Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu; AKP ile ittifak konusunda “Talep gelirse konuşulur” dedi. Karamollaoğlu şu ifadeleri kullandı: “AK Parti'yle ittifak yapılabilir mi? Yapılabilir. Hangi şartlarda? Doğru bulmadığımız politikalarını değiştirmesi şartıyla. Biz ilkeler üzerinde duruyoruz.”

Acaba partisine, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından yapılan baskılar da bu ilkelere dahil mi? Karamanoğlu’nun yaptığı açıklamadan 3 hafta önce Erdoğan, Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü evinde ziyaret etmişti.

Seçim tartışmaları, gündemin sıcak başlıkları listesinde kendine yer bulmaya devam ediyor. Hem 2023 yaklaşıyor hem de erken ya da baskın bir seçim tartışmaları gittikçe hararetleniyor. Seçim sistemindeki değişiklik de AKP ve MHP ittifakının çekmecesinde duruyor.

Hem ittifak arayışı hem de sistem değişikliği konularının ‘AKP ve Erdoğan’ın oylarının düşmesi’ ile ‘MHP’nin seçim barajını bile geçmesinin şüpheli oluşuyla’ yakından ilgisinin olduğu malum. Kamuoyunun kafasında, Erdoğan, “Millet ittifakına çengel atıp, dağıtabilir mi?” sorusu var.

MİLLET İTTİFAKI DAĞILABİLİR Mİ?

Bu soruyu, siyasetçilerin yakın geçmişi ve bugüne bakarak cevaplamak mümkün. AKP’li İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 2008’de Demokrat Parti (DP) genel başkanı olarak iktidarı sert sözlerle eleştiriyordu: “Türkiye’yi krizle karşı karşıya bıraktılar. Paçalarından yolsuzluk akıyor. Türkiye'de ihale ve yandaş belediyeciliği yapılmaktadır.”

Tuğrul Türkeş, 2014’te Erdoğan’ın “Telefonumu dinlediler” tepkisini; “Ee baba, sen de devletin özel güvenlik için verdiği kriptolu telefonu oğlunla para transferi yapmak için kullanma” sözleri ile değerlendiriyordu. 2015’te, MİT TIR’ları için, “Vallahi de billahi de o silahlar Türkmenlere gitmiyordu” diyordu. Akabinde AKP’den vekil oldu!

Bugün AKP Genel Başkan Vekili olan Numan Kurtulmuş, 2008 yılı sonundaki ‘Gazze harekâtı ile ilgili’ o dönem başbakan olan Erdoğan’a ağır eleştirilerde bulunuyordu: “İsrail en büyük zaferini AKP sayesinde kazandı.” MHP, 2015 yılında ‘çatıyı’ da alıp AKP’ye yelken açmıştı.

Çatı adayıyken ‘Monşer’ olan ‘ekmek için Ekmelettin İhsanoğlu’, tekrar İslam alimi ve yüce Müslüman önder olarak alkışlandı. Şüphesiz bu tablodaki, en çarpıcı ‘U dönüşünü’ MHP Lideri Devlet Bahçeli yaptı. Odasındaki saati 17.25’te donduran Bahçeli ve partisi bugün AKP ile birlikte, adeta Türkiye’yi çökertmek için çaba harcıyor.

DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY: SİYASAL İSLAM VE POPÜLİST SAĞIN DEĞİŞMEDIĞİ GERÇEĞİ

Meseleyi kişilerden çok, ‘bir geleneğin’ bize ne söylediği yönünden değerlendirmek daha sağlıklı olabilir. Değişmeyen tek şey; siyasi İslam ya da popülist sağın, özünde değişmediği gerçeği. Kamuoyu İYİ Parti konusunda da endişeler taşıyor. Bunu zaman gösterecek.

BUGÜNKÜ GÖRÜNÜM

AKP ve MHP’nin oyları düşüyor ancak CHP’ninkiler de artmıyor. Bir yandan içinden çıkacak partiler de öyle ya da böyle CHP’den oy koparacak. Anamuhalefet partisinin muhafazakârlar üzerine kurduğu siyaset yolunun her an tıkanabileceğini ve pamuk ipliğine bağlı olduğunu da görmek zor değil.

CHP, keşke siyaseti, bir dönem Bülent Ecevit'in iktidara yürüdüğü gibi sınıf üzerinden kurabilseydi. Keşke CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, 2016’da Ankara Katliamı’nın yıldönümündeki gibi İslam sempozyumuna katılmak yerine işçi direnişlerinde daha çok vakit geçirebilseydi. Çünkü muhafazakârlar üzerine kurulan ittifak ve beklentiler çökerse, bir B planı için zaman kalmayacak!