‘Milli’ yargıda halka adalet yok
Hukuku ortadan kaldıran, yasaları sermayenin, mafyaların yararına uygulayan iktidar ‘milli yargı’ söylemleriyle yeni anayasa peşinde. Hukukçu Boyunsuz, “Faşizan bir yargı sistemini meşrulaştırmaya çalışıyorlar” dedi.
Politika Servisi
Ülkede fiili olarak anayasayı kaldıran rejim, ayakta kalmak adına kendine yeni argümanlar üretmekten geri durmuyor. 1 Eylül’deki Adli Yıl Açılışı’nda konuşan Yargıtay Başkanı Ömer Kerkez ‘milli yargı’ kavramını kullandı. Dün AKP Türkiye Buluşmaları programı kapsamında Tekirdağ’da konuşan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise hukuk devletini, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı güçlendirme iddiasıyla yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledi.
Buna karşın kimi zaman rüşvet, yolsuzluk, adam kayırma ile gündeme gelen hâkim ve savcılar kimi zaman verdikleri siyasi kararlarla otoriter rejimin aparatlarına dönüşmüş durumda.
DAVALAR GÖSTERMELİK
Halkın farklı toplumsal kesimleri adalet talebiyle irili ufaklı mücadeleler verse de işçi katliamlarından, çevre talanına, toplumu ilgilendiren davalarda, yargı sermayenin iktidarın, mafya ve çetelerin emrine amade. Üstelik millilik adı altında verilen bu kararlara karşı Anayasa Mahkemesi de neredeyse ortadan kaldırıldı. Anayasa Mahkemesi’nin verdiği ihlal kararları da uygulanmazken davalar neredeyse göstermelik hale getirildi. Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gezi Tutuklusu Osman Kavala, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay davalarının tamamında AYM’nin verdiği hak ihlali kararları uygulanmadı. İşçi katliamlarında da tablo farksız. Yargı, iktidar ve sermayenin bekçisi yapıldı. Soma maden faciasından Bartın Amasra’da, Sakarya Hendek’te ölüme terk edilen işçilerin davalarında sorumlular adalete hesap vermedi. 301 işçinin öldüğü Soma Davası’nda sanıklar neredeyse hiç ceza almazken o faciadan geriye akıllarda Erdoğan’ın eski Özel Kalem Müdür Yardımcısı Yusuf Yerkel’in madencileri tekmelediği görüntüler kaldı. Bartın Amasra’da 43 işçinin yaşamını yitirdiği maden ocağındaki patlamaya ilişkin davada ise 7 sanıktan sadece 4’ü tutuklu bulunurken Sakarya’nın Hendek ilçesindeki havai fişek fabrikasında meydana gelen patlamaya ilişkin davada da 7 sanığa cezalar en alt sınırdan verildi. Tüm bu işçi katliamlarının yaşandığı davalarda ise hiçbir kamu görevlisi şimdiye kadar ceza almadı.
REJİMİN KOZU OLDU
Rejimin önünü açan kritik eşiklerden biri olan 10 Ekim Ankara Gar Katliamı davası ise iktidarın yönlendirmeleriyle sonlandı. Hiçbir bürokrat, kamu personeli, siyasetçi davada yargılanmadı. Benzer durum deprem davaları için de geçerli oldu. Hiçbir deprem davasında kamu görevlileri hâkim huzuruna çıkmadı.
Hukuk düzeni çevre katliamlarına karşı da kayıtsız. İktidar kol kanat gerdiği şirketleri korumak için de hukuku kalkan yapıyor. Maden ocaklarına, HES’lere, siyanürle altın aramalara karşı direnen yurttaşlar açtıkları davalardan çoğu kez umduğunu alamıyor. Dava süreçleri uzayıp giderken yürütmeyi durdurma kararları da dinlenmiyor.
FAŞİZAN BİR YARGI HEDEFİ
Üretilen ‘milli yargı’ söylemini Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Şule Özsoy Boyunsuz değerlendirdi.
Boyunsuz, şöyle konuştu: “İktidarın milli yargı söylemi yaşadığımız birçok olaydan da gördüğümüz üzere hukukun herkese eşit uygulanmayacağının meşrulaştırılması anlamına gelebilir. Rejim kendine tehdit gördüğü her şeyi ufalamaya çalışıyor. Yargının önüne getirilecek ‘milli’ kelimesini ise hukuku, yapmaya niyetlendikleri yeni anayasayı kendi gelecekleri için tasarlarken buna kılıf olarak kullanıyorlar. Ancak bunun anlamı bir anlamda otoriterleşmeyi sürdüren rejimin faşizan bir yargı kanunu çabası."