Milliyetçilik, İslamcılık adına yürütülen emperyalizme uşaklığın kirli yüzü

Bir kaç gündür Enver Altaylı’nın servis edilen sorgu tutanakları üzerinden bir gündem yaratıldı. İktidar medyası, Enver Altaylı’yı 15 Temmuz’daki CIA rolünün ve FETÖ ile muhalefet ilişkisinin bir kanıtı olarak köpürtmeye çalışıyor. Enver Altaylı’nın parçası olduğu uzun bir kirli geçmişe ait gerçekleri bir yana koyup, işlerine gelenleri yazıp çiziyorlar.

Oysa bu şekilde ortaya serilen gerçek bu ülkenin on yıllardır yaşadığı faşist darbeler, katliamlar ve siyasi cinayetlerle, felaketlerle dolu kirli ve karanlık tarihinin arka yüzünden başka bir şey değildir. Altmışlı yıllarda anti emperyalist gençlik hareketlerine karşı, ‘komünizme karşı mücadele, milliyetçilik, İslamcılık’, adına örgütlendirilen komando saldırıları ile başlayan; 12 Mart’tan, Kızıldere’ye, 12 Eylül öncesindeki faşist saldırılardan, Maraş ve Çorum katliamlarına, İpekçi, Doğan Öz, Cavit Orhan Tütengil gibi cinayetlere, 12 Eylül Darbesi’nden bugüne yaşanan bütün olayların arkasında hep Enver Altaylı gibi CIA ajanı karanlık kişilerin rol oynadığı bu tarih, sizin tarihiniz. Enver Altaylı, ülkücülük, milliyetçilik, İslamcılık adına yürütülen bu Amerikan uşaklığının kirli tarihinin ‘gizli kahramanlarından’ sadece biri.

TESCİLLİ CIA AJANI

CIA ajanı Enver Altaylı, Talat Aydemir ayaklanmasına katıldığı için harp okulundan atılan bir isim. Bir söyleşide kendini CIA büro şefi olarak tanımlamaktan beis duymayan dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu tarafından 1968 yılında MİT’e davet edildi ve burada resmi olarak 5 yıl çalıştı. O dönemde, yükselen antiemperyalist sol dalgayı kırmak üzere ABD ve NATO eliyle yürütülen kontrgerilla faaliyetlerinin örgütlenmesinde önemli görevler üstlendi. F. Gülen ile ilişkisi de komando kamplarında örgütlendirilmesine dayanır. Aynı dönemde MHP’nin içinde oynadığı rol, Alparslan Türkeş’in kanatları altında MHP yayın organı HERGÜN Gazetesi‘ne varan sorumlulukları da biliniyor.

Enver Altaylı’nın tüm hayatı ve yaptıkları sağın ABD emperyalizmiyle kurduğu ilişkinin de bir fotoğrafı. Altaylı’nın ifade tutanakları sadece ABD ile çıktığı yolculuğun devam ettiğini göstermekten başka bir şey ifade etmiyor. 12 Eylül sonrası İslamcı örgütleri ülkenin başına bela eden de onları palazlanmasının önünü açmak için faaliyetlerde bulunan da aynı isim. Bu yüzden FETÖ’nün palazlanma sürecinde de, AKP’nin iktidara gelmesi için yol temizliği yapılmasında da aynı ismi görmemiz sürpriz değil.

İfade tutanaklarından anlaşılan o dur ki 60’ların sonunda 70’lerde, 12 Eylül ve sonrasında ülke topraklarında gelişen eşit, özgür ve bağımsız bir ülke talebini bastırmak için oynanan kanlı oyunların maşası olan bu zat, aynı görevine bütün iştahıyla devam ediyor. Bugün ortada yüksek sesle bağırıp çağırmalar, Türk sağının ortak kirli mirası olan bu suç ortaklığını gizleme telaşından başka bir şey değil.

AKP’liler 15 Temmuz’un arkasında ABD’nin varlığını kanıtlamak için Enver Altaylı’nın CIA ve FETÖ bağlantısını gündeme getiriyorlar. Bu tanım doğru ama Enver Altaylı bundan daha fazla bir anlam taşıyor. Ruzi Nazar’la birlikte Nazilere, Türkeş ve komando kamplarıyla MHP’ye ve nihayet Graham Fuller’le AKP ve FETÖ’ye uzanan bir ilişkiler ağının önemli isimlerinden sadece biridir Enver Altaylı.

KİRLİ SAVAŞ ŞİFRELERİ

Enver Altaylı’nın ayak izleri bize 65’lerden beri sola devrimcilere karşı yürütülen kirli savaşın şifrelerini veriyor. CIA, MİT, MHP ve ılımlı İslam adı altında palazlanan FETÖ ve AKP. Bu tarih aynı zamanda bugünkü AKP-MHP blokunun da köklerini gösteriyor. Siyasal İslamcılar açısından Enver Altaylı’yı FETÖ ile sınırlayarak bu “kirli ilişkilerden” arınmak mümkün değildir. Halka ve devrimcilere karşı yapılan kötülüklerin Enver Altaylı olayında aralanan perdesi milliyetçilik ve İslamcılık maskesiyle örtülen emperyalizme uşaklığın karanlık yüzüdür. Bütün bunlar devrimcilerin yıllardır ısrarla söylediği bu gerçeklerin bir kez daha belgelenmesinden başka bir şey değildir.