Metal grevde de omuz omuza, halayda da
Kocaeli’de aynı sanayi sitesinde kurulu Kaynak Tekniği ve Green Transfo grevleri, tüm engellemelere rağmen aynı kararlılıkla devam ediyor. İşçiler birbirlerinin grevlerini ziyaret ediyor, dostluk türküleriyle halaylar çekiyorlar. Dillerde tek bir söz var: ‘Zafer direnen emekçinin olacak.’

Bilge Su YILDIRIM
Kocaeli Çayırova’da TOSB TAYSAD Organize Sanayi Sitesi’nde kurulu Kaynak Tekniği’nde Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nda (Birleşik Metal-İş) örgütlü işçilerin grevinin ikinci günü.
Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin grevde olduğu bir diğer fabrika olan Green Transfo da aynı sanayi sitesinde kurulu. Kaynak Tekniği grevine doğru yola çıkmışken Green Transfo işçilerini de ziyaret ediyoruz.
Green Transfo işçileri, 39 gündür grevde. Ayaküstü sohbet etmeye kalmadan giriş kapısından slogan sesleri yükseliyor. 31 Ocak’ta greve çıkan Kaynak Tekniği işçileri, topluca Green Transfo işçilerine dayanışma ziyaretine geliyor. Kaynak Tekniği işçileri, grev alanına doğru yürürken “Zafer direnen emekçinin olacak” sloganı atarken onları karşılayan Green Transfo işçileri de “Yaşasın sınıf dayanışması” diye karşılık veriyor. Buluşup çay içerek muhabbet eden işçiler kendi aralarında gülüşüyor, greve yeni çıkan Kaynak Tekniği işçileri, “Ee” diyor, “Dün biz greve çıkarken siz bizi ziyaret ettiniz, biz de bugün sizi ziyaret edelim dedik.” Bu bir grev alanından diğerine uzanan bir ‘iade-i ziyaret.’
Kaynak Tekniği işçileri kendi fabrikaları önüne dönmeye başlarken Birleşik Metal-İş Green Transfo İşyeri Baştemsilcisi Savaş Sümbül ile konuşuyoruz. İşveren lokavt kararı aldığını tebliğ etmiş. Gelgelelim işçilerde herhangi bir yılgınlık olduğunu söylemek zor. Sümbül “Bu sendika işçilerle beraber yasakları yırttı attı lokavt kararı mı bizi durduracak?” diyor. Sözlerine devam ediyor: “Bizim bu işyerinde sürdürdüğümüz sendikal faaliyet bir toplu pazarlık döneminden dönemine ancak varlık gösterdiğimiz bir halde değil ki. Burada her bir işçi arkadaş, her bir üye her şeyi biliyor. Birbirimize kol kanat gerdiğimiz, her kararı birlikte aldığımız için kimsede en ufak tereddüt oluşmuyor. Zaten bir biz de değil ki, şu an işyerindeki beyaz yaka da şikâyetçi, tedarikçi de… İşverenle görüşme yaptık, diyor ki ‘Burada maliyet Fransa’yla Avrupa’yla eşitlendi.’ E senin maliyetlerin eşitlendi de bizim hayat şartlarımız eşitlendi mi Avrupa’yla? Ne olursa olsun, biz işverene boyun eğmedik ya, bizim en büyük kazanımımız o.”
GREV BAŞLAYINCA ELEKTRİĞİ KESTİLER
Organize sanayi sitesinde ilerleyerek Lincoln Electric’e bağlı Kaynak Tekniği fabrikası önüne geliyoruz. Yol üstünde olan fabrikanın önünden geçen her tır ve kamyon kornalarla direnen işçilere selam veriyor. Grev çadırları kurulu, işçiler türküler eşliğinde halay çekiyor. Bir tek grev ateşi yanmıyor, nedenini sorduğumuzda işverenin ‘içeride kimyasal olduğu için tedbir amaçlı ateş yakmayı yasakladığını’ öğreniyoruz. Tam o sırada bir işçi cevap veriyor, “Biz hakkımızı aramaya başladık ya şimdi akıllarına gelir tabii tedbir almak. Kimyasallar içeride ta nerede, burada yakılacak ateş mi sorun oluşturacak? Madem öyle biz greve çıktığımızda neden elektrikleri kapattı? Donalım mı biz burada? Elektrik yok, su yok, tuvalete gitmemiz gerektiğinde Green Transfo’daki arkadaşların oraya kadar yürüyoruz.”
İşverenin en temel ihtiyaçları dahi engelleyen yıldırma çabaları her şeye rağmen işçilerde karşılık bulmuyor. Fabrikanın önünde türküler zılgıtlara, ıslıklara, alkışlara karışıyor. Kaynak Tekniği’ne ilk giren sendika bu dönem Birleşik Metal-İş, dolayısıyla da bu grev tüm işçilerin ilk deneyimi. İlk kez greve çıkmak ayrı bir his uyandırıyor mu diye sorduğumuzda işçilerden biri gece yalnızca 2 saat uyuyup gün doğduğu gibi fabrika önüne geldiğini söylüyor, diğeri ise sanayi sitesine girerken heyecandan neredeyse bayılacağını. İşçilerin grev için bu denli heyecanlı olmalarındaki en büyük etken ilk defa hakkını aramanın verdiği güçlü coşku şüphesiz. Sanayi sitesinde kurulu diğer fabrikalarda çalışan işçilerin saat başı ortalama ücretlerinin 170 ila 190 lira arası değiştiğini, kendilerine verilen saatliğin ise 150 lirayı ancak gördüğünü söylüyorlar: “Kimimiz burada 20 yıldır çalışıyor, kimimiz 15, aldığımız ücret ya 32 bin ya 33… Ağır iş, ederi bu mu? Sendikalı olma, greve çıkma konusunda geç bile kalındı.”
‘ANA OĞUL GREVE ÇIKTIK’
Grev alanında kadın işçiler de var. Halaylara, oyun havalarına katılan, çadırı düzenleyen, çay demleyen kadınlar. Sevgi Soysal’ın tabiriyle “sürmekte ve sürecek olan hayatın tartışılmaz emekçisi olan kadınlar…” İşyerinde 7 kadın işçi çalışıyor, 7’si de birbirine kız kardeşmişlercesine sahip çıkıyor. Hepsi metal işkolunda çalışan işçiler oldukları için çok mutlu, ancak yine hepsinin ortak derdi de aynı: “Asgarinin biraz üstünde alıyoruz. Neye yetecek? Kirayı ödesen bitti bile. Kendimiz neyse de çoluk çocuk okutuyoruz, nasıl yetelim onlara?”
İçlerinden biri oğluyla aynı fabrikada çalıştıklarını anlatıyor, “Ana oğul grevdeyiz şimdi, hem çok güzel hem de üzücü” diyor, “İkimiz de buradan kazandığımızla benim küçük kızın okumasına destek oluyorduk, şimdi ne yapacağız diye düşünüyorum. İnşallah bir an önce kazanırız.” Bir diğeri ise çocuklarının ona destek olmak için “Anne biz de işe gireriz, hem okullar da tatil” dediklerini aktarıyor. Gülümseyerek devam ediyor, “Oturun oturduğunuz yerde dersinize bakın dedim. Biz birlikteyiz, kararlıyız, ne yapıp edip kazanacağız.”