Mevlüt, tehlikenin farkında mısın?

Sabah’ın Günaydın ekinde yazan Mevlüt Tezel, önceki günkü köşesinde “Çocuklar Duymasın” dizisinde kadraja giren Gülen kitabı meselesini yazmıştı. Kolay kolay magazin yazarlarını öne çıkarmayan Sabah yönetimi de, mesele FETÖ olunca haliyle yazıyı 1. sayfadan anonslamıştı. Dizinin senaristi Birol Güven’i hedef alan Tezel’in yazısının başlığı şöyleydi: “Söyle kaç FETÖ kitabını çöpe attın?”

Birol Güven’i tanımam bilmem. Yaptığı dizileri de izlemem. Ama Hürriyet’in Kelebek ekinde çalıştığı yıllardan tanışırız Tezel’le. Magazinin dünyasındaki düzgün az sayıda isimden biri diye hatırlıyorum. Birol Güven’in dizisinin yayınlandığı kanal Doğan Grubu olunca, kalemini baya sivriltmiş yalnız. Ahmet Vardar ile Hıncal Uluç karışımı bir ayar verme tonunda art arda şu soruları sıralıyordu:

“Her devrin adamı, yalaka”

“Acaba Güven’in başka hangi dizilerinde FETÖ’nün kitapları ekrana yansıtıldı, açık ya da üstü kapalı cemaatin propagandası yapıldı? (…) Kitap skandalı patladığı gece acaba Birol Güven kaç FETÖ kitabını çöpe attı?

Birol Güven’in bir dönem ulusal büyük kanallarda iş bulamazken TRT’de birçok dizisinin nasıl ekrana geldiği de araştırılmalı. (…) Çok zeki bir yapımcı olduğu ortada, cahil de değil. Birol Güven’e ‘Her devrin adamı, güç kimdeyse onun yalakası’ desek uyar mı?”

Üstüne üstlük “jüri üyesi”

Belli ki Tezel’e bu kadarı yetmemişti ki, Birol Güven’i “FETÖ ile iltisaklı” gösterecek bir malzeme kullanma gereği duymuştu: “Birol Güven de vakti zamanında Türkçe Olimpiyatları’nın jüri üyesi oldu, oyuncularını FETÖ’nün organizasyonlarına taşıdı.”

Bu bilgiyi vermekle yetinmemişti, üşenmeyip arşivden Güven’in jüri üyeliği yaptığı Türkçe Olimpiyatları’ndan bir kare kullanmıştı köşesinde. Kadraja diğer jüri üyelerinden Fatih Kısaparmak da girmişti ama yapacak bir şey yoktu. Neticede “iltisak” için fotoğraf gerekiyordu.

Mit operasyonuna rağmen

Sağ olsun, Günaydın yazarı köşesini süslediği fotoğrafın üzerine şu notu düşmeyi ihmal etmemişti: Birol Güven, 2013 Türkçe Olimpiyatları’nda jüri üyesiydi.” Nasıl yani Mevlüt? 2013’ten mi söz ediyorsun? Hani şu.. Olimpiyat Stadı’nda yapılan… Hani kapanış konuşmasını o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın yaptığı yarışma? F tipi savcı ve polislerin MİT’e operasyon çekmiş olmalarına rağmen devlet kadrolarının tam kadro hazır bulunduğu olimpiyat yani…

“Yolu açan büyüklerimize…”

AKP ile Cemaat arasında kriz var denmesine rağmen Erdoğan’ın konuşmasında, “Dedikoduyu yanımıza asla iliştirmeyeceğiz” dediği yarışma. Erdoğan’ın “Bize bu yolu açan büyüklerimize tekrar tekrar” teşekkür ettiği Olimpiyat’tan mı söz ediyorsun sevgili Mevlüt. 2012’deki gibi Gülen’e “Bu hasret bitsin” demediği yarışma öyle mi?

Aman Mevlüt, sen gel Birol Güven ile FETÖ arasında bağ kuracağım diye kaleme aldığın, “Her devrin adamı, yalaka” gibi sözcükler geçen şu yazıyı internetten falan kaldırt. Sonra başın ağrımasın. Adını kriptoya çıkarırlar, Hüseyin Gülerce gibi Gülen’in ibrikçilerini de şahit yazarlar. Aman diyeyim.

*****

Köşe yazısı değil, resmen iş başvurusu

Gücün merkezinden uzaklaşanların yazdığı “Bizim zamanımızda” tadındaki emekli albay yazılarına bayılırım. Geçmişten örnek veriyorum gibi başlarlar, sonunda dayanamayıp “Aaah ahh, sonradan gelenler berbat etti” operasyonuyla devam ederler. Genelde sonunu da “Emir ve görüşlerinizi bekliyorum” tadında boy vererek bitirirler.

mevlut-tehlikenin-farkinda-misin-333256-1.Bu eserlerin güzide örneklerinden birini, dünkü Yeni Şafak’ta Kemal Öztürk kaleme almış. Bülent Arınç’ın Meclis başkanı seçilince, Kanal 7’den alıp danışmanı yaptığı Öztürk’ten söz ediyorum. Sonra Başbakanlık’ta aynı görevi yaptı. Tabii, kendisini daha çok Anadolu Ajansı’nı propaganda bültenine çevirme sürecini başlatan Genel Müdür olarak tanıyoruz.

Neyse, biz yazıya dönelim. Eski AKP MKYK üyesi Ayhan Oğan’ın “yeni devlet” çıkışıyla başlayan krizi konu etmiş. “AK Parti adına konuşanlar” başlıklı yazıda, Oğan’ın sözüyle başlayan yangını, AKP’nin tepe kadrosunun nasıl söndürmeye çalıştığını anlatmış. Öztürk, Oğan’dan hareketle AKP’nin iletişiminin ne kadar kötü yönetildiğinden dem vurmuş, imajın bozulmasını ise şuna bağlamış: “‘Yeni bir devlet kuruyoruz’ diyen gibi, nobran, egosu tavan yapmış ama cehaletiyle maruf bir kesim nedeniyle oluyor.”

Aaah ah.. Ne kadar haklısınız azizim… Siz gidince hep.. Neyse.. Hazır olun, güzel kısımlar başlıyor. “Bizim zamanımızda” kısmı... “AK Parti’nin en iyi dönemlerinde (2008-2011), Başbakan Basın Danışmanlığı yaptım. O zaman iletişim çalışmalarının nasıl yapıldığına şahit oldum” diye başlıyor, devletten maaş almasına rağmen bir siyasi partinin iletişimini nasıl yaptığını itiraf ediyor uzun uzun. Gerçi biz kendisinin AA Genel Müdürü olarak yerel seçimin yapıldığı 30 Mart 2014 gecesi AKP Genel Merkezi’nde ne yaptığını da merak ediyoruz hâlâ.

Neyse, biz yazının en güzel kısmını paylaşıp bırakalım. “Bizim zamanımızda buralar hep bostan idi” güzellemelerinden sonra, AKP’nin bugünlerde vaziyeti toparlamak için neler yapması gerektiğini de söylemiş elbette. Büyük samimiyetle, “İşte geldim burdayım, ben bu işte ustayım” tonunda hem de:

“Eminim bir kısım şöyle diyecektir: ‘Adam mı var çıkarmıyoruz.’ Var tabii. Kendimi katmıyorum ama ister istemez ben de dahil oluyorum bu listeye! Ne yapayım, yalaka tayfasından değilim. Suç mu?”

Yanıtı, MİT TIR’larının Bayırbucak Türkmenleri’ne gittiği iddialarını yalanlayan Tuğrul Türkeş gibi verelim: “Vallahi de değil, billahi de değil.”

*****

Hemşehrilerine 13 yıldır sözünü dinletemedi

mevlut-tehlikenin-farkinda-misin-333259-1.Sadece Erdoğan’ın değil, AKP’nin en önemli özelliklerinden biri, iktidardayken muhalefet gibi davranmak. Güç ve yetkileri 15 yıldır ellerinde bulundurmalarına rağmen en ufak bir olumsuzlukta, “sorumsuz”luktan dem vurmak. Kentleri beton yığınına çevirdikten sonra “çevrecinin daniskası” kesilmeler…

Ama hakkını yemeyelim Erdoğan, iktidara geldiği ilk yıllarda da bu uyarıları yapıyordu. 2004 yılında hatta başbakanlığının ikinci yılına girmeden, kendi hemşerilerini kürsüden haşlıyordu. Memleketi Rize Güneysu’daki şenliklerde, doğa harikası yaylalara villa konduran hemşehrilerine Karadeniz şivesiyle şöyle sitem ediyordu: “Şu evleri yapayisunuz... Ne olur buraya eski evlerden yapun. Hayin, köti evler yapayisunuz…”

2004’teki bu uyarıyı niye hatırladık? Hemşerileri, bu uyarılara pek kulak asmıyor olacak ki, Erdoğan yine aynı yerde aynı uyarıyı yapmak zorunda kaldı. Tam 13 yıl sonra.. Dünkü gazetelere yansıyan açıklamaya göre Erdoğan hemşerilerine, Uzungöl ve Ayder Yaylası’ndaki yapılaşmalar nedeniyle kızdı:

“Allah’ın bize verdiği Ayder bambaşka ama biz Ayder’i kirlettik, rezil ettik.”

Erdoğan’ın son ziyaretinde bir sitemi daha vardı. 16 Nisan referandumunda Rize’den çıkan yüzde 70 Evet’i beğenmemiş, 2019 için daha fazlasını istiyordu. Bakalım “Hayin köti” evler yapmakta inat eden hemşerileri bu isteğini yerine getirecek mi?

*****

Bekir Bey, gelsenize… Bir şey deneyeceğiz

Geçen aya kadar Adalet Bakanı olan, 15 Temmuz’dan sonraki adli süreçte yaşananları en iyi bilen isimlerden biri Bekir Bozdağ şöyle buyurmuş: “Türkiye’de tweet attı diye tutuklanan bir Allah’ın kulu var mı?”

Oğuz Güven’den girip, iddianamede tweetleri dışında tek bir delil olmamasına rağmen bir yıldır tutuklu bulunan Murat Aksoy’a kadar yüzlerce isim sayabiliriz.

mevlut-tehlikenin-farkinda-misin-333258-1.Koskoca Başbakan Yardımcısı, bu açıklamayı yaptığı gün gazeteleri okusaydı, 15 Temmuz’la ilgili sosyal medyada yaptığı paylaşım nedeniyle son olarak CHP’nin Seyhan Kadın Kolları yöneticilerinden birinin tutuklandığını öğrenecekti.

Bırakın tweet atmayı, başkasının paylaşımını “retweet” ettiği için Fazıl Say mahkûm edildiğinde, Bekir Bozdağ Yozgat’taki Kürt kahvesinde okey için tek taş mı bekliyordu?

Bekir Bey, gelin bir test yapalım. Bu cümleleri hatırlayacaksınız: “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir. Seversiniz, sevmezsiniz ama değerli bir insandır, bilge bir insandır.”

Meclis’te zamanında yaptığınız bu ve benzeri Gülen övgülerinden birini, danışmanlarınıza tweet olarak attırsanıza?

Bakalım tutuklanıyor mu, tutuklanmıyor mu?