Artık kategorilere sokulmuş ölümler. “Ölümlerden ölüm beğenin” diyorlar. Siyasi, sınıfsal, dinsel, bölgesel, etnik, cinsiyet, göç, mültecilik, namus.

Şimdi mevsimlik tarım işçisi ölümlerinde. 2015 yılında 227, bu yılın ilk yarısında ise 160 civarında tarım işçisi öldü. Binlerce yaralı. Ölümleriyle “biz buradayız, bizi görün, bizi duyun” diyorlar.

Vicdani gözleri kör, can kulakları sağır, hakikat dilleri suskun olanların kilitlenmiş ruhları, mevsimlik tarım işçilerinin ölümlerini ve açlık yevmiyeleriyle köle gibi çalıştırılmalarına duyarsız.

Dünya malıyla azmışların nasırlaşmış vicdanlarını yumuşatmak zor olsa da, bu ülkenin ötekileştirilmiş mevsimlik işçilerinin hikayelerini konuşmak lazım. Zira bu hepimizin hikayesi. Üstümüzdeki pamukta, masamızdaki fındıkta, soframızdaki ekmekte onların sömürülmüş emeğinin izi ve örselenmiş ruhları var..

Mevsim işçiliği, Suriyeli mültecilerin ve Kürt illerinden yoksulların, sırtlarında evleri, kucaklarında bebekleri ile Türkiye’nin dört bir yanına yayılan resmidir.

Yola düşen işsizlerdir. Yoksullardır! Çünkü işsizlik Kürt ilerinde hayli yüksektir. Orada savaş vardır! Zorla ya da “gönüllü” ucuz gücü üreten sistemin kurbanıdırlar.

Türkiye işsizlik ortalaması yüzde 10.3 iken, Kürt ilerinde işsizlik oranı yüzde 24,8’dir! Mardin, Batman, Şırnak, Siirt, Şanlıurfa, Diyarbakır, Hakkari işsizdir! Elinde kalan tek seçeneği mevsimlik tarım işçiliği!

21. yüzyılın modern ve ucuz işçi köleleri..
Karadeniz’in fındıklarını, Ege’nin zeytinlerini, İç Anadolu’nun soğanı, patatesini, şekerpancarını, Doğu Anadolu’nun kayısısını ve Çukurova’nın pamuklarını, Antalya’nın seralarında sebzelerini ve meyvelerini onlar toplar.
6 yaşından 80 yaşına hepsi çalışmak zorundalar. Yoksa aç kalacaklar.

Barınma, ulaşma, beslenme, sağlık, eğitim gibi temel haklardan yoksunlar. Naylon ya da bez çadırlarında, “yerli halktan” izole yaşamaya zorlanıyorlar. Susuz, okulsuz, sağlık ocakları yok. Tuvaletleri ve mutfakları da yok.
Mevsimlik tarım işçileri kendi ülkelerinin mevsimlik mülteciler gibi yaşıyorlar.

Onları tuzağına düşürmüş sömürücü köle düzeninin kurbanları olmuşlar. Her türlü sosyal güvenceden mahrumlar. Emek sömürüsünün en acımasız ve soğuk yüzü ile karşı karşıya kalıyorlar.

Ağaları “masraf olmasın” diye, mevsimlik işçileri, traktör ve kamyonetler tarlalara ve bahçelere taşıyorlar.

Çalışma süreleri çok uzun. Sabah 5 akşam 7! Gözü doymayanların sömürü sisteminde bu süre “doğal” sayılıyor. Kadınlar için durum daha vahim! Tarladan sonra çocukların bakımı ve ev işleri dahil olunca günde 16-18 saat çalışıyorlar.

Emekleri “iş” olarak sayılmadığı için, yevmiyeleri “karın tokluğuna” endekslenmiş!

Günlük yevmiyeleri 40 TL. Çocuklara 20 TL!

Yevmiyelerin yüzde 10’u ise “Dayıbaş”larına, “Çavuş”lara gidiyor!

Kötü çalışma ve sağlık koşulları içinde yaşıyorlar. Bir yandan hastalıklar, bir yandan ölümcül “trafik kazaları”, diğer yandan “yerli halkın” sosyal dışlamasıyla karşıya kalıyorlar.

İşçi görülmedikleri için ölümleri “işçi ölümü” kabul görmüyor. Geçen hafta ise Adana ve Ordu’da yaşanan kazalarda ise 57kişi yaralandı ve 2 kişi öldü. “Trafik kazasından” sayılıyor. Kazaların sebepleri belli: Örneğin İsparta Yalvaç’ta 24 kişilik minibüsle, 46 tarım işçisi taşınırken yapılan kazada 18 tarım işçisi öldü! Kamu davası bile açılamadı! Tek bir suçlu bulunamadı!

AKP hükümetinin ya da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının dünyasında mevsimlik işçilerin hakları yok! Çalışma ilişkileri “çavuş” ya da “dayıbaşı” üzerinden sürüyor. “Patronları” onları tanımaz! İş kanunu dahi onları tanımaz! Her yönüyle “kayıt” dışındadırlar!

Mezarlıkları işçi ölümleri ile dolduran aç gözlü sermaye obezitelerinin gözleri, cepleri ve mideleri dolmak bilmiyor! Kurdukları sömürü çarkında insanın ve emeğin köleleştirilmesine karşı, kalbi açgözlüden yana çarpanlar işçi ölümlerini “fıtrattan” sayıyor.

Biten insanlık, can alan siyaset
Para ve kar hırsının bitirdiği insanlık ve siyaset, mevsimlik tarım işçilerinden can almaya devam ediyor. Kamu güvencesi ve gözünden yoksun mevsimlik işçilerinin dramı büyük. Bir yandan emek sömürü, diğer yandan “Kürt” oldukları için yaşadıkları ayrımcılık! “Yerli halkın” dışlayıcı, ayrımcı, nefret dolu bakışları arasında süren yaşamın soğuk yüzüne tanıklar.

İnsansızlaşan ve vicdansızlaşan çalışma hayatı ve buna göz yuman siyasi iktidar yüzünden en acı çığlık yoksul mevsimlik işçilerin dünyasında yükseliyor. Ama onları duyan kulak ve gören göz yok! Çünkü onlar sahipsiz, korunmasız ve güçsüz!

İliklerine kadar sömürüldükleri yetmiyormuş gibi, üstüne üstlük kendi ülkelerinde, “Kürt” ya da “Suriyeli” oldukları için ırkçıların “yabancı düşmanlığına” maruz kalıyorlar!

Çadırları yakılıyor! Tacize maruz kalıyorlar!

Çözüm vardır:
» Mevsimlik tarım işçileri için sendikal örgütlenme hakkı sağlanmalıdır.
» Sosyal güvenlik şemsiyesi altına alınmalı.
» Dayıbaşı gibi aracılık yapan işçi simsarlığına son verilmelidir.
» Kayıt altına alınmalı ve yasal düzenleme yapılmalıdır.
» Haftalık çalışma 45 saati aşmamalı.
» İnsanca yaşam için, barınma ve sağlık koşullarının ve çocukların eğitime erişim hakkı sağlanmalıdır.
» Çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği koşulları düzeltilmelidir.,
» Uğradıkları ayrımcılık ve dışlanmaya karşı yasalar işlevsel ve koruyucu hale getirilmelidir.