Miletos’un kuruluşu

Y. Emre CEREN

Eskiçağ medeniyetleri yalnızca doğadan kaynaklı olaylara değil kendilerinden kaynaklanan şeylere de efsaneler üretti. Bunun en bilindik örnekleri arasında başta atalara tanrısal soy atfetmek ve ardından da kurdukları şehirlere efsane atfetmek gelirdi. Bu şehir kuruluş efsanelerinin tamamı günümüze kadar ulaşmadı, haliyle şehrin kurucusu olan ataya atfedilenler de ancak bazı şehirlerin öyküleri elimize ulaşmıştır. Eskiçağ’da şehirler genelde kurucusunun ismiyle anılırdı, bu çağdan miras kalan şehir isimlerinde de bu kurucu isimleri hâlâ varlığını koruyor. Bazı şehirlerse doğrudan tanrılara atıfla kuruldu ve onların isimlerini taşıdı veya doğrudan onların himayesinde olduğu bir yazıt veya söylence vasıtasıyla belli edildi.

Zaman zaman Eskiçağ’da şehirlerin birden fazla kez aynı yere, aynı isimle veya başka bir isimle tekrar kurulduğuna sıkça şahit olunur. Bunun nedenlerinin başında şehrin muhtelif sebeplerden yıkılması ve şehri tekrar kuran kişinin adının yeni kurulan şehre verilmesi gelebilir. Ancak bazı yerlerde kültürel hegemonyanın değişimine ayak uydurmak, fenomene uymak gibi etkenler de düşünülebilir. Bu ihtimal genellikle Batı Anadolu ve Akdeniz hattında söz konusudur. Eski yerleşim adlarının hegemonyanın başka kültüre kaymasıyla değiştiğine şahit oluruz. Bunlardan birisi de felsefenin ve bilimin doğduğu ve kendisine has pek çok mimari öğeyi hâlâ barındıran Miletos [Milet] kentidir. Kent Hitit döneminde Millawanda veya Milawata adıyla anılırken bağımsızlıkçı bir kral tarafından başlatılan isyanla Hititler tarafından yağmalanmış ve yaklaşık bir yüzyıl sonra da Deniz Kavimleri tarafından düşmüştür.

***

Şehir sık sık yıkıldığından dolayı şehrin kuruluş efsaneleri Eski Yunan dünyasında iki ayrı isim etrafında toplanmaktadır. İlki şehre adını veren Miletos adlı yarı tanrı oğlunun efsanesidir. Hem şair Ovidius hem de Apollodoros, Miletos’un babası olarak Tanrı Apollon’u göstermişlerdir. Ancak altı ayrı kaynak da Miletos’un annesinin adını farklı vermektedir. Buna karşın çoğunun ortaklaştığı nokta Miletos’un Girit kökenli oluşuydu. Bu durumda Miletos’un her durumda Kral Minos’un topraklarında olduğunu veya doğrudan onun soyundan olduğunu söylemek mümkündür.

***

Rivayete göre Deione adlı kadın Girit’te Miletos’u doğurunca, tanrı oğlunu adada istemeyen Kral Minos bu oğlanı adadan sürgün eder. Oğlan da denizi geçerek Asya’da kıyıya çıkar ve burada kendi adını taşıyan kenti kurar. Maiandros adlı nehir tanrısının kızıyla evlenir ve Kaunos ile Byblis adında iki çocuğu olur. Bu Maiandros ismi günümüzde Menderes’e dönüşmüştür. Başka bir rivayete göreyse Akakallis adlı Kral Minos’un kızlarından birinden doğmadır. Annesi Minos’un korkusundan çocuk doğar doğmaz onu ormana terk eder, bir Eskiçağ klasiği olarak ormanda kurtlar tarafından yetiştirilir ve çobanlar tarafından bulunur. Miletos büyür, serpilir ve Kral Minos tanımadığı bu genç erkekten etkilenir ve tecavüzü niyetler. Ancak Miletos’un arası Zeus oğlu Sarpedon ile iyidir ve niyeti öğrenen Sarpedon, Miletos’a kaçmasını söyler. Miletos da bu öğüde uyarak karşı kıyıya geçer ve Eskiçağ’da Karia olarak bilinen günümüzde kabaca Söke ile Teke Yarımadası arasında kalan bölgeye gelir ve orada Miletos kentini kurar. Burada da yerel bir kralın kızıyla evlenir ve iki çocuk yapar. En son ve en kabul gören rivayete göreyse (Apollod. 3.1.2) Miletos, Kleokhos adlı bir kadının Aria veya Areia adlı kızından doğmadır. Miletos doğar doğmaz annesi onu terk eder, ancak ananesi ona sahip çıkar ve büyütür. Yine Minos ona tecavüz etmek ister, yine kaçar ve karşı kıyıya geçerek Miletos şehrini kurar. İskenderiyeli Klemens’e göre ananesini de beraberine götürmüş ve ölünce de Didim’deki Apollon Tapınağı’na gömmüştür. Yani öyle ya da böyle kentin ismi Eski Yunan anlatılarına göre Girit’ten göçen Miletos adlı Apollon oğluna atfediliyor, gittiği yerde de ana tanrının Apollon olmasıyla da uyuşuyor.

***

Girişte belirtildiği gibi bir başka kurucu atfı daha vardır. Bu kişi Atina’nın son yarı tanrı kralı Kodros’un oğludur. Kodros, Atina tahtına çıkınca Dor denen başka bir Yunan kavminin tehdidiyle yüzleşir. Kâhin “Peloponnesoslular, Atina kralını öldürürlerse savaşı kaybedecekler” der. Kral Kodros kendini feda eder. Kılık değiştirerek surlardan dışarı çıkar, karşısına çıkan 2 düşman askeriyle kavgaya tutuşur, birini öldürür ancak öteki de Kodros’u öldürür. Bunun üzerine Atinalılar krallarının cenazesini isterler ve savaş biter. Kodros’un üç oğlu vardır. Birisi tahtta yerine geçen Medon’dur, öteki Ephesos’u (Efes) kuran Androklos’tur, diğeriyse Miletos’un kurucusu Neleus’tur. Diğerinden farklı olarak Neleus’un daha geç gelip Miletos’un kentini yeniden kurduğu ve o isimle sürdürdüğü düşünülebilir.

Eskiçağ’da kentler neredeyse sürekli yıkılıp sürekli kırıldığından efsane tarihlendirmeleri genelde pek mümkün olmamaktadır. Kodros’u tahtından eden istila takriben MÖ 1086’ya tarihlenmektedir ama Kral Minos gibi bir efsanenin kısa aralıklı tarihlendirmesini yapmaksa epey zordur.