise geçişkenliğin yüzde 20 civarında seyrettiği söyleniyor. Eylül sonunda dolar 7.81 lira, avronun 9.19 lira sepet kur 8.45 liraydı. Bu yazıyı kaleme alırken ise dolar 8.30’a, avro 9.74’e, sepet kur 9.02’ye yükselmişti. 1 aydaki %6.75’lik kur artışının tüketici enflasyonunu %20 geçişkenlik katsayısıyla %1.35 yukarı çektiği, 2020’nin ilk 10 ayında kur etkisinin %6.35’e yükseldiği kolaylıkla hesaplanabilir.

DÖVİZ ARTIŞI KİMLERİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRÜYOR?

Döviz kurlarındaki her sıçramayla yoksullaştığımız çok açık. Doların, avronun artışının yaşamımızı olumsuz etkilemesi için ille döviz borcumuzun olması gerekmiyor. Berat Albayrak’ın YEP’inde 2020 yılı GSYH’si 4.851 milyar TL olarak tahmin edilmişti. Bunun da 702 milyar dolara, kişi başına 8.381 dolara denk geldiği hesaplanmıştı. Şimdi 8.30 lira dolar kuru üzerinden aynı rakamları güncellersek, 584 milyar dolar GSYH, 6.972 dolar kişi başına gelire ulaşırız. Bu da ta 2005’teki 7.376 dolar kişi başına gelirin dahi altına düşmek anlamına gelir.

Başta ABD, bazı metropol kapitalist ülkelerde, mal ve hizmetlere olan talebin seyrinde “refah etkisi” büyük rol oynar. Borsa endekslerinde ve gayrimenkul fiyatlarındaki artışlar, hisse senedi yatırımı olan ve/veya evlerinin değerini yakından izleyen kişilerin kendilerini daha zengin hissetmelerini, böylelikle tüketimlerini artırmalarını getirir. Haliyle düşüşler ise “fakirleşiyorum” duygusunu yaratarak talebi aşağı çeker.

Bana kalırsa Türkiye’de refah etkisinin kendini en belirgin hissettirdiği varlık grubu Döviz Tevdiat Hesaplarıdır (DTH). 16 Ekim 2020 itibarıyla gerçek kişilerin mevduat bankalarında 119.7, katılım bankalarında 16.3, toplamda 136 milyar dolar paraları bulunuyordu. Daha geçen hafta MB Para Politikası Kurulu kararı öncesi dolar kuru 7.80 lira dolaylarındaydı. 1 haftada kurdaki 50 kuruş zıplama DTH’lerin TL karşılığının 68 milyar artması demek. Diğer bir ifadeyle döviz hesapları bulunanlar bir haftada 68 milyar TL zenginleştiler. Hayat döviz hesabı kabarık olana güzel… Arabalarını yenilediklerinde pekala “Hazine ve Maliye bakanım sağ olsun!“ levhasını asabilirler.