MGK: Acil önlem alın / Hükümet: Sallamıyoruz / Paşa: Uyardık, önlemediler / Başbakan: Ne uyardınız

Biliyorum başlık biraz karışık ama inanın mesele epey basit. Kısaca “İkiyüzlülük” diye okuyabilirsiniz. FETÖ ile mücadelede sorumluluktan kaçma yarışını şöyle özetleyelim:

Eski Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök, orduya yönelik kumpaslar sırasındaki “uyumlu” tavrı nedeniyle, silah arkadaşları tarafından epey eleştirilmişti.

Komutanı olduğu askerlerin o dönem darbe hazırlığı yapıp yapmadığına ilişkin sorulara “Kasaptaki ete soğan doğramam” yanıtı vererek kokmaz-bulaşmaz bir fotoğraf çizmişti.

mgk-acil-onlem-alin-hukumet-sallamiyoruz-pasa-uyardik-onlemediler-basbakan-ne-uyardiniz-200672-1.

Asker: Pek bir şey yapmadılar

Soğan doğramayarak kumpasları izlemekle yetindiği dönemi sormak için Meclis’teki darbe komisyonuna çağrıldı. Vekiller haliyle sordular, “FETÖ’nün ordudaki büyümesini nasıl fark etmediniz?” diye...

Verebildiği tek yanıt, 2004’teki Milli Güvenlik Kurulu toplantısındaki tavsiye kararı oldu. Altında dönemin Cumhurbaşkanı Sezer, Başbakan Erdoğan ile 6 AKP’li bakan ve askerlerin imzasının olduğu “Gülencilerin yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerine karşı eylem planı” tavsiyesini anımsattı. Özkök, “FETÖ’ye karşı hükümeti uyardık ama pek bir şey yapılmadı” dedi.

Hükümet: Evet, bir şey yapmadık

Bu açıklama, Başbakan Yıldırım’ı epey sinirlendirdi. Haftasonu AKP’li vekillerle toplandığı kampta esip gürledi: “Ne uyardınız kardeşim!”

Eskiler, hafıza-i beşer nisyan ile maluldür derler ya. Yıldırım’ın sözlerini açıklamaya bu atasözü yetmiyor. İnsanların hafızalarına hakaret etmiyor musunuz biraz? 2004’teki MGK kararı 2013 yılında gazetelere manşet olunca, AKP’nin Başbakan Yardımcısı yaptığı Yalçın Akdoğan, “2004’teki MGK kararı hükümet tarafından yok hükmünde kabul edilmiştir” dememiş miydi? Hatta topu ileriye atıp, birkaç gün önce kızdığınız Hilmi Özkök gibi şu cümleyi eklememiş miydi: “Hiçbir işlem yapılmamıştır.”

E şimdi soğansız paşaya neden kızıyorsunuz? O koyduğunuz milat değişir diye mi bütün bu endişe?

***

Yıldırım: Biz büyütmedik
Erdoğan: İstediğinizi verdik

Başbakan Yıldırım’ın AKP kampındaki konuşmasının satır aralarında, Cemaat’le geçmişteki ortaklıklarına yönelik eleştirilere cevaplar da vardı. Gayet meydan okur bir tonda, “FETÖ AK Parti döneminde doğmadı, AK Parti döneminde palazlanmadı” dedi. Cümlenin ilk kısmı epey doğru. 1980’lerde gücünü kazanan Gülenciler, bütün hükümetlerin küçük-büyük desteklerini alarak bugünlere geldi. Ama 14 yıllık AKP dönemindeki desteği başka hiçbir hükümetten almadı. Kanıtını çok uzaklarda aramaya gerek yok. Erdoğan’ın 2014 yerel seçimleri öncesinde Trabzon’da yaptığı konuşma, Gülencilerin hangi dönemde palazlandığını yeterince net ortaya koyuyor:

“17 üniversite kurmak için geldiler, hepsini onadım. Okullar için yer istedi, verdik. Uluslararası camiada davet ettiler, devlet hükümet başkanlarına bunları refere ettik. Olimpiyat dediler, her türlü desteği verdik. Ne nankörlük bu ya? Ne istediniz de alamadınız?”

Yıldırım’ın konuşmasından son bir anekdot... Başbakan, ByLock adlı yazışma programını “bakan ve vekilleri”nin kullanmadığının altını bir kez daha çizdi. AKP’li belediye başkanları ve il başkanları yine töhmet altında kaldı, iyi mi!

***

Yalçın Akdoğan’ın kitabında o cümle de var mı?

mgk-acil-onlem-alin-hukumet-sallamiyoruz-pasa-uyardik-onlemediler-basbakan-ne-uyardiniz-200673-1.Dolmabahçe fotoğrafından sonra üstü çizilen isimlerden biri Yalçın Akdoğan yeni bir kitap yazmış. Kapağında Erdoğan fotoğrafı olan kitaplarının arasına birini daha eklemiş. Sonuncusunun adı “Kumpastan darbeye FETÖ.” İsim gerçekten çok çarpıcı, hani içinde yaşamasak çok matrak memleket diyorlar ya... “Kumpastan darbeye” kadar geçen süreçte iktidarda kendileri olmazsa gerçekten şaşıracağız kitaba. Erdoğan ile arasını bu kitap düzeltir mi bilemeyiz. Havuz medyasının müjdelediği kitabı yurt dışında olduğum için henüz inceleme fırsatım olmadı. Çok merak ediyorum. MGK’nin Cemaat’e yönelik önlem kararı için o dönem iftiharla yazdığı “yok hükmünde saydık, uygulamadık” cümlesini de kitabına eklemiş mi?

***

Bir imam neden silah taşır?

Epilasyon merkezi broşürleri dağıtanların “Bunlar dinimize aykırı” diye kurşunlanmasından sonra Trabzon’dan bir tatsız haber daha geldi. Akşam gazetesinden aktarıyorum: “Trabzonspor’un Galatasaray deplasmanındaki galibiyetini tabancasıyla ateş açarak kutlamak isteyen imam Mustafa Algan, 6 yaşındaki kızı Elanur’u ağır yaraladı.”mgk-acil-onlem-alin-hukumet-sallamiyoruz-pasa-uyardik-onlemediler-basbakan-ne-uyardiniz-200675-1.

Havaya ateş açarak kutlama yapma ilkelliği bir tarafa... Allah aşkına biri açıklayabilir mi, Trabzon’da bir imam neden silah taşır? Ya da bir berber, hırdavatçı, mühendis... Erdoğan’ın danışmanı Şeref Malkoç’un “darbelere karşı vatandaşı silahlandırma” açıklamasından sonra patlak veren #AkSilahlanma tartışmasına biraz da buradan baksak? Yeni “kaza sonucu” ölümlere hazır mıyız? Ha bir de, 1990’larda koruculara dağıtılan silahların daha sonra nerelerde kullanıldığını ne çabuk unuttuk...

***

İleten biziz, yöneten biz olacağız!

GSM operatörü olarak yola çıkan şirketler, 90’ların sonunda mobil internetin devreye girmesiyle birlikte iletişim tröstlerine dönüştü. Bu da onları, dijital çağın uyduları ya da matbaa makinelerine dönüştürdü. Başkalarının ürettiği ve tükettiği içeriği taşıyan büyük birer platform olmuşlardı.

Ancak bu içerik bağımlılığına da bir son vermek gerekiyordu. Kârlılıklarını artırmak için ilettikleri içeriklerin sahibi olmak, üretimini de kontrol etmek istiyorlardı artık. İşte bu eğilimin en büyük adımlarından biri ABD’de atıldı.

Telekomünikasyon devi AT&T, CNN Televizyonu’nun da sahibi olan Time Warner şirketini 86 milyar dolara satın alacağını açıkladı. Şirket, HBO televizyonlarıyla Warner Bros film stüdyolarının da sahibi olacak.

Bakalım bu eğilim, Türkiye kıyılarına ne zaman gelecek? Vodafone, Turkcell ve Telekom medya satın almaya ne zaman başlayacak...

***

Frankfurt’taki davette Türkiye için ne dediler?

Avrupa’daki Türkçe basın için uzun süre çalıştığımdan dolayı Frankfurt Kitap Fuarı’nı 2000’lerden bu yana neredeyse kesintisiz izleme şansım oldu. Fuardaki Türkiye’ye ilişkin bakış, hep demokrasimiz ile doğru orantılı oldu. Ölçü yine şaşmadı, fuarda bu yılki Türkiye algısı ne yazık ki dibe vurmuştu.

mgk-acil-onlem-alin-hukumet-sallamiyoruz-pasa-uyardik-onlemediler-basbakan-ne-uyardiniz-200674-1.
FAZ Yayın Yönetmeni Jürgen Kaube (sağda)

Köşe yazarlığı yaptığım Frankfurter Allgemeine Zeitung’un kitap fuarı için düzenlediği gecede de benzer bir hava ardı. Alman yayın dünyasının önemli temsilcilerinin katıldığı davette, Türkiye ile ilgili konuşulanlara kulak kabartmaya çalıştım. Tutuklu yazar ve gazeteciler meselesi zaten her masanın ortak konusuydu. Fuardaki “resmi” standımız da epey olumsuz eleştiri aldı. Türkiye hakkındaki bu havaya, devletin standında dağıtılan 15 Temmuz broşürü adeta tuz biber ekmiş. Laf aramızda, Almanca çevirisi felaketmiş.

Benim de yayın yönetmenim olan, davetin ev sahibi Jürgen Kaube’nin davetlilere yaptığı hoşgeldiniz konuşmasının ana gündem maddesi de “Türkiye’deki meslektaşlarımızın başına gelenler kabul edilemez” diye söze giren Kaube, şunları söyledi:

“Bizim desteğimiz çok önemli, ama bazen sadece desteğin yetersiz olduğunu da hissediyorum. Ama yine de yapmaktan vazgeçmeyeceğiz. Destek onlar için çok önemli biliyorum.”