İnanmayacaksınız ama Konya’daki yerel mecralarda duyulan şey şu: Bu afiş şu sıralar bir Trump ile bir Putin ile görüşüp duran Erdoğan’a yönelik bir eleştiri niyetiyle oluşturulmuş! AGD Genel Başkan Yardımcısı Muammer Bilgiç de afişin ifadesini şu cümleyle özetledi: “Emperyalist yönetimlerle, silah tüccarlarıyla, enerji kaynaklarını sömüren kartellerle işbirliği yaparsak, onların yönetimi/yönlendirmesi altına girersek bu coğrafyaya barış/huzur gelmez.”

Mevlana'yı değil, Turan Dursun'u hatırlamak lazım!

Kan damlatan haç ile Davut kalkanı ikonlarının altına “Yahudi ve Hristiyanları dost edinmeyin” diye başlayan bir ayetin yazıldığı o malum afiş gündeme geldi bu hafta… Yer: yine -lanet olsun yine- Konya! Garo Paylan “kemikleri sızlıyor” dedi ama Mevlana’nın değil, Şems’i katledenlerin şehridir Konya1. Birkaç yılda bir de böyle yobaz tuluatlara sahne olarak gündeme geldiğinde nedense hep Mevlana’nın adı zikredilir…

Türkiye’de yaşayan Yahudilere ve Hristiyanlara saldırıları meşrulaştıracak türden bir nefret söylemi elbette ki tepkilere yol açtı. Aynı gün afişler toplatıldı. Meclis'e soru önergesi sunuldu. Pek çok sivil toplum kuruluşunun yanı sıra, Konya Valiliği tarafından da afişte logosu olan Anadolu Gençlik Derneği ile Milli Gençlik Vakfı hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunuldu. Lakin bir nüans var burada (AKP böyle durumlarda asla “yoğurdum kara” demez), bunlar AKP’nin değil SP’nin uzantısı olan kuruluşlar. Hani şu 24 Haziran sürecinde yaptığı yumruk şovla filan bizim sol mecralarda sempati toplayan, 93’te Sivas Belediye başkanı olduğu unutulan Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi...

Eni sonu, olayın faillerinden AGD Konya Şubesi bir açıklama yayımlayarak2 barış ve kardeşlik çağrısı yaptı ve “yanlış anlaşıldık” dedi. “İslam’da düşmanlık ancak zulme karşıdır vesaire…” Fakat özür dilemediler ve kamuoyunda net bir yanıt bulamayan şu soruya da bir türlü yanıt vermediler: Nereden çıktı bu afiş? Mevcut gündeme ilişkin ne söylüyordu?

Afişler Aslında Erdoğan’a Eleştiriymiş!

İnanmayacaksınız ama Konya’daki yerel mecralarda duyulan şey şu: Bu afiş şu sıralar bir Trump ile bir Putin ile görüşüp duran Erdoğan’a yönelik bir eleştiri niyetiyle oluşturulmuş! Gerçekten… Hatta AGD ile MGV daha evvelden de benzeri afiş çalışmalarında ayetleri kullanarak böylesi sübliminal eleştiriler yapmaktaymış. Fakat bu sefer “yanlış anlaşılmışlar”. AGD Genel Başkan Yardımcısı Muammer Bilgiç de telefonla katıldığı bir televizyon programında3 üstü kapalı bir şekilde söylemeye çalıştı bunu. Afişin ifadesini şu cümleyle özetledi: “Emperyalist yönetimlerle, silah tüccarlarıyla, enerji kaynaklarını sömüren kartellerle işbirliği yaparsak, onların yönetimi/yönlendirmesi altına girersek bu coğrafyaya barış/huzur gelmez”.

Yanlış anlaşılma için ise sosyal medyada paylaşım yapan insanları suçluyor. Söz konusu ayetin yorumlanmasındaki yanlışlardan, Kuran’ın bütünlüklü anlaşılması gereğinden filan dem vuruyor ve yine o bilindik ezberi tekrarlıyor: “İslam aslında…” (Buna yeniden döneceğiz). Mamafih üstü kapalı bir tehdit de var tabi bu açıklamalarda; aman ha, “o Allah’ın sözüdür”, eleştirirken dikkatli olalım.

Sormak lazım: Madem o denli kutsaldır ayet-i kerime, neden altında Wall AG imzası atılıdır?

Ya Nefret Söyleminden Para Kazananlar?

Bakın şimdi bu “Allah’ını şaşmanın” ardındaki ekonomi politik silsileye:

Konya Büyükşehir Belediyesi ile yaptığı anlaşma gereği Alman şirketine ait panolarla şehir donatılırken, bu işi yürüten CEO’lardan birisi diyordu ki “Konya’yı biz pahalı fiyatlandırdık ve (buna rağmen) satışımızı gerçekleştirebiliyoruz.” Konya’daki yerel marketlerin reklam performansını övüyordu.4 Ne de olsa emek ucuz, rıza yüksek, firmalar güçlü. Ancak herkes biliyordu ki o panoların gelirini asla sadece ürün reklamlarıyla sağlamıyorlardı, hatta asıl parayı seçim dönemlerinde kırıyorlardı. AKP’den milletvekili aday adayı olan türlü şaklabanın at üstünde çekilmiş dev fotoğrafları filan yer alıyordu şehrin dört bir yanında. Yanı sıra iktidara kendini göstermek için birbiriyle yarışan dinci STK’ların buna benzer afişleri, savaş çığırtkanlıkları, “dik dur eğilme” gibi yardakçı ilanları biteviye asılıyordu. Yani yeni değil bu olay, tezgâh böyle kurulmuş, süreğen bir çılgınlığın standart görüntüsü… Bu nefret dili o panolarda hep kullanılıyor!

Oraya yerleştirilen her bir safsatadan rantını alan şirketin yanı sıra, bir de belediyenin açtığı ihaleyi kazanıp organizatörlüğü üslenen yerel simsar var. Sürekli yayımladıkları reklamlarda nefret söyleminden para kazananlar bunlar: Konya Büyükşehir Belediyesi, Wall AG ve Anadolu Açıkhava Reklamcılık. İşte AGD ve MGV -yani sözde “civanmert antiemperyalistler”- de bu üçüncüsüne, taşerona veriyorlar reklamı. Yani bu kertede bunların her biri suçlu! İktidarıyla, muhalefetiyle kapitalizme amade olan Neo-liberal esanslı katranlanmış yobazlığın eseri bu…

Nihayet olay sosyal medyada duyulup hadise büyüyünce de, haliyle ne reklam şirketleri ne de belediye sorumluluk kabul ediyor. Garo Paylan’ın belediyeye müracaatı üzerine toplatılıyor afişler. Fakat yerel simsar “tepkiler üzerine değil, biz kendimiz fark edip topladık” diye açıklama yapıyor. Üstelik çıkardıkları afişlerin yerine Türk bayrağı asacaklarmış. Alıştık zaten böylesi ayıpların hep bayrakla örtülmesine… Her neyse…

Nefret Söyleminin Hermeneutiği Yapılmaz!

Benim meselem şu “yanlış anlaşılma”. Çünkü hem AGD’nin açıklamasında hem de Muammer Bilgiç’in konuşmasında vurgulanan bu yanlış anlaşılma kartı bütün dinci sansasyonlarda ortaya konuyor. Velev ki böyle ayet filan söz konusuysa, hemen ifadenin tarihsel bağlamına, nasıl anlaşılması gerektiğine, “aslında” ne söylediğine, bir fıkıh tartışmasına, Mohammed Arkoun tezlerine, oradan da hoşgörüye, Medine Vesikası’na filan varılıyor. Artık alışılageldik bir küstahlık bu… Bu sayede açıkça ayrımcılık yapıyor ve utanmadan buna muhalefet diyebiliyorsun!

Hâlbuki ortada yanlış anlaşılmadan ziyade doğru anlaşılma var. Vaktiyle Turan Dursun’u öldürmemiş olsaydınız, zaten nüzul sırası Medine dönemine denk düşen ayetlerle barış çağrısı yapamayacağınızı bilirdiniz.5
Sonuçta ne mi oluyor? AKP döneminin kültür politikalarında yasa haline gelen şey oluyor işte: Karşı hegemonya yanılgısıyla ortaya çıkan her tür dinci muhalif girişim hegemonyanın alanını biraz daha genişletiyor.

“Yahudi ve Hristiyanları Dost Edinme Manifestosu” yazan Ahmet Hakan (fakat onun için bu toplam kadınlardan ibaret)6 misal, tam da buradaki ayrımcılığa karşı çıktığı yazısında savaş çığırtkanlığı yapabiliyor.

Memlekette bu kadar insan sırf barışı savunduğu için mahpusken sen ayetin arkasına sığınıp barışı söyleyemezsin. Yüzünü sakınmadan haykıracaksın: İki farklı emperyalist hinterlantta salınan saray rejiminin güttüğü savaş politikası Orta Doğu’da barışın sağlanmasına engeldir! Savaşa hayır!

1 İlgi: https://www.kaosgl.org/gokkusagi-forumu-kose-yazisi/lsquodisaridan-gelenrsquo-tekbir-sesleri
2 İlgi: https://www.memleket.com.tr/agdden-birlik-
aciklamasi-1904147h.htm
3 İlgi: https://www.youtube.com/watch?v=B5_vQbOwKTw
4 İlgi: https://mediacat.com/jcdecauxun-wall-ag%C2%92yi-
satin-almasinin-ardindan/
5 Turan Dursun, “Kur’an’daki Çelişkiler”,
2000’e Doğru, 17 Aralık 1989.
6 İlgi: “Yahudi ve Hıristiyanları dost edindiğim için benden hesap soracak olan Allah, Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evlenen Müslüman erkeklerden hesap soracağını söylemez miydi?”
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ahmet-hakan/yahudi-ve-
hiristiyanlari-dost-edinme-manifestosu-41357689