Mermi deliğinden kuş yuvası…

VELİ BAYRAK

15 Temmuz Darbe Girişimi'nden sonra en sık sorulan sorulardan biri de “Türk askeri kendi halkına kurşun sıkar mı, bunu yapar mı” sorusuydu! Radyo, televizyon ve gazetelerde insanlar sanki bu durum daha önce hiç yaşanmamış gibi tartışıp durdular! Acı bir olay tabi! Sen 18 yaşında ki oğlunu “En büyük asker bizim asker” diye askere gönder ve o da kalksın sana kurşun yağdırsın! Olacak iş değil gibi duruyor ama bu ilk kez oluyormuş gibi söylemenin de gereği yok! Bu ülkede Türk askeri 3 defa kendi halkına kurşun sıkmamıştır! Çorum, Maraş, Sivas! Daha doğrusu halkın üzerine silah doğrultup kurşun sıkan katillere kurşun sıkmamıştır. “En büyük asker bizim asker” sloganları eşliğinde geri çekilmiş meydanı sivil halkı katleden, hamile kadınların karnını dağlayan, onlarca insanı otel odasına sıkıştırıp yakan katillere bırakmıştır! Yoksa tarih askerin kendi halkına yaptığı eziyetlerle doludur.

Asker beni yere yatırıp da sırtımda tepindiğinde henüz ortaokula gidiyordum. 1970’li yılların sonunda Tuzluçayır Lisesi ortaokul bölümünde okuyordum. Gerek Kahraman Maraş katliamını gerekse ülke genelinde solcu, demokrat ve Alevi insanlara yapılan zulümleri protesto etmek için liseli abilerimiz okulda bir eylem gerçekleştirmiş, bütün sınıfları en üst katta toplayarak merdivenlere masa ve sandalyeleri atmak suretiyle askerin ve polisin yukarı çıkmasını önlemeye çalışmıştı.

Tuzluçayır Lisesi askerler tarafından taranmıştı o gün. Duvarlar delik deşik olmuş, 12 Eylül Generalleri ve sonraki sivil hükümetler yıllarca Tuzluçayır Lisesi’nin önyüzündeki delikleri boya badana yaptırmamış ve kuşlar yuva yapmıştı. Kırılmadık cam kalmamıştı okulda. Yüzün koyun yere uzanmış çocuk ürkekliğinde olup biteni anlamaya çalışmıştım. Çok geçmeden bastırmıştı askerler. Üst katta bulunan bir tuvalete 20 kişiden fazla sıkıştırılıp dipçiklerle dövülmüştük. En alt katta bulunan spor salonuna getirildiğimizde her birimiz yüzükoyun yere yatırılmış ve bir komutanın emriyle askerler tarafından dakikalarca çiğnenmiştik.

Ailelerimiz dışarda bizden haber almak için Tuzluçayır Lisesi önünde endişeyle beklerken “İçerde çocuklarımız ölüyor” diye haykıran Menekşe Erbay’ı ( Menekşe Ana ) yine askerler dipçikle vurarak katletmişti.

Çocuktuk ama askerin neler yapabileceğini biliyorduk o yıllarda. Daha birkaç sene önce Sarı Yusuf isminde 17 yaşında bir genç, Tuzluçayır Natoyolu'nda askerler tarafından kovalanarak bir gecekondunun kömürlüğüne sıkıştırılmış, sağ salim yakalanmış olmasına rağmen bir yüzbaşı tarafından kafasına kurşun sıkılarak öldürülmüştü.

Kaldı ki daha sonraki yıllarda da askerin kendi halkı üzerinde ki bu acımasız tavrı devam edip duracaktı. 07 Kasım 1980’de mesela ağabeyi yayıncı ve yazar Muzaffer Erdost ile birlikte gözaltına alınan İlhan Erdost Mamak Askeri Cezaevi'ne götürülürken yolda askerler tarafından dövülerek öldürülmüştü.

Yine o dönemde 12 Eylül 1980 Faşist Darbesi'yle birlikte 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 kişi fişlenmiş, 230 bin kişi yaralanmış, yüz binlerce kişi işkenceden geçmiş, 171 kişi işkence sonucu yaşamını yitirmiş 517 kişiye ölüm cezası verilmiş, içlerinde 17 yaşında olmasına rağmen yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren olmak üzere toplam 50 kişi idam edilmişti…

Şimdi bütün bunlar tarihten sadece ve sadece kısa birer örnekken “Türk askeri kendi halkına silah sıkar mı, bomba atar mı, el kaldırır mı, kötü muamele yapar mı” diye sormak her şeyden önce samimiyetsizliktir! 1989 yılı Ocak ayının soğuk bir kış gecesinde Binbaşı rütbeli bir komutan ve emrindeki askerler Cizre’nin Yeşilyurt köyünde köylüleri köy meydanında toplayıp köylülere insan dışkısı yedirmişti mesela! Şırnak Uludere’de, 28 Aralık 2011’de “PKK’nın kullandığı yolu kullanıyorlar” diye Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 savaş uçaklarıyla halkın üzerine bombalar yağdırılmış ve 34 vatandaş katledilmişti.

Ama yine de hiçbir şey için geç değildir. Sağcı solcu, dinci dinsiz, gerici ilerici her kesimden insanın “Ben darbeye karşıyım” demesi bütün eksikliğine rağmen önemsenecek bir şeydir. Ama bu sürece yeni katıldığını iddia edenlere söylemekte fayda var. Geçmişte yapılan darbelere ve o darbelerde halka karşı yapılan zulüm ve baskılara sessiz kalıp kendi vicdanının ve siyasi iradenin değil de oy verdiğin siyasi parti liderinin isteğiyle tankların önüne yatıp darbe girişimine karşı durduğun için kendini kahraman sayabilirsin ama bu seni sadece kısa bir süre oyalar! Başkalarına yapıldığında susup kendine yapıldığında “Türk askeri kendi halkına kurşun sıkar mı, bomba atar mı, döver mi” diye sorduğun için hiçbir zaman gerçek bir kahraman olamazsın. Bunu değiştirmek yine senin elinde…