MESEM bir sömürü düzeni
Fotoğraf: Evrensel

Dilan Esen

Milli Eğitim Bakanlığı Hakmar ile protokol imzalarken Mesleki Eğitim Merkezleri (MESEM) kapsamında çalıştırılan çocuklar iş cinayetlerinde can veriyor.

A101’in tepkiler üzerine imzasını geri çekmesinin ardından bu kez Hakmar Express, öğrencileri işçileştiren MESEM ile protokol imzaladı. Yeni protokole karşı da tepkiler büyürken Maraş Elbistan’da stajyer işçi olarak çalışan 16 yaşındaki Ali Sait Karpınar’ın ölümü de infial yarattı.

ÖVÜNÜYORLAR

Eğitim Sen İstanbul 2 No'lu Şube Başkanı Çayan Çalık, protokollerin öğrencileri örgün eğitimden çıkararak işçileştirdiğine dikkat çekti. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğrencilerin çalışma hayatına sokulmasıyla ilgili hedef koyduğuna değinen Çalık, hedefin 1 milyon öğrenci olduğunu söyledi.
Öğrencilerin MESEM bünyesine haftada 4 gün ucuz bir şekilde istihdam edildiğini belirten Çalık, şunları dile getirdi: “Ekonomik anlamda yoksullaşmanın getirmiş olduğu bir tablo. Aileler yoksullaştıkça çocuklarını MESEM bünyesine aldırıyorlar. Bakanlık eliyle çocuklar, işçiliğe itiliyor. Bakanlık aslında mevcut haliyle zorunlu eğitim süresini de Anayasa’ya aykırı olarak uygulamayarak suç işliyor. Bu çocuklarımızın ihtiyaçları karşılanarak kamucu bir anlayışla sosyal, duygusal, akademik, mesleki gelişimlerini çocuk işçi olmadan sürdürebilecekleri bir eğitim modeli üzerine tartışmamız lazım. Özellikle meslek liselerinde çalışan öğretmenlerden aldığımız bilgi MESEM kapsamında alınan öğrencilerin işverenlerin okula gönderilmek istenmediği, devletin öğrencilerin masraflarını karşılayıp işverene masraf olmamasından kaynaklı işverenlerin tercih ettiğini görüyoruz.”

İŞ GÜVENLİĞİ YOK

İşverenlerin çocukları sömürmeyi hedeflediğini aktaran Çalık, şöyle konuştu: “İş güvenliğiyle ilgili sıkıntılara, iş kazalarına, katliamlara baktığımızda çalışanların güvenliklerinin yok sayıldığı bir çalışma ortamı var. Ölümlü kazaların artışını görüyoruz. MESEM’den vazgeçilmeli. Ölümlüler dışında başka kazalar da oluyor. Meslek liseleri neredeyse bir fabrika örüntüsü içerisinde biçimlendiriliyor. Oradaki üretimden, öğretmenler ve öğrencilerden yararlandırılarak bir proje okulu olduğunu biliyoruz. Ciddi bir sömürü dalgasıyla karşı karşıya kaldıklarını biliyoruz. Bu çocukların eğitimden yararlanacakları şekliyle sendikaların katkı sunması gerekiyor. Bu kazaların üzerinin örtülmesi için özel bir çabanın olduğunu da görüyoruz. Mevcut durum itibariyle sınav odaklı olan eğitim sisteminin, ortak bir eğitim programı çerçevesinde bir eğitim sürecinden geçmeleri gerekiyor.