Facebook kurucusu Mark Zuckerberg geçen hafta Facebook’un yeni marka ismi Meta’yı duyuran ve Metaverse teknolojisini anlatan bir konferans yayınladı. Tanıtılan teknolojiyi kısaca özetlemem gerekirse, ekranların yerini AR ve VR gözlüklerin alacağı ve internette gezinirken üç boyutlu bir deneyim yaşama hali. Tamamen yeni bir şey de değil aslında; bazı oyun ve uygulamalarında benzer teknolojilerin belki ilkel aşamalarını kullanıyoruz ama bunların internetin standardı haline gelmesi ihtimalinden söz ediliyor. Şöyle düşünelim; bir zamanlar dial up internete bağlanıyor ve masamızdan kalktığımız an çevrimdışı oluyorduk, bu bir dönemdi geçti. Yerine akıllı telefonlarımızla, tabletlerimizle her yerden internete bağlandığımız ve gün boyu ekranlarımıza baktığımız mobil internet dönemi geldi ve şu an onu yaşıyoruz. İşte Metaverse de bunların üstüne üçüncü bir dönem olarak sunuluyor ve bir tür paralel evrende, gözlüklerimiz ve diğer cihazlarımız yardımıyla internet deneyimi yaşamayı vaat ediyor. Belki ileride gözlüklerin yerini bilimkurgu filmlerinde sıkça gördüğümüz lensler alır. Bu vizyonu akla aykırı bulmuyor ve önemsiyorum ama mesele bu değil.

Bu haftaki Köşe Vuruşu’nun derdi Metaverse’in Facebook tarafından “aaa kuşa bak” diye sunulma biçimi. Çünkü Metaverse bir kuş değil, biz de havaya bakmıyoruz ve Facebook’un sorunu da eskiyen ismi veya teknolojisi değil.

GÜNDEM DEĞİŞTİRME HAMLESİ Mİ?

Facebook’un marka ismini değiştirmeye kadar varan Metaverse hamlesini bir gündem değiştirme hamlesi olarak yorumlayanlar da var. Bu ihtimali tamamıyla göz ardı edemeyiz ama Facebook’un bu projeyi aniden şapkadan çıkardığını da söylemeyiz. Çünkü Facebook, sanal gerçeklik üzerine çalışan Oculus VR’ı, 7 yıl önce satın almıştı ve o günden bu yana da bu satın almayla ilgili hamlesi bekleniyordu. Bu hamleyi, eski çalışanlarından gelen ifşaatlar nedeniyle özellikle ABD kamuoyunda en sıkıştığı anda yapması eleştiri konusu. Zaten Zuckerberg de sunumda “bazı insanlar bugün geleceğe odaklanmanın doğru bir an olmadığını söyleyecek” diyerek bu eleştirileri işaret ediyor. Dolayısıyla bunun gündem değiştirmekten çok, dikkatleri daha çok üzerine çekerek sorunların daha çok konuşulması anlamına geleceği de söylenebilir. Yani böyle olması gerekir. Çünkü internetin mevcut sürümündeki sorunların en büyük sebeplerinden biri olan markanın, “ben ismimi ve yüzümü değiştirdim hadi şimdi geleceğe bakalım gençler” deme lüksü olmamalı.

METAVERSE NEYİ ÇÖZECEK?

Metaverse özellikle pandemiyle birlikte daha büyük bir gerçeklik olarak yüzleştiğimiz uzaktan çalışma, uzaktan eğitim gibi alanlarda önemli sorunları çözebilir, oyunlaştırma ve oyun alanında ciddi ilerlemeler sağlayabilir. Ancak bugün internetin en büyük sorunları bunlar değil. Sosyal medyanın özellikle hakikatle ilişkimizi değiştirmesi insanlığın en önemli sorunu. Çünkü hakikatin olmadığı yerde demokrasiler de kalmaz medeniyet de. Daha ötesi sunulan Metaverse, tüm insanlığın birkaç büyük şirketin veri madeni haline gelmesi yani internetin merkezileşme sorunu için de hiçbir çözüm önermiyor. Onun yerine arkadaşlarımızla uzaktan karşılıklı tenis filan oynuyoruz. Tanıtılan Metaverse, sosyal medya algoritmalarının doğurduğu sorunlar üzerine hiçbir şey söylemiyor. Oysa herkesin ifade özgürlüğünün olmasıyla her saçma veya tehlikeli fikrin algoritmalar aracılığıyla öne çıkarılması aynı şey değil. Dezenformasyonun algoritmik zaaflardan yararlanarak viralleşmesi ve toplum sağlığını tehdit etmesi ya da Instagram’ın gençler üzerindeki ispatlanmış zararlı etkisi, Metaverse sunumunda anlatılan birçok şeyden daha önemli. Bu sorunların çözümü için doğru dürüst bir adım atmamışken, bununla ilgili yasal düzenlemeler bile oturmamışken, şapkadan çıkarılan kuşu hayranlıkla izleyemeyiz. İnternetin ilk yıllarındaki tekno-iyimser vizyonunu koruyamayacak kadar çok şey yaşadı çünkü insanlık.

METAVERSE BİR DİSTOPYA MI?

Metaverse’ün adını aldığı Neal Stephenson’un Snow Crash romanı da 2018 tarihli Ready Player One filmi de aslında distopik anlatılar. Dünya ve oradaki gerçeklikleri artık katlanılmaz hale geldiği için insanlar paralel evrenler arıyor ve olaylar gelişiyor. Facebook ve genel olarak sosyal medya da şu an geldiği ve insanlığı getirdiği noktadan bir kaçış olarak Metaverse’ü görüyor olabilir ama bu bir kurtuluş değil. Kârını maksimize etme amacını taşıyan merkezi yapıların insanlık üzerinde bu derece etkili olması, adı ne olursa olsun büyük bir sorun olmaya devam edecek. Dolayısıyla Metaverse’e karşı eleştirel bir tutum geliştirmek teknoloji karşıtlığı olarak görülemez. Örneğin; blok zinciri üzerinde kurulu Decentraland gibi merkezileşme karşıtı Metaverse denemeleri de var. Facebook ya da yeni adıyla Meta gibi merkezi yapıların girdiği Metaverse alanı kuşkusuz yukarıdan aşağıya kararların alındığı merkezi bir yapı olacak ve internetin mevcut sorunlarını da aynen o alana taşıyacak. İşte böyle olursa Metaverse distopya olarak kalmaya devam edecek. Bana kalırsa internet ve sosyal medya alanında bundan sonra devrim sayılacak en büyük yenilik ancak merkezileşme sorununu çözmeye aday blok zinciri gibi teknolojilerden gelebilir. Kaldı ki internetin mucitleri arasında sayılan Sir Tim Berners Lee bile, internetin şu anki hali karşısında hayal kırıklığı hissederek bunun için çalışıyor. Yoksa kim istemez bu evrenden sıkılınca paralel evrenlere kaçıvermeyi.