Eğitim, Altılı Masanın tartışmadan uzlaştığı konu başlıklarından biri oldu. Herhangi bir konuda müzakere gerektirecek ayrılık yoksa tartışmaya da gerek yok. Özellikle eğitim gibi sınırınızı belirleyen ideolojik meseleleri masadan uzak tutarsanız alan ihlali olmaz, kavga da çıkmaz. Masanın dağılmadan bugünlere gelmesinin sırrı bu olsa gerek.

Mutabakat Metni’nde eğitimin biraz kurumsal yapısına daha çok da fiziksel ihtiyaçlarına odaklanılmış. Eğitimsel içeriği oluşturan değer ve bilgiye ilişkin ipucu yok. Mesleki eğitimin ekonomiyle ilgili her başlık altında ayrıca ele alınmış olması, eğitimin piyasa için var olan bir kurum olduğu algısından hareket edildiğini düşündürüyor. Bu bakış açısı büyük soruları tartışmaya izin vermez.

Eğitim bilgi, değer ve yöntemden ibarettir. Eğitim üzerine düşünen, planlama yapan, eğitimden bir şey bekleyen önce bu üç unsur hakkında bir karara varmak zorundadır. İlk olarak kullanacağın bilgi ve bilgi kaynaklarını, aynı zamanda bireye kazandırılacak değerleri belirlersin; sonra bu bilgi, beceri, değer ve tutumları hangi usulle kazandıracağına karar verirsin. Okul, yurt, süt, yemek, defter-kitaplar, internet, iletki-cetvel-pergel hepsi bu üç şey içindir.

Türkiye’yi 20 yıldır, eğitimsel bilgi ve değeri dinden alan, öğretme yöntemini de ona göre belirleyen İslamcı bir parti yönetiyor. Dinci partilerin bilgi, değer ve yöntemini dinden alması çelişki değil; ayrıca iktidar partisi, eğitimin bu üç ana ayağından birinin diğeriyle çelişmemesi gerektiğinin de bilincinde. Bu iktidarın alternatifi, eğitimsel bilgiyi bilime, eğitimsel değerleri de laikliğe dayandırmak zorundadır. Eğer temel vaadiniz devleti kuvvetler ayrılığı ilkesine göre yeniden örgütlemek, ülkeyi “Muasır medeniyet seviyesine” çıkarmak ise ve siz laiklikten söz etmiyorsanız bu çelişki olur.

Yasalar ne derse desin, Türkiye, eğitimden hukuka, sosyal politikadan dış politikaya fiilen dini esaslarla yönetiliyor. Faiz politikasıyla ekonomiyi de dinselleştiren iktidarın alternatifi laik olmak zorundadır. Fakat Altılı Masa’nın Mutabakat Metni’nde laiklik yok. Oysa feodaliteye karşı burjuva ittifakı görünümü sergileyen Altılı Masanın burjuvazi kadar laik olması beklenirdi.

Metinde “Eğitimi laik ve bilimsel esaslara göre düzenleyeceğiz.” gibi bir ifadeye yer verilseydi bundan kim rahatsız olurdu? Mevcut iktidarın yönetici kadrosu ve onun arkasında sıralanmış olan cemaatler dışında kimse… Türkiye’de hukuku, adaleti, ekonomiyi ve sosyal yapıyı bozan din ile devlet arasındaki sınırın kalkmış olmasıdır. Emin olun, devletten beslenen küçük dini topluluklar dışındaki herkes din devlet ilişkisindeki sınırın belirgin olmasını istiyor. Laiklik, solcu takıntısı değil, yeniden toplum olmayı vadeden bir kavramdır. Metinde sözcük olarak bir kez geçmesi bile çok şey anlatırdı. En azından CHP’nin koalisyon ortağı olduğu anlaşılmış olurdu.

CHP Mutabakat Metni’nin neresinde?

CHP, son yıllarda her birinin hazırlığı aylar süren üç büyük eğitim sempozyumu ve çalıştayı düzenledi:

Eğitimde Adaleti ve Geleceği Düşünmek Uluslararası Sempozyumu (15-18 Nisan 2018, İzmir),

Nasıl Bir Eğitim İstiyoruz (18 Ocak 2020, Ankara),

İkinci Yüzyılda Eğitim Hakkı Çalıştayı (27 Kasım 2021, Ankara),

Dünden Bugüne Köy Enstitüleri Çalıştayı (16 Nisan-18 Haziran 2022 -iki ayda 21 Köy Enstitüsü yerleşkesinde incelenerek hazırlandı-).

Parti örgütünün, düşünce ve bilim insanlarının bireysel ve kurumsal katılımıyla gerçekleşen etkinliklerin rapor ve sonuç bildirgeleri CHP ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nda mevcut. Sormak gerekmez mi, kiminin başlığında kiminin sonuç bölümünde ama her birinde ısrarla vurgulanan “laik ve kamusal eğitim” Mutabakat Metni’nde neden yer bulamadı?

Mutabakat Metni kuşkusuz altı partinin ortak çalışmasının ürünüdür. Doğal olan, metin dilinin sorunu analiz eden ve çözüm öneren bu altı partinin her birini ifade etmesidir. Ne yazık ki metin, altı partiden biri olan CHP’yi 1/6 oranında bile ifade etmiyor. Kaldı ki laiklik, CHP’yi diğerlerinden ayıran ve partiyi en iyi ifade eden “Altı Ok”undan biridir. CHP’nin diğer ilkelerini (Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Milliyetçilik, Devrimcilik) zaten ağzına gelen kullanıyor, Erdoğan bile…