Meslek hastalıkları hastaneleri yok edildi
Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi’nin personelleri Mamak Devlet Hastanesi’nde görevlendirildi. Uzmanlar meslek hastanelerinin işlevsizleştirildiğini belirterek asıl amacın SGK’yi meslek hastalığı maaşı vermekten kurtarmak olduğunu vurguladı.
Rıfat KIRCI
Meslek hastalıklarının tanısı tam bir kaos. Türkiye’de yalnızca İstanbul, Zonguldak ve Ankara’da olmak üzere 3 meslek hastalığı hastanesi var. İşçiler yaptıkları iş nedeniyle yakalandıkları hastalıkların raporlanması için gidecek adres bulamıyor. Yaptıkları iş nedeniyle sakatlık yaşayan işçiler, sosyal güvenlik kapsamından yararlanmak için yıllarca hukuk mücadelesi vermek zorunda kalıyor.
Ankara’da Mamak Devlet Hastanesi’nin 1 Temmuz’da hasta kabulüne başlamasıyla Ankara Meslek Hastanesi personelinin bir kısmı buraya kaydırıldı. Ankara İl Sağlık Müdürlüğü gazetemize “Mamak Devlet hastanesi yeni açıldı. Burayı daha aktif kullanabilmek için personel geçişi sağlandı” açıklamasında bulundu. Ancak İş ve Meslek Hastalıkları ve Göğüs Hastalıkları Uzmanı Profesör Doktor İbrahim Akkurt, bu durumu meslek hastalıkları hastanelerinin işlevsizleştirilmesi olarak değerlendirdi. Akkurt, Sosyal Güvenlik Kurumu’nu (SGK) meslek hastalığı nedeniyle yapması gereken ödemelerden kurtarmanın amaçlandığı vurgularken İş Hukukçusu Murat Özveri ise işçilerin meslek hastalığı aylığı alabilmeleri için en az 3 yıl hukuk mücadelesi vermesi gerektiğini söyledi.
EN AZ 100 BİN TANI OLMALI
Akkurt Türkiye’de meslek hastalıkları hastanelerinin işçilere rapor vermemek üzere bir sistemle çalıştığını vurguladı. Hastane sayısının yetersiz ve işlevsiz olduğunu aktaran Akkurt şöyle konuştu: “Türkiye’de ortalama yılda en az 100 bin meslek hastası tanısı koymak gerekir. Ancak 500 ile bin arasında olma gerçekliği var. Maalesef bu gerçekliği sağlayan durum, meslek hastalıkları hastaneleri ve bu hastanelerin yürütmekte olduğu meslek hastalıkları sistemidir. İş kazası sayısı şu anda ülkemizde ve dünyada 400-500 binde… 2018’de Eurostat’da ölümlü iş kazaları sayıları yayınlanmış, onun neredeyse yüzde 40’ı bizim ülkemizde.”
İbrahim Akkurt
HASTANELERİN FAALİYETİ KAĞIT ÜZERİNDE
Meslek hastalıkları hastanelerinin SGK’nin memuriyetini üstelendiği yönde eleştiride bulunan Akkurt sözlerine şöyle devam etti: “Şu an da mevcut olan meslek hastalıkları hastaneleri kağıt üstünde. Sağlık Bakanlıkları’na bağlı gibi görünmelerine rağmen SGK’nın bürokratik işlemlerini yapıyorlar. O kadar çok bürokrasi var ki, kağıt üstünde SGK kendince 130’a yakın üniversite ve eğitim araştırma hastanesine de ‘meslek hastalığı koyma tanısı yetkisini’ verdiklerini söylüyor. Maalesef ülkemizde mevcut olan meslek hastalıkları tanı sistemi, bu hastanelerin ve sistemin işleyişi nedeniyle tamamen tazminat ve mağduriyet odaklı SGK’nin güdümündedir. Sistemin yüzde 99’u meslek hastalığı tanısı koymamak üzerine işliyor. Bu da meslek hastalıkları hastanesi üzerinden yürütülüyor. Tazminattan kaçmak için yapıyorlar.”
Meslek hastalıkları hastanelerinin mevcut durumuna da değinen Akkurt son olarak şunları söyledi: “Zonguldak’taki meslek hastalıkları hastanesi sadece göğüs hastalıklarına bakıyor. İstanbul’da olan başka bir hastaneye bağlanarak klinik şeklinde işletilmeye başlandı. Ankara’da olan ise meslek hastalığı tanısı koymama üzerine faaliyet yürütüyor. SGK’yi maddi kayba uğratmamak için memuriyet görevini gerçekleştiriyor.”
DENETİMLER İŞVERENİN BEYANINA BIRAKILDI
Murat Özveri ise meslek hastalıkları için “Ülkenin kanayan yarası” değerlendirmesinde bulundu. Teknik ve mali açıdan işçiler için oldukça sorunlu bir alan olduğunu aktaran Özveri şu ifadeleri kullandı: “Yıllardır iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle iş gücü kaybı yaşanıyor. Ancak SGK istatistiklerine baktığımızda 3-5 kişi gibi komik rakamlarla karşılaşıyoruz. Meslek hastalıklarına yönelik tespit süreci asla sağlıklı işlemiyor.”
Murat Özveri
SAĞLIK RAPORU HASTALIĞI ENGELLEMEZ
Meslek hastalıklarını önlemeye yönelik ilk adımın iş yeri denetimlerinden geçtiğini hatırlatan Özveri “Daha ruhsatlandırma aşamasında, özelliklede meslek hastalıklarına neden olan gaz, toz ve çevresel etkiler işverenin beyanına bırakılmış durumda. İş yerinde hareket etmeyi zorunlu kılan makinelerin ruhsatlandırma denetimleri işverenin beyanına bırakılmış durumda. İşveren de tabi ki gerekli önlemleri aldığını söylüyor” diye konuştu.
İşe giriş yaparken verilen sağlık raporlarına da değinen Özveri şunları söyledi: “İşe giriş muayenesi aslında işçinin sağlık iddianamesi niteliğinde bir belge. Hekim, onun meslek hastalığına ya da herhangi bir hastalığına doğuştan yatkınlığın olup olmadığı değerlendiriyor. Bir süre sonra işçi akciğer ya da sürekli tekrarlanan periyodik hareketleri yapmasına bağlı kollarında, eklemlerinde ya da omurgasında bir rahatsızlık çıktığında bunu meslek hastalığı olarak kabul etmeyebiliyorlar.”
MESLEK HASTALIKLARI GÜNLÜK YAŞAMDANMIŞ!
Özveri şöyle konuştu: “Yıllarca direğe tırmanıp yıllarca kaynak işi yapan bir adam, bir kolu ile çalışırken diğer kolu ile direğe tutunurken kolunda deformasyon oluşmuş. Rapora aynen şunu yazabiliyorlar: İşçi günlük hayatında da kolunu bükerek oturma alışkanlığına sahip olduğundan, bu iş sebebiyle oluştuğu belirli olmayabilir.”
İşçinin hukuki geçirmesi gerek hukuki süreci ise Özveri şöyle anlatıyor: “Türkiye o kadar ilkel koşullarda çalışıyor ki, meslek hastalığından sorumlu tutulmayacak bir işveren bulmak mümkün değil. Dolayısıyla bu unsurlardan kaçmak için meslek hastalığı yokmuş gibi oyun oynanıyor. Meslek hastalığı tespit edilse dahi bunun ancak yüzde 2-3’ünde iş gücü kaybı vardır deniliyor. Ya meslek hastalığı değildir ya da iş gücü kaybına neden olmamıştır gibi raporlar çıkıyor. İşçinin bu raporu alması bile 2 yıl kadar sürüyor. 2 yıl sonra ise işçi, iş gücü kaybı olduğu yönünde SGK Yüksek Sağlık Kuruluna itiraz edecek. SGK Yüksek Sağlık Kurulu yani parayı ödeyecek olan grup, doğal olarak en az tespitle grubunun çıkarları doğrultusunda karar veriyor. Yüksek Sağlık Kurulu da nadiren iş gücü kayıp oranı vardır ya da meslek sağlık hastalığıdır diyor.”
HASTANELERDE İŞVEREN BASKISI VAR
İşçinin SGK Yüksek Sağlık Kurulu’ndan rapor almasının da yeterli olmadığının altını çizen Özveri sözlerini şöyle tamamlıyor: “İşçi meslek hastalığı tespit davası açmak istediğinde öncelikle iş yeri ortamında keşfin yapılması gerekiyor. Bilirkişiler işçi sağlığı ve iş güvenliği temel felsefesine aykırı bir şekilde mutlaka işçiye bir kusur çıkarılması gerekir mantığıyla göreve gidiyor. O kurguyu kırmak için işçi büyük bir mücadele verecek, o algıyı kırdıktan sonra dosyası adli tıpa gidecek. Adli tıp ile Yüksek Sağlık Kurulu arasında bir çelişki doğduğu için adli tıp kendi yerel kuruluna gidecek. Bu süreci tamamladıktan sonra Yargıtay aşaması var. Bunları da tamamlayınca işçi tazminat aşamasına gidecek. Tüm bu anlattığım süreç en az 3 yıl. Tabi bu işleri adli tıp ve bilirkişiler ücretsiz yapmıyor. Ciddi bir mali yükü var. Türkiye’de bulunan meslek hastalıkları hastanelerinden hiçbirisi de elini taşın altına koyup biz meslek hastalığı tanısı koyabiliriz demiyor. Özellikle Ankara’da bulunan hastanenin özellikle çimento, seramik ve kiremit lobisinin baskısı altında olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu sektörden çok yoğun akciğer hastalıkları çıktı.”
MESLEK HASTALIĞI NEDİR?
Sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal engellilik hallerine meslek hastalığı deniyor. İş göremezlik ise meslek hastalığı nedeniyle sigortalının iş göremediği süreyi kapsıyor. Meslek hastalıkları 5 gruba ayrılıyor. Kimyasal nedenlerle meydana gelen hastalıklar, deri hastalıkları, solunum hastalıkları, bulaşıcı hastalıklar ve fiziki etkenlerle olan hastalıklar. Meslek hastalığı nedeniyle SGK’den malulen aylık alabilmek için meslek hastalıkları hastanesine başvurulması ve buradan gerekli raporların alınması gerekiyor. Ancak Türkiye’de sadece 3 tane olan meslek hastalıkları hastaneleri işlevsizleştirilmiş durumda.
SGK VERİLERİ GÜVENİLİR DEĞİL
Meslek hastalıkları ve iş kazalarıyla ilgili dünya çapında da çalışmalar yapılıyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), meslek hastalıklarıyla ilgili çalışmasına göre her 1000 çalışanın 4-12’si meslek hastalığına sahip. 2020 yılında Türkiye’de sigortalı çalışan sayısı 23 milyon 344 bin 547’ydi. Buna göre 2020 yılında meslek hastalığına sahip sigortalı çalışan sayısı yuvarlak bir hesapla en az 92 bin olmalı. Ancak SGK verilerine göre 2020 yılında meslek hastalığı sayısı toplamda sadece 908.
SGK 2020 VERİLERİ
→ 2020 yılı iş kazası geçiren sigortalı sayısı: 384.262
→Hastalık ve olay sayısı: 6 milyon
→Meslek hastalığına yakalanan sigortalı sayısı: 908