Yenikapı Mitingi ‘Milli Birlik’ ve ‘Milli İrade’ olarak pazarlanıyor. AKP’nin içte ve dışta yaşadığı yalnızlaşmaya dayalı krizini aşmaya ve dönemsel ihtiyacına kan taşıyan işleve sahip. CHP ve MHP’nin ise basit pragmatik çıkarları için yan yana geldiği bu buluşmanın kazananı AKP’dir.

‘Darbeye karşı milli birlik ve irade’ kavramları, sadece AKP’nin iç ve dış politikada yaşadığı yalnızlaşmayı aşmak için değil, aynı zamanda, AKP’nin ‘FETÖ’ ile 12 yıllık işbirliği ve ittifakı üzerinden biriktirdiği suçlarını, ‘mağduriyet’ ve hamaset edebiyatıyla gizlemeye yönelik yeni algı inşasının parçasıdır.

Ortada ‘Milli birlik’ ve ‘Milli irade’ yok!

Devleti ve halkı mülkiyeti gibi gören egemenler, halkın iradesini tanımaz, kendi ideolojik iradesini dayatır!

Halka rağmen sarayın dinci-etnik milliyetçi ideolojik irade dayatması vardır. Çünkü çoğulculuğa kapalı, demokratik ve laik olmayan Türkiye’de halkın iradesini özgürce belirlemesine izin verilmez. AKP gibi kendi iradesini halk iradesinin yerine ikame eder. “Hakimiyet Allah’ındır, egemenlik milletindir” söylemi başka nasıl yorumlanabilir ki?

Yenikapı, geleneksel tekçiliği ve statükoyu dayattığını göstermekle kalmamış, aynı zamanda Batı karşıtlığı üzerinden laikliğin, demokrasinin, tarihsel ve tekçi hamaset söylemiyle dövüldüğü alana dönüşmüştür.

Siyaset sosyolojisini milliyetçilik, teokrasi ve otoriterlikle melezlenmiş bu coğrafyada demokratik ve özgür bir iradenin tecellisi mümkün olmaz. Paşaların muhtıralı iradesi yerini, Ulema’nın fetvacı iradesine bırakmıştır.

Bu ‘Milli birlik-irade’ ise Sünni ve Türklük üzerinden makbul sayılıyor.

Camiler ve imamlar aracılığında, tekbir eşliğinde Sünniliğe dayalı ‘Milli irade’ gösteriler, solu, laikleri, Kürtleri, Ateistleri, Alevileri, Hristiyanları ve Musevileri dün olduğu gibi bugün de ‘Milli irade’ içinde görmez ve zaten saymazlar!

Saray merkezli ‘Milli irade-birlik’, sağcı, sermayeci, mezhepçi ve etnik milliyetçiliğe tekabül ediyor. AKP iç ve dış politikadaki yalnızlaşmasına karşı, ‘İktidar, muhalefet ve halk bir arada’ görüntüsü vermek için, dün küfür, hakaret, nefret, ayrımcılık ve mezhep söylemleriyle hedefe koyduğu CHP ve MHP’ye yakınlaşmasını zorunlu kılıyor. Dönemsel stratejiyi ve taktikler bunu zorunlu kılıyor.

Başkanlık hayali içinde olup, Alevi ve Kürt sorununun çözümüne karşı, şiddet, ayrımcılık ve asimilasyonu, emek düşmanlığı, laiklik ve demokrasi karşıtlığı temelindeki ‘Milli birlik’, darbeleri durdurmaz, yeni sivil darbelerle yeni bürokrasiyi üretir!

Saray iradesine kapı kulu bürokrasi inşası

Yenikapı yeni bürokrasi sınıfının üretilmesine açılıyor. Nasıl mı?

15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası tutuklamalar ve açığa alınmalarla, AKP’nin bürokrasi içindeki gücünü görece de olsa zayıflattı ve kontrol edemez ya da güven duyamaz hale getirdi.

Buna ek olarak AKP sadece iç ve dış politikada değil, devlet yönetimdeki bürokratik yalnızlaşmayı da engellemek ve düne kadar ‘düşman’ gördükleriyle “düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek dönemsel ihtiyaca uygun, yeni bürokrasinin yaratılmasını kısmı ‘ittifaklara’ dayalı taktik adımlar atacağını gösteriyor. Yargı ve orduda da bunu daha net göreceğiz.

Tarihsel ‘Milli birlik ve irade’ klişesi işte bu dönemsel ihtiyacın ilacıdır.

AKP bir yandan OHAL ile elde ettiği yetkilerle devlet içindeki gücünü sağlamlaştırmak, yeni devletin bürokratik sınıfının kuruculuğuna hız verirken, diğer yandan ‘FETÖ’ ile açtığı cepheyi genişletmemek için, hem parti içinde, hem de parti dışındaki muhalifleri ile ‘ateş kes’ ilan etmek zorunda kalmıştır.

AKP, CHP ve MHP farklı partiler olsalar da, devlet sınıfının bileşenleri olarak, sermaye, dincilik, milliyetçilik ve ulusalcılık maskesi altında aslına rücu ettirmektedirler. ‘Milli birlik ve irade” özü itibariyle sarayın dönemsel stratejisine ve iradesine teslim olmaktır. Bu hakikatini maskelemenin, gizlemenin anlamı yok! Her şey ortalıkta. “Biz artık milli irade olduk” falan diyerek kimseyi aldatmanın bir faydası da yok.

Rejimde ‘değişim’ beklentisi daha çok yeni bürokrasiyi kurma ve geleceğe yönelik yeni bürokrasi yetiştirme yönünde olacak gibi görünüyor.

Devletin bürokratik ve kurumsal yapısında gerçekleştirilecek bazı ‘yenilikler’, AKP’nin kendi kadrolarını süratla istihdam edeceği yönündedir. Yeni bürokrasiyi üretmek ve kurmak için, AKP’nin elinde yeterli sayıda kadro olmadığı da sır değildir. Dolaysıyla bu süreçte MHP, CHP ve ulusalcılarla yargı bürokrasinin kurulmasına ve ordunun yeniden yapılandırılmasında kontrollü bir paylaşımın olacağını tahmin ediyorum. ‘Milli irade’ bu alandaki ‘uzlaşma’ arayışına dair politikaların özünü oluşturuyor.

Sonuç olarak ‘Milli birliğin’ temelini milliyetçilik ve İslamcılık teşkil etmektedir. Ama unutmayalım ki İslamcılık aynı zamanda siyasal, sosyal ve ekonomik bir rejim ve sistem projesidir. Yani laik, demokratik, hukuk ve yurttaşlık karşısına, İslamiyet milletini esas almış ümmet ve kulluk projesidir.

Özetle AKP kendisini ‘devletlû’ ve devletin ‘aslî sahibi’ görmektedir. Yenikapı, AKP’ye kapanmış kapıları yeniden açmak için ödünç anahtarların arandığı alandı.