Bir liman ve narenciye kenti olan Mersin’de pandemi kentin boğazını sıkmış durumda. Dış ticaretin yavaşlaması limandan akan ticaret gelirlerini kısıyor, limon ihracatının yasaklanması ise çiftçiyi perişan ediyor. Paranın aktığı kanallar tıkanınca kentin en popüler işçi yemeği olan tantuni artık tavukla yapılmaya başlanıyor.

Mersin’de krizin adı tavuklu tantuni

OZAN GÜNDOĞDU

Mersin bir liman ve narenciye kenti. Bu yüzden dış ticaret bu liman kentinin olmazsa olmazı. Pandeminin başlamasıyla durgunlaşan dış ticarete bir de limon ihracatındaki yasaklar eklenince kentin ekonomisi durma noktasına gelmiş durumda. Çiftçinin cebinde para yok, liman ve sanayi işçileri ücretsiz izinde… Dolayısıyla kentin esnafı da gün boyu sinek avlıyor.

Kentin halk tabakalarına baktığımızda en zor durumda olanlar esnaf kesimi. Onların içinde oldukları zor durumun esas nedeni bir yandan geçindirmeye çalıştıkları bir ev ve bunun yanı sıra dükkanlarının kira, fatura gibi giderleri olması. Pandemi döneminde artan kredi borçları ise cabası.


Esnafa gıda yardımı başladı

Her esnaf krizden etkilense de hepsi aynı düzeyde etkilenmiş değil. En zor durumda olanlar okulların kapanmasıyla işleri neredeyse tamamen duran kırtasiyeciler, servisçiler ve kantinciler. Bunun yanında yine pandemi nedeniyle kapalı tutulan kahveciler son derece zor durumda. Acı tarafı şu ki, daha önce hiç yaşamadıkları büyüklükte bir kriz yaşayan esnaf, konuşmaya, sorunlarını anlatmaya da çekiniyor. Kentin her kesimine bu korku iklimi yayılmış durumda. Mersin’in merkez ilçelerinden Yenişehir’de girdiğimiz bir kahvehanede, işletmeciye krizin boyutunu sorunca bin ah işitiyoruz ancak aynı kişi gazeteci olduğumuzu öğrenince isminin yazılmaması için adeta yalvarıyor. Bunun üzerine biz de rotayı Mersin Kahveciler Odası Başkanı Nihat Dağdelen’e çevirdik. Dağdelen 1 Haziran’da kahvehanelerin 3 aylığına kapatıldığını, bu süreçte devletten herhangi bir gelir desteği almadıklarını söylüyor. Aynı anda kira gideri devam ediyor. Yevmiyeli çalışanlar işten çıkarılmak zorunda kalınmış, kredi borcu ise bu süreçte katlanmış durumda. Mersin genelinde bu durumda olan 3 bin kahvehaneci var. Aileleriyle beraber yaklaşık 10 bin kişi sadece Mersin’de kara kara gelecek günleri düşünüyor. Hele bir konu var ki, esnafın en çok canını o sıkmış; Mersin Büyükşehir Belediyesi, zor durumda olan esnafa gıda yardımı göndermiş. Oda Başkanı Dağdelen, “Gıda yardımını içleri yana yana alan arkadaşlarımız oldu, sadece bir koli zaten, çözüm bu değil elbette, ancak esnaf daha önce hiç bu duruma düşmemişti” diyor.

Tabii kahvehanelerin yaşadığı sorun sadece bu kesimle bitmiyor, bu dükkanlara mal satan diğer esnaflar da düşünüldüğünde kriz bir silsileye dönüşüyor ve derinleşiyor.

mersin-de-krizin-adi-tavuklu-tantuni-805341-1.

Tantunide yeni trend

Kenti gezerken bu durumu yakından gözlemleyebildiğimiz dükkanlar tantuniciler. Kentin en popüler işçi sınıfı yemeği olan tantunide son aylarda yeni trend tavuklu tantuni. Son yıllarda alım gücünün düşmesiyle birlikte etli tantuninin yerini, tavuklu tantuni almış olsa da bu eğilim pandemi döneminde hızla artış göstermiş. Ustalar asıl tantuninin kırmızı etle yapıldığını söyleseler de yapacak bir şey yok, kimse etli tantuniye bu günlerde para ayıramıyor.

Esnaf umut kapısı arıyor

Konuştuğumuz her esnaf daha önce böyle bir kriz yaşamadıklarının altını çiziyor. Peki politik tercihleri değişiyor mu? Hükümete öfkeliler mi? 2001 krizinden sonra yüzbinlerce esnaf meydanları doldurmuştu, peki ya şimdi? Bu soruların yanıtını aramak için Mersin Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanı Talat Dinçer’in kapısını çaldık. Dinçer, başkanlık sisteminin esnaf odalarının sesini kıstığını vurguluyor ve parlamenter sistemde, iktidar partisinin milletvekilleriyle kurdukları ilişkiler sayesinde bakanlara ulaşabildiklerini ancak şu anda iktidardaki milletvekillerinin dahi bakanlarla temasının zayıf olduğunu söylüyor. Fakat madem hükümete seslerini duyuramıyorlar o halde demokratik hak arama kanallarını niye kullanmıyor, mitingler düzenlemiyor veya TV’lere gazetelere demeçler vererek sorunlarını dile getirmiyorlar? Örneğin, 2001 krizinden sonra yüzbinlerce esnaf İstanbul ve Ankara’da dönemin hükümetini protesto eden büyük mitingler düzenlemişti, buna benzer bir tepkinin şimdi neden oluşmadığını sorduğumuz Dinçer manidar biçimde demokrasinin öneminden bahsetmeye başlıyor. Bu korku iklimi tüm kentte soluduğunuz havaya sinmiş durumda.

mersin-de-krizin-adi-tavuklu-tantuni-805342-1.

Demokrasi özlemi hissediliyor

Esnafın kentteki en önemli temsilcisi belki açıkça ifade edemese de, ortada şöyle bir sıkışma olduğu açık; halk kesimlerinin hükümetle bağları kopmuş durumda, meslek örgütleri işlevsizleşiyor, demokrasinin tahribatı hak arama kanallarını kapıyor. Kentin yöneticileri dahi kapalı kapılar ardında dertlerini tedirgin biçimde izah etmeye çalışıyor. Bu tablo karşısında Malatya’da Erdoğan’ın karşısına çıkan bir esnafın “evimize ekmek götüremiyoruz” çıkışının Erdoğan tarafından “abartıyorsunuz” cevabıyla karşılanması anlam kazanıyor. Açlıkla sınanan halk kesimlerinin sorunlarını Saray’a iletecek kanallar tıkanınca Erdoğan da muhtemelen durumun vahametini yeterince kavrayamıyor.

Kentteki hemen tüm oda başkanları aynı dertten muzdarip. Daha önce görmedikleri büyüklükte bir ekonomik bunalımla karşı karşıyalar ancak ya dile getirmekten çekiniyorlar ya da ancak kapılar kapandıktan sonra sorunlarını ifade edebiliyorlar. Bu durum toplantılarda görsel basın dışarı çıktıktan sonra yapılan konuşmalarda daha net anlaşılıyor, sorunlar ancak kameralar dışarı çıktıktan sonra dile gelebiliyor. Sorun diye bahsedilen şeyler ise son derece hayati. Her esnaf kolunun oda temsilcileri aynı duyguda birleşiyor, o da şu: Yıllarca oylarıyla siyaseten, vergileriyle ise finansal olarak destekledikleri AKP hükümetine kırgınlık… Ancak bu kırgınlık bir öfkeden ziyade sitem dolu şu sözlerle dile geliyor; “40 yıl vergi verdiğimiz devlet bize 40 gün bakamadı”.

Limonda fiyat krizi

Esnafın bunalımı sadece pandemiden kaynaklı kapanan dükkanlar yüzünden yaşanmıyor. Kentin geniş halk kesimlerinin cebinde para yok. Asıl sorun da burada başlıyor. 1 milyon 814 bin nüfusu olan kentte geniş işsiz sayısı yaklaşık 230 bin. İstihdamda yaklaşık 600 bin kişi var. Başka bir hesapla istihdamdaki her 3 kişi, işsiz bir kişinin bakımını üstleniyor. BDDK verilerine göre kentin geçen yıl 34 milyar lira olan toplam kredi borcu, bu yıl 46,3 milyar liraya çıkmış durumda. Üstelik borçtaki bu artışa karşılık gelirlerde ciddi erime var. Özellikle çiftçi kesiminin hali perişan.

Mersin narenciyenin başkenti dense yeridir. Kent, limon, portakal, greyfurt, mandalina bahçelerinden geçimini sağlayan on binlerce çiftçiye ev sahipliği yapıyor. Ancak pandemiyle beraber limon ihracatının yasaklanması sonucu limonun geçen sene 4 lira olan kilogram fiyatını bu sene 80 kuruşa kadar düşürmüş durumda. Birçok limon üreticisi personel maliyetine katlanmamak adına limonlarını toplamamış.

Bu haliyle kentin temel gündemi geçim sıkıntısı. Ancak bu gündemin ne kadar politikleşebildiği merak konusu…

mersin-de-krizin-adi-tavuklu-tantuni-805343-1.