Sizi bilmem ama ben milli aralardan çok sıkılıyorum. Milli maçlar yasaklansın bence. Genel olarak da büyük turnuvalar hariç kimsenin sallamadığı maçlar oluyor zaten. Büyük turnuvalara katılacak takımlar da belirlensin biz iki senede bir o takımları izleyelim. Gerçekten gereksiz.

Bak mesela geçen hafta sonu ne kadar eğlenceliydi. Üç büyük takımımızın üçü de puan kaybetti. Fenerbahçe’nin hocası gitsin mi kalsın mı tartışmaları yaşandı. Eğlenceye bak. Sergen Yalçın iki maç daha kaybederse gidebilir muhabbeti döndü. Terim için devre arasında değişebilir iddiaları atanlar oldu.

Değişik türde tartışmalar diyeceğim ama değişik de değil. Her sezon en az 10 defa bu mevzular dönüyor ülkemiz futbolunda. İsimler değişiyor ama muhabbet değişmiyor. Takımların isimleri de çok değişmiyor. Bir sene Fener öbür sene Galatasaray diğerinde Beşiktaş olmadı hepsi birden.

Sanırsın bu tartışmalar sonunda bir başarı ne bileyim sürdürülebilir kazançlar sağlanıyor ama o da yok. Zaten sezon içinde bu tartışmaları yaşayan takımlar genelde çuvallıyor. Ertesi sezon toparlasalar bile ondan sonraki sezon yine çuvallıyorlar. Yine başa dön. Ali Koç başkan olduğundan beri yedi teknik direktörle çalışmış. Henüz 3,5 yıldır başkan. Onlarca transfer yapmış takım neredeyse bütün formasyonlarda oynamış teknik direktörlerin elinde. Elde ne var? Taraftar ne durumda peki? Her sene büyük gazla sezona başlamışlar. Bu sene olacak. O sene bu sene diye diye sezona girmişler. İlk hoşlarına gitmeyen sonuçta (Buraya dikkat, oyun değil sonuç) o gitsin beriki gelsin demişler. Başkan da onları kırmamış, kimi gönderebiliyorsa göndermiş kimi getirebiliyorsa getirmiş. Ali Koç’tan önce de farklı değildi bu arada. Yanlış anlaşılmasın sadece Ali Koç’la alakalı değil yani bu durum. Veya sadece Fenerbahçe’nin sorunu da değil. Galatasaray da aynı Beşiktaş da aynı. 2000-2001 sezonunda Ali Sami Yen’deki meşhur Ankaragücü maçından sonra, dört sene üst üste şampiyon olmuş, UEFA ve Süper Kupayı kazanmış takımın taraftarının beşinci sene şampiyonluk gitti diye takımı yuhalayıp sahaya hatta Hagi’ye kırık koltuk, su şişesi attığını gördü bu gözler tribünde. Hagi yav Hagi. Veya iki sene üst üste takımı şampiyon yapıp Şampiyonlar Ligi gruplarından namağlup lider çıkartmasına karşın (ve hatta o sene ligde şampiyon olamamalarının sebebinin çeşitli ayak oyunları olduğunu iddia etmelerine rağmen) Şenol Güneş’in nasıl yollandığını, arkasından neler dendiğini de biliyoruz.

Başkan değişir, teknik direktör değişir, oyuncular değişir bir tek taraftarlar değişmiyor maalesef. Böyle bir sistem olsa komple taraftarı değiştirsek belki rahatlarız. Bizim ülkemizde çünkü 10 yıl üst üste şampiyon ol, 11. yıl ikinci olursan taraftar senin kelleni ister. En büyük sıkıntı sanırım taraftarda. Kime sorsan “Sevinmek için sevmedik” der ama ilk üzüntüde saldıracak adam arar. E hani sevinmek için sevmemiştin? Böyle böyle takım taraftarlığından soğudum ben kendi adıma. Şu oyunu eğlenmek, bir hafta sonu aktivitesi olması için izlemiyorsan gerçekten bir anlamı yok. O yüzden bizim ülkemizde stadyumlar dolmaz veya ilk çuvallamada boşalır. Kimse yerel takımını tutmaz. Herkes çünkü en başarılı takımı tutmanın peşinde. Çünkü ne kadar yalan söylersek söyleyelim gerçek bu; “Sevinmek için seviyoruz!” Bunun tabii muhtemelen sosyo ekonomik bir takım hadiselerin sonucu olduğu gerçeği var ama onu da işin ehlileri yazsın. Hayatında hiçbir başarısı, mutluluğu ve amacı olmayan sadece günü nefes alıp vererek, karnını doyurarak geçirmeyi yaşamak zanneden insanların hayatlarına anlam katmak için buldukları en kısa yolun adı futbol ülkemizde. O yüzden bizim futbolumuzdan bir şey olmaz. Bari milli maç arası vermeyin de insanlar ik hafta mutlu olma ihtimallerinden uzak kalmasın.