Televizyonda Türk bayrağı önünde milli kahramanlık sergiledi.

Mahkemede Amerikan bayrağı önünde yemin edince milli casus oldu.

Buradaki ‘milli’ elbette ulusal değil!

Mil nedir? Selin sürükleyip getirdiği çok küçük taneli çamurlaşmış kum ve toprak karışımıdır, balçıktır, çamurdur.

Mil nedir? Göze sürme çekmeye yarayan, kemik veya fildişinden yapılmış ince ve uzun araçtır. Mil nedir?

Uzaklık ölçü birimidir. Gözden sürmeyi çekmek nedir? Hırsızlıkta çok becerikli, çok usta olmaktır.

Tanık sizindir hâkim bey!

Millerce uzağa uçup, milli şekilde gözden sürmeyi çeken milli şahıs milli casus olmuş ya... Şimdi hakikaten ‘milli’ meseleler konuşuluyor, ama bu çamurları bir de milli/ulusal mesele haline getirip herkese bulaştırmak istiyorlar. Herkes milli olursa kimse temiz kalmaz çünkü!

Man Adası belgeleri bu türden ‘milli’ belgelerdir. Man Adası’yla olan para trafiği ‘milli’ bir trafiktir. Bunun belgelerini açıklamak ‘milli’ bir sırrı açığa vurmaktır. Bu ‘milli’ davaya karşı duranlar da elbette gayri-’milli’dirler. Ve bizler, övünerek söylüyorum ki, gayri-‘milli’yiz!

Şimdinin milli casusu, üzerindeki bütün çamurları, yani buradayken yıkanmaya çalışılan rüşvetleri, ak’lanmaya çalışılan hırsızlıkları millerce öteye, ABD’ye kaçırmıştır. Hadise budur.

Emperyalist de işte böyle balçıktır/millidir. Şeriatçı ve faşist de işte ulusal değil ama böyle millidir. Emperyalist emperyalisttir. Faşist faşisttir. Antiemperyalist olmanın ilk şartı AKP iktidarına karşı olmaktır. Milli/balçıklı AKP siyaseti karşısında gayri-‘milli’, yani çamursuz, temiz ve bağımsız siyasete sahip olmaktır!

Man Adası’ndan gelen ‘milli’ paralar açıklanınca Bozdağ ne demişti? “Kılıçdaroğlu bugün ulusal güvenlik sorunu haline gelmiştir.” Belki de içgüdüyle milli güvenlik değil ‘ulusal’ güvenlik demiş olabilir, lakin yakında Kılıçdaroğlu da gayri milli casus ilan edilebilir, misilleme olarak milli bir mahkemede bile yargılanabilir! Çünkü bunların her şeyi ‘milli’…

•••

Bu arada Man Adası milliliği/balçığı yanı sıra, ABD de vurdukça vuruyor. NATO skandalı, Sarraf mahkemesi derken, en son Suriye’de bir altın vuruş daha yaptı. ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, IŞİD’in boşalttığı bölgelerde YPG’nin kalıcı olacağı sinyalini vererek şöyle konuştu: “Güvenliğe, yerel güçlerden oluşan ve IŞİD’in geri gelmemesini garanti edecek polis güçlerine ihtiyacınız var.” (Reuters haberinde Mattis aynen şöyle diyordu: “The YPG is armed and as the coalition stops offensive (operations) then obviously you don’t need that, you need security, you need police forces, that is local forces, that is people who make certain that ISIS doesn’t come back.”) Polis gücü bir devlette, en azından özerk bir yapıda olur, böylece Kürtlere garantör devlet ABD tarafından bir özerklik garantisi de verilmiş mi oluyor? Şunu akılda tutmak lazım, İngilizcede ‘police force/ polis gücü’ derken, bildiğimiz polis kastedilmiyor. Polis/police, yönetmek, inzibat altına almak, kontrol altında tutmak demektir! Oysa bizler vakti zamanında teorik tartışmalarımızda ‘milli mesele’ deyince Kürt sorununu kast ederdik. Nereden nereye?

•••

Şimdi milli mesele deyince, Man Adası’ndaki milli/balçık ilişkileri görüyoruz. Milli dava deyince Amerikan mahkemesindeki ‘milli’ tarzda gözden sürmeyi çeken usta hırsızlık itiraflarını dinliyoruz.

Ve şimdi Amerikan mahkemesi ‘milli’ hırsızlığı teşhir etti diye “yaşasın Amerikan emperyalizmi” demiyoruz ki! Yahu bağımsızlık diye bir şey var. Bağımsız siyaset. Bu da kendi sözünü söylemek ve önce kendi sözüne inanmak, onların milli/balçıklı siyasetleri karşısında gayri ‘milli’/çamursuz kalabilmektir.

İşin inhası minhası belli. Ilımlı İslam diye şeriatçıları-cihatçıları destekleme dönemi, BOP stratejisi filan gümledi. Şimdi yeni kapılar açılırken eski kapılar kapanıyor. ABD yeni ortaklar, müttefikler ve kompradorlar arayışında. Bunların ne denli ‘milli’ oluşu, milliyeti ve hatta milli/ulusal nitelikleri önemli değil. Arap-Kürt-Türk fark etmiyor.
Eskinin ve yeninin milli görüşçüleri “Rabbim verdikçe veriyor” diyorlardı. “Rabbim vurdukça vuruyor” diyorlardır.
Peki, ama başlıktaki milli casus yanındaki ‘casus belli’ ne ki? Latince ‘casus belli’, savaş nedeni demek. Ve olup biten de elbette milli/çamurlu olanların temizlik isteyenlere karşı savaş nedeni arayışıdır. Saldırıyorlar.

‘Casus belli’, bizim için de geçerlidir, şeriatçı kapitalizmin getirdiği seldeki mile ve çamura karşı temizlik savaşı nedenidir. Direneceğiz.