Google Play Store
App Store

Türkiye’de en çok dinlenen şarkının ‘Cıstak’ olmasına dair konuşan Dr. Bağrıaçık, ‘‘Şarkılarda kadınlar obje olarak gösterilip meta haline getiriliyor” diye konuştu. Z kuşağı diğer kuşaklara göre daha bilinçli olmasıyla dikkat çekiyor. Fakat bu kuşakta kadınlar ve erkekler arasında ideolojik bir uçurum olması göze çarpıyor.

Mesele ‘Cıstak’ değil, topyekûn kadın düşmanlığı: Erkeklerin nefret pandemisi
Fotoğraf: Depo Photos
Sarya Toprak
Sarya Toprak
saryatoprak@birgun.net

Müzik ve podcast platformu Spotify, geçen günlerde yılın en çok dinlenenlerini paylaştı. Türkiye’de 2024’te en çok dinlenen şarkı Era7capone, Batuflex ve Narco üçlüsünün ortak parçası ‘Cıstak’ oldu. Şarkıda kadını aşağılayan, cinsiyetçi ögeler ise dikkat çekici. Ne dünyada ne de ülkede cinsiyetçi ögeler barındıran şarkılar ilk kez yapılmıyor fakat bu şarkıların bu kadar fazla dinlendiği bir dönem ilk kez yaşanıyor.

ABD’de yapılan bir araştırmaya göre icra edilen rap şarkılarında ortalama yüzde 22 ile 37 oranında kadın düşmanı ögeler yer alıyor. Bunların bir kısmı kadınları yalnızca seksle bağdaştıran sıfatlarla tanımlıyor. Bazıları ise kadınları erkekleri kullanan kötü niyetli kişiler olarak betimliyor. Şarkı sözlerinde kadınlara “s.rtük”, “gold-digger” (zengin koca avcısı) gibi nitelendirmeler yapılırken erkekler de “p.zevenk”, “mafya”, “çete lideri”, “kral” gibi sıfatlarla karşımıza çıkıyor.

Cinsiyetçi içeriklerin genç erkekler arasında bu kadar kabul görmesi bir erkeklik krizi yaşandığına işaret ediyor. Tüm kuşaklarda ideolojilerin cinsiyetlere göre farklılık gösterdiği gözlemleniyordu. Tarih boyunca erkekler daha muhafazakâr fikirlere eğilimliyken kadınlar daha özgürlükçü fikirlere yakındı. Fakat bu ideolojik farklılık araştırmalara göre Z kuşağında daha da derinleşti. Erkekler geçmişe özlem duyan bir erkeklik krizine gömülürken kadınlar ilerici değerlere sarıldı. Z kuşağı önemli sosyal ve siyasal değişimleri yaşandığı bir dönemde büyüdü ve sosyal medya vesilesiyle bu değişimlerin doğrudan öznesi olabildi. Aynı zamanda Covid-19 pandemisi ve ekonomik krizler bu kuşağın önceki kuşaklara göre daha fazla kaygılı ve umutsuz olmasına sebep oldu.

MUTSUZ KUŞAK

ABD merkezli araştırma şirketi Gallup’un yaptığı araştırmaya göre 1997-2012 yılları arasında doğan bireylerin yalnızda dörtte biri mutlu olduğunu belirtirken dörtte biri de hayatlarının önemsiz olduğunu ve endişeli hissettiğini söylüyor.

Almanya merkezli yapay zekâ destekli psikolojik ve davranışsal analiz platformu Solsten ise 25 Kasım’da Z kuşağı kadınlar ve erkekler arasındaki ideolojik farkı gözler önüne seren bir araştırma yayımladı. Araştırmaya göre Z kuşağı diğer kuşaklardan farklı olarak daha bilinçli olmasıyla dikkat çekiyor. İdeolojik olarak çeşitli bir yapısı olan bu kuşakta kadınlar ve erkekler arasında ideolojik bir uçurum göze çarpıyor. Kadınlar sosyal adalet, toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konulara odaklanırken erkeklerin geleneksel eğilimlere ve merkez sağa yöneldiği görülüyor.

ERKEKLER BİREYCİ

Z kuşağı sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanıyor. Kadınlar sosyal medya platformlarını daha çok dayanışma ve aktivizm için kullanırken erkekler bireysel başarı ve kariyer odaklı içeriklere yöneliyor. Araştırmada aynı zamanda kadınlar toplumsal sorunların çözümünde kolektif hareketlere katılmaya eğilimliyken erkeklerin bireysel çözümlere yöneldiği belirtiliyor.

∗∗

Z KUŞAĞINDA İDEOLOJİK UÇURUM (%)

Kadınlar cinsiyet eşitliği, feminizm gibi fikirleri daha çok benimserken erkekler bireyci ve geleneksel fikirlere sahip.
Erkekler sosyal medyayı daha çok kariyer hedefleri için kullanırken kadınlar aktivizm ve dayanışma amaçlı kullanıyor.
Kadınlar iş seçimlerinde eşitlikçi politikalara göre tercih yaparken erkekler bireysel kariyerini önemsiyor.

∗∗

DR. DENİZ BAĞRIAÇIK: "DERİN BİR ERKEKLİK KRİZİ YAŞANIYOR"

’Cıstak’ şarkısı örneğinde gördüğümüz gibi her şey bir süreç olarak gerçekleşiyor. Özellikle rap şarkılarında sözler uzun zamandır cinsiyetçi bir yapıda. Dünyada var olan ve bizim adapte olduğumuz bir kültür bu. Bu kültür, ağza alınmayacak küfürleri barındırıyor fakat bu şarkıları dinleyen birçok insan sözleri anlamıyordu. Şimdi benzer bir kültürü barındıran şarkıları Türkçe olarak duymaya başladık.

Şarkı sözleri, kişinin duygu ve düşünce dünyasını yansıtır. Bir şarkıyı yazabilmek için bu duygulara ve düşüncelere sahip olmak gerekiyor. Ancak, bu sözlerin çoğunun, insanlarla iletişim kurma kapasitesini daraltan bir dile sahip olduğu ve temsil ettiği değerlerin sınırlı olduğu görülüyor. Şarkılar, ritimleri nedeniyle moda oluyor. Ancak insanlar sözlerin farkına varıyor mu, emin değilim.

Bu tür şarkıların neden bu kadar popüler olduğunu, kimlerin altyapısını desteklediğini ve kimlerin bu şarkıları dinlediğini sorgulamak gerekiyor. Algoritmalar da bu şarkıları daha çok önümüze getirerek popülaritesini artırıyor. Şarkı sözleri çok cinsiyetçi ve bu dünyada uzun yıllardır devam eden bir dalganın sonucu. Türkçe’de de bu dalganın yansımalarını görüyoruz.

Dr. Deniz BAĞRIAÇIK
Sosyolog-Yazar

PARA TEK DEĞER

Bu kültür, yalnızca şarkı sözlerinde değil, müzik sektöründeki cinsel taciz ve cinsel saldırı olaylarında da kendini gösteriyor. Amerika'da da benzer olayların ne kadar kitlesel olduğunu ve güç dengeleriyle ne kadar bağlantılı olduğunu biliyoruz. Şarkı sözlerinin çoğu anlamsız görünüyor, ancak bazı anlamlar barındırıyor. Paranın ön planda olması, kadınların bir obje olarak görülmesi ve kadınları parayla kolayca elde edilebilecekleri düşüncesi gibi… Bu şarkılar, paranın tek değer ve güç olduğunu, fazla çalışmaya gerek olmayan bir hayatın hayalini kuruyor.

Cinsiyetçi şarkılar şiddetin meşrulaşmasına tek başına neden değil. Ancak bu şarkılar, meşrulaşmış olan şiddetin şuursuzca yansımasını gösteriyor. Erkekler eşitlik fikrinden rahatsızlık duyuyorlar ve eski cinsiyetçi rollerine dönme arzusu taşıyorlar. Bu aslında popülizmin de desteklediği bir eski dünya arayışını gösteriyor. Üretim biçimleri değişti, meslekler ve insanların hayatlarındaki fonksiyonlar değişti. Böyle bir dünyada kadın ve erkek rollerinin tamamen aynı olmasını beklemek, akıntıya karşı kürek çekmektir.

Şiddetin yeniden erkekliğin özü olarak görüldüğü, parayla seksin satın alınmasının ve kadınların bir obje olarak görülmesinin desteklendiği cinsiyetçi fikirlere dönüş var. Yeni dünya düzeninde kadınlar toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda daha avantajlı bir konuma gelirken özgürlükçü fikirlere yöneliyorlar erkekler ise eski hegemonyalarını ve ayrıcalıklarını  kaybedince erkeklik krizi yaşıyor, geçmişe sığınıyor. Cinsiyetçi rollerin yeniden inşası hayali, krizle birlikte güçleniyor.

GEÇMİŞE ÖZLEM

Sosyal medyada da bu nostaljik ve cinsiyetçi yaklaşımlar sıklıkla pompalanıyor; kadınların evde çocuk baktığı ve erkeklerin geçmişteki geleneksel rollerini üstlendiği bir dünya özlemi dile getiriliyor. Ancak, değişen toplumsal yapılardan geri dönmek mümkün değil. Bu nedenle, yeni rollerin ve ilişkilerin kabul edilmesi gerektiğini düşünüyorum.