Metal işçisi sermayeye karşı onurunu savunuyor: Omsa Metal işçileri İsveç Başkonsolosluğu’na yürüdü
Kocaeli Dilovası’nda kurulu Omsa Metal fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nda (Birleşik Metal-İş) 57 işçinin hakları için başlattıkları direnişin 65'inci gününde sendika üyeleri İstanbul Beyoğlu’nda bulunan İsveç Başkonsolosluğu önüne yürüdü.

Melisa AY
Omsa Metal fabrikasında sendikalı oldukları için işten çıkarılan Birleşik Metal İşçileri Sendikası’nda (Birleşik Metal-İş) 57 işçinin hakları için başlattıkları direnişin 65'inci gününde İsveç Konsolosluğu önüne yürüdü.
İsveç sermayeli firmada çalışan ve gerekli çoğunluğu sağlayan işçiler 30 Ocak 2025 tarihinde Birleşik Metal-İş'te örgütlenerek Çalışma Bakanlığı'ndan yetki belgesi almış ancak sendikanın fabrikaya resmi olarak girmeye hak kazanmasının hemen ardından işveren yetki itirazında bulunarak sendikanın işyerine girmesini engellemeye çalışan işveren, daha sonra sendika üyesi tüm işçileri işten çıkarmıştı.
İşlerini ve anayasal sendika haklarını istemek için bir araya gelerek İsveç Konsolosluğu önünde toplanan sendika üyeleri, "Atılan işçiler geri alınsın", "Omsa işçisi yalnız değildir", "İş, ekmek yoksa barış da yok" sloganlarını attı.
Burada konuşan Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Özkan Atar, işçilerin sendikada örgütlenmesinin ardından ilk olarak bir öncü işçinin, ardından da sendikalı işçilerin neredeyse tamamına denk gelen 57 işçinin işten çıkarıldığını anlattı.
Atar, işverenin sendikayı engellemek için yetki itirazı oyununa başvurduğunu ifade ederek "Yüzde yüz İsveç sermayesi olan Omsa Metal'in patronları, yöneticileri daha ilk andan itibaren öncü bir arkadaşı işten çıkardılar ve akla hayale gelmeyecek baskılarla onları sendikal taleplerinden, toplu sözleşme haklarından mahrum etmek için çeşitli baskılar uyguladılar. Fakat arkadaşlarımız sendikal haklarına, birbirlerine kenetlenerek, sendikalarına kararlılıkla sahip çıktılar. Bunun sonucu itibarıyla 'yetki itirazı' adı altındaki mahkeme sürecini işveren başlattı ve aradan 8 ay geçmesine rağmen hâlâ bu mahkemeler devam ediyor, belki aylarca sürecek. Üst mahkeme süreçlerini de dikkate alacak olursak durum neredeyse işçilerin bütün sendikal haklarını ihlal etmektedir. İşçiler yine de yılmayarak, üretimden gelen güçlerini kullanarak demokratik tepkilerini ve mücadelelerini sergilediler, işvereni masaya oturtmak mecburiyetinde bıraktılar. Fakat görüşmeler süresi içerisinde de neredeyse işçileri sendikaya gittiklerine adeta pişman edecek düzeyde, kendi aklınca ta ki bir yıl sonrasına ücret zammı teklif edildi. O da asgari ücretin bile neredeyse altında, hiçbir sosyal hak vermeden… Yani tamamıyla işçileri bu yoldan çevirmeye yönelik baskılarını gerçekleştirdiler. Bundan dolayı da 65 gün önce 57 işçi arkadaşımızı, herhangi bir tazminat ödemeden, işsizlik sigortası alma imkânlarını dahi ortadan kaldırarak kötü niyetli bir uygulamayı, işçilerin geleceklerini de karartacak, onların çalışma sicillerine de işlenecek düzeyde bir insanlık düşmanı uygulamayı hayata geçirdiler" dedi.
"SARI SENDİKA PATRONLA İŞBİRLİĞİ İÇİNDE"
Atar, sarı sendika Türk Metal'in patronla işbirliği yaparak örgütlenmeyi kırmaya çalıştığını "Arkadaşlarımız 65 gündür Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde, Dilovası Organize Sanayi Bölgesi’ndeki fabrikalarının önünde onurluca mücadelelerini devam ettiriyorlar. Onları işten attıktan sonra da işkolunda faaliyet gösteren, adına da sendika denir mi denmez mi bilinme z bir sendikanın yerel bir şubesi ile işbirliği halinde, arka plandan işverenle birlikte kalifiye işçi ise sokarak bu örgütlenmeyi kırmak, baltalamak için işverenin ekmeğine yağ sürerek, can simidi olarak, ona koltuk değnekliği ve taşeronluk yaparak Omsa işçilerinin ekmeğine kan doğrayacak şekilde hareket etmektedirler" diye anlattı.
Yerli ve yabancı sermayedarların ülkede anayasal hak ihlallerini keyfi bir şekilde gerçekleştirebildiklerini ifade eden Atar şöyle konuştu: "Demokrasiden, insan hak ve özgürlüklerinden laf etmeye geldiğinde, mangalda kül bırakmayanlar… Herkese demokrasi dersi vermeye kalkanlar… Bizlere akıl öğretmeye çalışanlar, işçileri hak aramaya kalktığında, asgari ücret ve kölelik koşullarına boyun eğmeyip çalışmak istediklerinde de onları neredeyse sosyal bir cinayet denebilecek uygulamalarla kapının önüne koyuyorlar. Sizin demokrasi anlayışınız da batsın! Sizin insan haklarına saygınız da yerin dibine batsın! İşçilerin evlerinde tencere kaynayabiliyor mu, okullar açıldı çocukların ihtiyaçları karşılanabildi mi, kiralarını ödeyebildiler mi, bunu soran, düşünen yok... Bu ülkeyi yönetenler bunu düşünmeyecekse, bu ülkede en temel hak ihlalleri sıradan bir uygulama gibi görülecekse, bu ülkede milyonlarca yurttaşın, milyonlarca emekçinin hali ne olacak? Bu ülkede her şeyi ödeyen biziz! Türkiye işçi sınıfı, metal işçileri, hizmet işçileri, birçok işkolunda çalışan emekçiler… Biz vergimizi daha aldığımız maaş cebimize girmeden ödüyoruz. Bizim ödediğimiz vergilerle, bizim alın terimizle işverenlere teşvikler uygulanıyor, destekler gerçekleştiriliyor.
"ÜLKE İŞÇİLER İÇİN AÇIK HAVA HAPİSHANESİ"
Daha dün işçi arkadaşlarımızın belirlediği temsilci arkadaşımızla birlikte Sayın Kocaeli Valimizi ziyaret ettik. Yaşadığımız haksızlığı anlattık, yaşadığımız hukuksuzluğu anlattık, bu ülkenin yasalarına uygun olmayan uygulamaları anlattık. Kocaeli Valimizin bize cevabı da 'Ben işverenle diyalog kurmaya çalışacağım, gelirse aramızda uzlaşma yaratmaya çalışacağım.' Gelirse ne demek Sayın Vali? Tabii siz de devlet yöneticileri olarak, Çalışma Bakanlığı olarak, bu ülkenin yönetim kademelerinde bulunanlar olarak anayasayı dinlemezseniz, milyonlarca emekçinin yabancı sermayenin kölelik koşullarında çalışmasına fırsat verirseniz, zemin hazırlarsanız İsveçli patron seni de dinlemez, bizi de dinlemez, kanunu da dinlemez, hakkı da dinlemez, hukuku da dinlemez. Bu ülke, işçiler ve emekçiler için adeta bir açık hava hapishanesi… Çalışma Bakanlığı’na gidiyoruz: Gidin mahkemeye başvurun, hukukta hakkınızı arayın. Mahkemeye başvurmakla sorun çözülüyor mu? bu insanlar yıllarca evlerinde, mahkeme bekleyip de bu süreçlerin sonlanmasını, aç açına çocuklarıyla beklemek durumunda olamazlar.
Bu ülkede patronlar, tamamlayıcı emeklilik sistemi adı altındaki bir sistemin hayata geçmesi için taleplerini ortaya koydular. İşçinin hem kıdem tazminatı hakkını ortadan kaldıracak hem de en temel sosyal güvenlik haklarını, yani emeklilik hakkını gasp edecek bir sistem. Milyonlarca emekçinin açlıkla karşı karşıya kaldığı bu ortamda emekli aylıklarını dahi ortadan kaldıracak bir düzenlemeyi patronlar iktidardan talep ettiler. Talepleri üç gün sonra Orta Vadeli Program’da yer aldı. Bu ülkenin patronları, yerli ve yabancı sermaye, devletin en yetkililerine 'talep'te bulunduğunda, pratikte 'talimat ve emir' ile OVP'de yer alıyorsa; işçinin sendika hakkı, ekmeği, anayasal hakkı, işçilik onuru ne zaman bu ülkede geçerli olacak?
Ama bu ülkeyi yönetenler o televizyon ekranlarından, meydanlardan halka seslenirken sanki bu ülke bir hukuk devletiymiş gibi, sanki bu ülkede anayasal haklar tanınıyormuş gibi konuşuyor. Kimse bizi aptal yerine koymasın! Bu ülkede hukuk işleyecekse, milyonlarca emekçi başta olmak üzere, bu ülkenin yurttaşları tırnaklarıyla kazıya kazıya hak ettiği için hukuk işleyecek. İşçi sınıfı da insanca yaşayabilecek çalışma koşullarını elde edecekse, birbiriyle kenetlenmiş biçimde dayanışma içerisinde, demokrasi, hak ve özgürlükler mücadelesi ile ayrılmaz bir dayanışma içerisinde bu ülkede emekçilerin haklarını hayata geçirecek. Metal işçisi mutlaka kazanacak."


