Daha geçen sene başkanlık sistemi için “Erdoğan ve Öcalan başkanlık sisteminde söz kesti... Başkanlık kılıfıyla diktatörlüğe geçmek istiyorlar” diyen Bahçeli’nin keskin dönüşü, MHP tabanında hiç karşılık bulmamış görünüyor.

Referandum öncesi MHP tabanını yoklayan neredeyse bütün anketler, milliyetçi-ülkücü tabanın çok büyük bir ölçüde “hayır” diyeceğine işaret ediyor. 7 Haziran seçimlerinde ülkeyi tahminleriyle kahkahaya boğan iktidar yanlısı MAK Danışmanlık şirketinin yaptığı ankette bile, MHP’lilerin sadece yüzde 40’i başkanlık sistemine “evet” yanıtı veriyor. Yani 5 seçmenden sadece 2’si. Yandaş ankette bile AKP seçmeninin hepsinin “evet” demediği görünüyor.

MHP’nin oylarının yetmeyeceğini fark eden AKP’deki yeni strateji, “evet” vermeyeceklerin en azından sandığa gitmesini engellemek. Sadece “evet” demeyecek MHP’lilerin değil, Kürtlerin de şevkini kırmak.
Bir taşla iki kuş vurmak istiyor iktidar. HDP’ye kesintisiz operasyon başlatarak MHP seçmenine şirin görünmek. HDP’lileri bir alıp bir serbest bırakarak güçlü bir “hayır” kampanyası yapmalarını önlemek. Böylece Kürt seçmenleri depolitize edip sandıktan koparmak.

Bakalım bu taktik, Erdoğan’ın Mersin’de söylediği gibi “sandıkları patlatacak” mı?

***

İslamcı demeyelim de Mahmut mu diyelim?

mhp-ve-hdp-tabanina-ayni-operasyon-241552-1.

15 Temmuz alçaklığını araştırır gibi yapan Meclis Komisyonu’na gitmeyen Genelkurmay Başkanı ve MİT Müsteşarı, geçtiğimiz günlerde İslamcı yazar Nuri Pakdil’i ziyaret etti. Ülkeye yakın zamanda yapılan en büyük ihanetin karanlık 5 saatini bir türlü aydınlatmayan ikilinin Pakdil’e ziyaretinin ardından “rotatifler” dönmeye başladı.

Gerek havuz medyasında, gerekse kendinden havuzlu medyada elinde mayosuyla gezen kravatlı-kravatsız kalemler, Pakdil övgüleri döşemeye başladı. “Efendim ona nasıl İslamcı yazar dersiniz, şöyle münevver bir yazar, kendisi Kudüs’ü sevdiği kadar Paris’i de sevmesini bilir...”

Kimleri sevdiği bir yana, biz bu yazarın kimi sevmediğini çok iyi biliyoruz. Atatürk’ün başkomutanlığını yaptığı bir ordunun Genelkurmay Başkanı, düşüncelerinden dolayı tutuklanan aydınları, gazetecileri değil, Atatürk’e firavun diyenlerin kapısını çaldı.

Erdoğan’ın kızının düğününde nikah şahitliğini “protokol gereği” olarak açıklamıştı. Bugüne kadar tek bir yazarı ziyaret etmeyen Akar, yaşasın şeriat nidaları atan, Atatürk’e hakaret eden yazarın ayağına gitmeyi bakalım nasıl açıklayacak?

***

Alman şirket o reklamı neden yayından kaldırdı?

Reklam dünyasından sızan bir bilgiyi paylaşayım. Türkiye’de yıllardır yatırım yapan bir Alman gıda devi, hizmet aldığı reklam ajansına aylar önce yeni bir kampanya sipariş eder. Ajans, mükemmellik konsepti üzerine bir reklam filmi önerir, şirket de onaylar.

Aylar süren hummalı çalışmadan sonra reklam ajansı temsilcileri, filmi izletmek için şirketin çoğunluğu Alman yöneticileriyle buluşur. 45 saniyelik reklam filmi büyük ekrana yansıtılır. 8 ayrı sahnede 8 ayrı karakterin “hayır”, en sonda ise bir karakterin sadece bir kez “evet” dediği filmin sonunda, toplantı odası buz kesmiş. Referandum daha gündemde yokken planlanan film, iktidarın gazabından korkan Alman şirket tarafından rafa kaldırılmış.
Bu arada, Almanca’da kayyum ne demek?

***

Referandumdan sonra evleneceklerin suçu ne?

Saray, bizim vergilerimizle aldığı bütçeyle evet mitingleri yapmaya hazırlanırken hükümet de boş durmuyor. Hükümetimiz, alın terimizden aldığı vergilerle oluşturduğu bütçeyi, kendi politik emelleri için harcamayı hak sayıyor. Son atılan popülist adım, beyaz eşyada ÖTV’yi kaldırmak. Ama üç aylığına. Referandumun sonunda kalkacak indirimin bütçeye maliyeti 1 milyar TL. Havuz medyası bu adımı, evleneceklere müjde tadıyla duyurmuş dün okurlarına. Sadece meraktan soruyorum, gerçekten genç çiftlere destek ise ÖTV’siz hayat neden 30 Nisan’da bitiyor. Memlekette neredeyse bütün düğünlerin yaz aylarında yapıldığı bilinmiyor mu? Referandumdan sonra evleneceklerin günahı ne?