Yedi Haziran Genel Seçimlerinin üzerinden tam iki buçuk ay geçti. Aslında muktedirin iktdar olmaklığının kullanım tarihi seçimlerin hayli öncesinden dolmuş olmasına rağmen 7 Haziran’ın mührüyle “uzatmalar”ı oynayan AKP iktidarı mümkün oldukça yapıştığı koltuğu bırakmamaya “ahd etmiş” sanki! Direniyor. Direnmekle kalmayıp akla hayale gelen / gelmeyen bütün oyunları son kozuna kadar oynuyor / oynamakta ısrarlı ve kararlı davranıyor.

Yenilgiyi kabullenmeyen “pehlivan” misali yeniden oyun kurmakta ısrar ediyor. Israr etmesinin bir anlamı olabilir elbette, ama şarta bağlı! Oyunbozanlık etmememesi kaydıyla. Ama hayır, oyunbozanlıkta da mahir! Mesela dese ki, ben çözüm süreci konusunda can-ı gönülden olmasa da yani biz Kürtlerin kavliyle “zewacê bê dil” (gönülsüz evlilik) misali de olsa sürdürdüğüm müzakere / mütareke / görüşme ve dahi her neyse mevzuunda devam edeceğim! Mesele yok. Oturacak bir şekilde adı sanı belli, yeri yurdu belli masanın başına taraflar. Ve iş hal yoluna konulmaya çalışılacak!

Ama bunu yapmıyor. Hem yenilmiş, hem de nakavt olmuş. Yani çifte yenilgi almış. Dörtyüz vekillik bekleyip beş yıl daha iktidarlığını sürdürüp, üstüne üstlük bir de “Başkanlık” hayalleri kurar iken, her ikisinden de olmuş bir garip mağlup var orta yerde. Böyle bir mağlup ile yeniden “oyun kurmak” sahiden zor. Çünkü her yolu dener böylesi! İktidarın, 13 yıllık nimetlerinden beslenilmiş varsıllık üzerine kurulu yeme-içme kültüründen besili yönetme tarzından gönülle, demokratizmin raconuyla, kaderine rıza göstererek çekip gitmek yok kültürlerinde.

Olmaması doğal! Çünkü sol literatür bizcileyin olanların her dem başvurduğu gerçekliktir. O literatür der ki “Egemenler, kendi istekleri ile iktidarı bırakıp gitmezler”. Öyledir de! Gitmiyorlar da! Ne devrimle, ne evrimle! Ortada devrim durumu olmasa da, dün kanunları, nizamlarıyla kurdukları düzene de “ihanet” ederek biz varsak “ülkenin bekası var, yoksak tufan var, kaos var” demeye getiriyorlar.

Özbeöz vatanın “hayırlı” ve “yoksul” evlatlarını kurşunlara getiriyorlar. Üstelik bundan gurur duyarak, “bu savaş sürecek” diyerek!

İyi de bu savaş kimin için ve ne için sürecek! Senin daha dün denecek geçmişinden bugün dünyanın sayılı zenginleri arasında aldığın yerin pekişsin, daha da korunsun diye mi!

Bulmuş dişine göre muhalefetini, bir ay boyunca al gülüm, ver gülüm muhabbeti. Sonra ağız birliği edilmişcesine çıkıyorlar kamuoyunun karşısına; olmadı, kusura bakmayın diyorlar. Hadi miadı dolmuş iktidarın oyun kurma mahirliğindeki sözbazlığına alışık olduğumuzdan “yuttuk” diyelim.

Ya Kemal Kılıçdaroğlu; “konuştuğumuz bir ay içinde bir kez bile koalisyon meselesi konuşulmadı” diyor. Ya hu! Sormazlar mı insana, ya da sormayacaklarını mı sanıyorsunuz! Madem bir ay boyunca koalisyon meselesi gündeme gelmedi ne diye orada kaldın, neden gündeme getirmedin. Niye bu oyuna alet oldun. Sizi bilmem ama bana oyun içinde oyun var gibi geliyor. Üstelik bu oyun hemen seçim sonrasında Deniz Baykal’ın da içinde yer aldığı ekiple kuruldu ve sürdürülüyor gibi.

Umuyor ve diliyorum ki Cumhuriyet Halk Partisi’nin, tabanını, seçmenini tatmin edecek daha inandırıcı gerekçeleri vardır. Yoksa bu “uzatma”lı günlerin faturasını ödemek zor olabilir.

AKP İktidarının kullanım süresi doldu evet. Bu haliyle ne yaparsa yapsın kendini sürdürmesi namümkün!

Ya CHP, bence olmadı! Bu süreci iyi yönetemedi…