Çocuklarımızı ve onların geleceklerini bizden çalıyorlar. Hem de “eti sana, kemiği bana” diye teslim edilen okulda yaşanıyor bu hırsızlık.

Bilimsel, laik, demokratik ve temel evrensel haklar rejimine odaklı bir eğitim dertleri yok. Öğrenciler sorgulamasın, mezhepçi yaklaşımları ezberlemesi isteniyor.

Akıl değil, vahiy temelli eğitimle, Felsefe, Sanat ve Bilim dersleri budanmış. Geriye kalan içerikleri ise dinselleştirilmiş. Bilimsel değil, nakli, dogmatik ve asırlık hurafelere boğulmuş.

İradeleri şeyhlere ve reislere teslim edilmiş, teslimiyetçi ve kaderci nesil istiyorlar. Nasıl sömürüldüğünü bilmeyen, haklarını sorgulamayan, uyuşturulmuş ve emre itaat kulluk toplumu yaratmak istiyorlar. İktidarlarına itaat edecek ve koruyacak neslin peşindeler.

Şimdi de öğrencilere öldürmeyi yani cihadı, ölmeyi yani şehitliği anlatacaklar. Mesela çocuklar can alıcı şu “peki siz bize cihad ve şehitlik öğretiyorsunuz da, neden hep yoksullar bu ‘kutsal’ için ölür ya da öldürür? Zenginlerin ve devlet yöneticilerinin çocukları bu derslerden muaf mı?” sorusunu soramayacaklar!

Hani yaşamın ve insan haklarının kutsallığı? Buna cevapları yok. Cihad’ı eğitimin parçası haline getirilir. Cihadist örgütlenmelere göz yumulur. Fakat insan hakları aktivistleri tutuklanır ve hak temelle dernekler kapatılır.

Din eğitimi, öğrencilere “ahlak” kazandırmakmış! Bu nedenle şeriat hükümleriyle, özel ve kamusal hayatın her alanına müdahil oluyorlar. Devlet ve siyasal İslamcı cemaatler eliyle verilen mezhepçi din eğitimlerinin insanı ahlaklı hale getirdiğine dair, ortada hiç bir bilimsel veri yok. Ama toplumsal yozlaşmalar, kadın cinayetlerindeki artış, hırsızlık, rüşvet, yolsuzluk, uluslararası değeler araştırma sonuçları ve PISA eğitim sonuçları bunun aksini söylüyor. Ahlak erozyonu yaşıyoruz! Cemaat ve siyaset elindeki din, bu erozyonu örten perde haline getirilmiştir.

Emek, eşitlik, barış, dayanışma, özgürlük, adalet, sosyal haklar ve aklın eleştirel düşünme hakkını içeren ahlak dersleri yok. Olmaz ise, grevi suç ve günah sayan diyaneti ve siyaseti sorgulayacak nesilde olmaz!

Sermaye ve kapitalist sınıfın üyesi haline gelen siyasal İslamcı cemaat ve tarikat şeyhlerinin yerli ve yabancı bankalardaki hisseleri ile “bir lokma, bir hırka” yaşamı arasındaki çelişkilerini öğretmezler.

Cami de alınları aynı secdeye gelen insanların, “din kardeşliği” neden sadece kullukta eşit? Kalkınmada ve adalette neden eşit değiller?

Sus payı makarna ve kömür ile “bir lokma, bir hırka” yaşamına laik görülen halk, şeyhlerin ve yöneticilerin milyon/milyar dolarlık hisselerinin kaynağını öğrenmeyi bu okullarda neden öğrenemiyorlar?

Şort giydiği için kadını dövme hakkını, “dinin gereğini yerine getirdim” diye savunan bir “ahlak” hangi dersin ürünüdür acaba?

Din adına Sivas’ta 35 insanı yakanlar, nasıl bir ahlak dersiyle yetişti dersiniz?

Aklın ve kalbin vicdanından firar etmiş, temel insan hakları yaklaşımlarına zıt eğitimle, hangi ahlak değerleri verilir?

MEB “yeni” altında eski dogmaları içeren, şeri din dersleri müfredatları hazırlamış. Yola çıkış gerekçeleri malum; Devlet ve cemaatler eliyle İslamı ve Şeri hukuku kamu ya da özel hayatın her alanına müdahale etmesini sağlamak. Dinin siyasal istismarıyla güçlenmek. Eğitim yoluyla toplum yapısına yönelmek.

AKP ve siyasal İslamcıların vazgeçilmezleri ve istismarları var. Egemenliğin kayıtsız şartız halka verilmesi ve egemenliğin kaynağını ise yeryüzüne indirme görüşüne karşı dururlar. Yani demokrasi karşıtı, teokrasiyi savunurlar. O tez; egemenlik kayıtsız şartsız Allah’ındır ve gökyüzündedir. O zaman “Allah’ın kanunları olan Şeriatı, kamu ya da özel hayatın her alanında egemen kılmalı. Yöneticiler ise Allah’ın indirdiği kanunlarla hükmetmek zorunda” olduğuna inanır.

Yeni müfredatlar bu anlayışla hazırlanmıştır. Cehaletin ve gericiliğin tırpanı ile aklı ve insan haklarını budamaya adaydır.

Bunun için 176 müfredat yenilemişler. MEB müfredatlarının giriş bölümlerine “değerler eğitimi” başlığı altında, her müfredatın gericilikle dinselleştirilmesini sağlanmış. Konu başlıklarına ve kavramlara bakıldığında, MEB’nı cemaatler ve camiler besliyor.

Müfredatta, bilimsel, demokratik, laik ve çağdaş akıl yok edilmiş. Müfredatların içeriği, Diyanet, Türgev, Ensar Vakfı, Tügva ve İlim Yayma Cemiyeti gibi AKP yandaşı siyasal İslamcı yapılara bırakılmış. Bu kesimlerin eğitime aktif şekilde müdahil olduğu kesin. Kamu okullarına giriyorlar ve “Değerler Eğitimi” altında seminerler veriyorlar, müfredatları belirliyorlar hem de yönetiyorlar.

Dün “eti senin, kemiği benim” denilerek, okullara teslim edilen çocuklarımıza dair, bugün AKP okullarında yükselen ses diyor ki;”çocuklarınız canı da benim, ruhu da!”

Çocuklarımızı ve geleceklerini eğitimi mezhepleştirerek, tektipleştirerek ve bu uğurda İslam’ın beş şartını bile değiştirip “cihad”ilan ederek çalıyorlar.

Laik, demokratik, bilimsel ve parasız eğitim mücadelesi, çocuklarımızı, geleceklerini kurtaracağımız ve herkesi buluşturan en önemli zemindir.