Mevsimlik çalışma sömürü aracı olmamalı

JOKUBAS SALYGA
Çeviren: Fatih Kıyman

Covid-19 salgının taze meyve ve sebzelerin tedarik zincirini altüst edebileceği haberleri mart ayı sonunda konuşulur oldu. Şimdi ise tarım şirketleri ilk hasatları yapacak işçi arıyor. Bazı Afrika ülkelerinde sınırlar kısmen kapatıldığı için, kamyon şoförleri ya da konteynerleri bulmak da zorlaştı. Dolayısıyla kıtalararası tedarik zincirleri de risk altında. Avrupa’ya taze fasulye ve bezelye ihraç eden Kenya’da tarım işçilerinin yarısı evlerine gönderildi, uçuşlar kısıtlandı, nakliye masrafları artıyor. Avrupa’ya taze ürünlerin gelmesini sağlayacak ‘yeşil hatlar’ oluşturma çabalarına karşın mahsulün tarlada çürüme riski her geçen gün artıyor. Gıda fiyatlarında kontrol edilemez fiyat artışı riski var. Bu sorunlar ışığında Avrupalı tarım sermayesinin aklına gelen ilk çözüm Doğu Avrupalı ‘esnek’ işçilere yönelmek oldu.

HASAT KRİZİ

İngiltere’de de çiftçi örgütlerinin ve işe yerleştirme kurumlarının ‘ekonomik yıkım’ uyarıları dikkat çekici. Bütçe ofisi öngörülerine göre yalnızca ikinci çeyrekte yaşanan daralma, kişi başında düşen milli gelirin yüzde 35 oranında azalmasına sebep olabilir. Ulusal Çiftçi Sendikası, İşçi Tedarikçileri ve İngiliz Yaz Meyveleri Birlikleri ülke vatandaşlarına “normal şartlarda mevsimlik göçmen işçiler tarafından yapılan” işlere başvurma çağrısı yaptı. Çevre Bakanlığı Genel Sekreteri George Eustice yaptığı açıklamada, “Oluşan boşluğu doldurmak ve yetiştirdiğimiz meyve ve sebzelerin tabaklarımıza ulaşmasını sağlamak için kendi işgücümüzü harekete geçirmeliyiz” dedi.

Her şeye rağmen yabancı işçi arayışı sürüyor. 9 Nisan günü iki bin Romanyalı işçi, Almanya’ya hareket etmek üzere Cluj Havalimanında toplanmıştı. Havalimanında oluşan yoğunluk havalimanı müdürünün istifası ile sonuçlandı ve polis soruşturma başlattı. Aradan altı gün geçtiğinde İngiliz tarım kooperatifi G’s Fresh’in bir uçağa doldurarak Londra’nın Standsted Havalimanına getirdiği 150 Romanyalı işçi, Doğu Anglia bölgesinde marul toplamaya başlamıştı. Bulgaristan’dan getirilen 189 işçi de çilek topluyordu. Havacılık sektöründe bir yandan ‘yoğunluğu düşürme’ yöntemleri konuşulsa da, bu işçileri taşıyan uçuşlarda tek bir boş koltuk yoktu.

Ortaya çıkan tablo, Koronavirüs risklerini kimin göğüslemesinin beklendiğini açığa vuruyor. Çoğu Avrupa ülkesi önümüzdeki haftalarda tedbirleri kademeli olarak gevşetmeyi konuşuyor fakat orta sınıfa mensup Avrupalılar evlerinden uzaklaşmayacaklar. Toplumun bir kesimi sosyal mesafe kurallarına uyma ‘ayrıcalığına’ sahipken, diğer tarafta onları beslemek için seferber edilen Doğu Avrupalı işçi orduları var.

ESNEK, MEVSİMSEL, UCUZ

Batı Avrupa çiftliklerinde göçmen işgücünün yalnızca ‘yedek işgücü ordusu’ olarak görülmediğini, aynı zamanda sömürünün dozunu arttırmak ve kazançları katlamak için de kullanıldığını söylemek gerek. Gelişmiş Avrupa ülkeleri son 20 yıldır Doğru Avrupa’nın ve diğer gelişmekte olan ülkelerin kalifiye işçilerini de kendine çekiyor. Hemşireler, öğretmenler, sosyal çalışmacılar bunlardan bazıları. Esnek, mevsimsel ve ucuz işgücü ihtiyacına göre Avrupa’ya işçi girişi açılıp kapanabiliyor. İşverenler tarım ve turizm sektörlerinde geçici işçi istihdam edebilmek için çeşitli mekanizmalara başvuruyor. Göçmen işçiler, geldikleri kadar kolay gönderilebildikleri için önemli bir yedek işgücü potansiyeli sunuyorlar. Göçmen işçiler, ‘esneklik’ arayışındaki neoliberal sömürünün ayrılmaz bir parçası. Doğu Avrupalı işçiler tarım, işlenmiş gıda, dağıtım ve süpermarket sektörlerinde yoğun olarak kullanılıyor. Sermayenin bu ‘hazır’ işçileri ithal edebilme imkânı müthiş kazanç getiriyor. İşçi ithal eden ülkelerdeki firmalar göçmen işçilerin ‘yetişme’ maliyetlerini üstlenmek zorunda kalmıyor; dolaylı olsa da konut, okul, ulaşım ve diğer altyapı maliyetlerinin yokluğunda büyük kazançlar elde ediyorlar.

Sistemsel bu eğitimleri göçmenlerin bakış açısıyla birlikte değerlendirdiğimizde, baskı ve zulümden kaçma imkânı önemli yer tuttuğunu görüyoruz. Bu işçilerin büyük bölümü için göç etmek; para kazanma, dil öğrenme ve yeni beceriler edinme imkânı anlamında geliyor. Bu anlamda farklı kültürler arasında konumlanmaları, ülkeler arasında coğrafi ve kültürel etkileşimi arttırıyor ve işçi sınıfları arasındaki bağlantıları güçlendiriyor. Bunun da yerel ve ulusal ‘dar görüşlülüğün’ aleyhinde işlediği söylenebilir.

Diğer yandan yüksek lisans sahibi kalifiye gençler becerilerinin çok altında işlerde, gelişim ve terfi imkânından yoksun, güvencesiz şekillerde çalışıyorlar. Doğu Avrupalı birçok işçinin, geçici işlerin azalmasıyla evsiz kaldığını görmek bile mümkün. İngiltere’de hazırlanan bir rapora göre, 2017-18 döneminde Londra’daki evsizlerin yüzde 23’ü Doğu Avrupa kökenliydi, 2015-16 döneminde ise bu oran yüzde 37’ydi.

RESMİ STATÜ

Covid-19 döneminde tarımsal işgücü eksikliği konusuna dönecek olursak, İngiltere ya da Almanya gibi ülkelerin bu dönemde yaratıcı çözümler bulmaları gerek. İşçi bulma çabalarının koordinasyon içinde yürütülmesi gerek. İşçi eğitimlerine ve ödemelerine devlet desteği verilmeli. Adil gelirler, uygun çalışma koşulları ve güvenceli iş anlaşmaları atılacak ilk adımlar olmalı.

Uzun vadede ise bölgesel gelir farklılıklarını istismar eden işverenlerin önüne geçilmeli. Bu tip sosyal koruma mekanizmaların yokluğunda sınırların işçilere açılması, aynı anda hem ‘işçi kıtlığı’ hem ‘işçi fazlası’ yaratacaktır. Orta ve Doğu Avrupa’da sosyal demokrat partiler göçe dayalı nüfus daralması ve işgücü eksikliği gibi konularda sessiz kalmayı sürdürdükçe, Avrupa’nın ‘entegrasyon’ misyonunun payı göz ardı edildikçe işgücü hareketliliği istismara açık kalacak.

Tartıştığımız konu yeni sayılmaz. Marx’ın Bakunin ile girdiği şu diyaloğu hatırlayalım:

İngiltere’de ortalama bir işçi İrlandalı bir işçiden nefret ediyor, onu maaşları ve yaşam kalitesini düşüren bir rakip olarak görüyor. Ulusal ve dini yargılarla, ondan tiksiniyor. Ona bakışı, Kuzey Amerika’nın Güney eyaletlerindeki yoksul beyazların, siyah kölelere bakışına benziyor. İngiltere proletaryasındaki bu düşmanlıklar suni yollarla ayakta tutuluyor ve burjuvazi tarafından besleniyor. Burjuvazi, gücünü sürdürmenin gerçek sırrının insanları bölmek olduğunu biliyor.

Ayrımların üstesinden gelmek için çabalamalıyız, bu durum geçerliliğini koruyor.

Kaynak: Jacobin