Yasadışı bahis pazarını yönettiği öne sürülen Veysel Şahin ilginç iddialarda bulunuyor: “Bir sürü saçma sapan tekliflerle karşılaştım. Siz sanıyor musunuz ki bunlardan birine ‘evet’ deseydim, şu an buradaydım”

Milyar dolarlık mahkumun anıları

Sedat Peker’in ifşalara başlamasının üzerinden 7 ay geçti ve artık sessizliğe gömüldü. Türkiye, tarihinin en büyük skandallar zincirini yaşadı ve o büyük skandallardan daha vahim gerçekle yüzleşti: Ülkenin yargısı yok edilmişti. İfşa olan, itiraf edilen, delilleri ortaya konulan onlarca suç, yüzlerce suçlu var. Tertemiz alın terleriyle, emekle bu devleti var eden 84 milyonun bir tane savcısı yok. Ama daha kötüsü… Suçluların silahına dönüşmüş yargı içinde örgütler var.


Sedat Peker’in ifşaları ve öncesindeki skandallara bakın. ‘Devlet, mafya, siyaset, sermaye’ bataklığının göbeğinde yargının içindeki çeteleri göreceksiniz.
Saymakla bitmez…

Metro Turizm’in sahibi Galip Öztürk, cinayete azmettirmekten müebbet hapis cezası kesinleşmişken nasıl yeniden yargılama kararı çıktı? Tekrar müebbet hapis aldığında çoktan yurt dışına yerleşmişti.

Uyuşturucu baronu Zindaşti’nin tahliyesinden sadece Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Burhan Kuzu mu nemalanmıştı?

Veyis Ateş, kara para sanığı Sezgin Baran Korkmaz’a 10 milyon Euro karşılığında davalardan aklanmayı teklif ederken yargı içindeki hangi örgütün sözcüsüydü?

Kara para çamaşırhanesi Bodrum Paramount Otel’in misafiri olan idare mahkemesi başkanının bol akçeli davaların tarafı olan isimlerle arkadaşlığı rastlantı mıydı?

Herkes biliyor: Yargının içindeki milyonlarca dolarlık borsalarda para dolu çantalar dolaşıyor.

Peki…

Bu denli kirlenmiş bir yargı sisteminde büyük servete sahip bir kişi hapse düşünce neler yaşanıyor? Kıbrıs’tan Türkiye’deki yasadışı bahis pazarını yönettiği öne sürülen Veysel Şahin’in iki hafta önce anlattığımız hikayesine daha detaylı bakalım. Türkiye’de hakkında yasadışı bahis ve kumar ile ilgili üç farklı dava olan Veysel Şahin’in rüşvet vererek hakkındaki yakalama kararlarını kaldırttığı ve buna güvenerek Temmuz 2017’de özel uçağıyla Sivas’a geldiği öne sürülmüştü. İddiaya göre; başka bir grup devreye girmiş ve Veysel Şahin tutuklanmıştı. Bazı gazetelerde Veysel Şahin’in yasadışı bahisten yılda 1 milyar dolar kazandığı anlatılıyordu.

Duvar kitabında bu konuyu ele alan Ahmet Şık, Veysel Şahin’in Kıbrıs’a gelen bir polisin kendisinden 500 bin TL rüşvet istediğine dair suç duyurusunu yayınladı. Veysel Şahin, polisin kendisi ve yakınları hakkındaki soruşturmayı kaldırmak karşılığında bu parayı istediğini anlatıyordu. ‘Yasadışı bahis baronu’ denilen Veysel Şahin tutukluyken yargıda çok garip işler dönmüştü.

Sadece 2.5 ay içinde (21 Temmuz 2017-6 Ekim 2017) Veysel Şahin’i Silivri Cezaevi’nde 103 avukat, 303 kez ziyaret etmişti. İstanbul Çağlayan Adliyesi’nde hapis cezası aldığı bir dava için bazı hakimler devreye girmiş ve yeniden yargılama kararı vermişlerdi. Bu hakimler, ceza alıp meslekten ihraç edildi. 2017’de tutuklandığı davada ise Nisan 2018’de Bakırköy 10. Ağır Ceza Mahkemesi Veysel Şahin ve üç adamını tahliye etmişti. Üç sanık Metris Cezaevi’nden bırakılıp kayıplara karışmış ancak aynı mahkeme 4 saat sonra kendi tahliye kararını kaldırınca Silivri Cezaevi’nde işlemleri uzayan Veysel Şahin tutuklu kalmıştı. Bunları anlattığımız yazıya Veysel Şahin’den avukatı aracılığıyla yanıt geldi. Elbette tüm bildiklerini anlatmıyor. Ama ilginç iddialarda bulunuyor.

Açıklama “Bugün çıkacağız yarın çıkacağız derken 4.5 yıldır içerideyim” sözleriyle başlıyor. 780 milyon dolarına el konulduğu iddia edilmişti. Sadece forex şirketindeki 1 milyon 250 bin dolarına bloke konulduğunu anlatıyor. Yasadışı bahis ile ilgisi olmadığını, farklı iş kollarında yatırımları olduğunu savunuyor: “Örneğin, Kıbrıs’ın en büyük ecza deposu bana ait. Şu an piyasa değeri hayli yüksek olan Londra merkezli yazılım firmam var. Yine Kıbrıs’ta otel sahibiyim. Kiracı olduğum farklı bir casinonun işletmecisiyim. Gayrimenkul danışmanlık şirketim var. Ve daha niceleri…”

Londra’daki yazılım şirketinin bahis ile ilgili olduğunu tahmin ediyorum. Veysel Şahin açıklamanın devamında 2016 yılına kadar bir sorun ile karşılaşmadığını, ismi duyulduktan sonra ise rahatsızlık verenlerin ortaya çıktığını anlatıyor.

Hakkındaki soruşturmaları kaldırtmak için rüşvet verdiği iddialarını yalanlıyor ve şöyle diyor: “Benim bütün meselem ilk başta ve daha sonra istenilen rüşvetleri vermemek oldu.”

Medyada “5 milyar dolar parası var” haberleriyle hedef tahtasına dönüştüğünü anlatan Veysel Şahin, iki buçuk ay içinde kendisini 103 avukatın ziyaret ettiğini ve 303 görüşme yapıldığını doğruluyor. Yani günde 5 avukat ile görüşme yapmış.

Çok çarpıcı iddialarda bulunuyor: “Öyle absürt tekliflerle karşılaştım ki dillere pelesenk olur. Örneğin adam geliyor diyor ki ‘300 milyon dolarına el konulduğunu biliyoruz. Yarısını bize ver hem seni çıkartalım hem paranın yarısını almış ol.’ Ben de cevap olarak diyorum ki ‘Sözleşme yapalım. Paranın yüzde 10’unu bana peşin verin gerisi sizin olsun, tahliye etmenize de gerek yok.’ Veya 150 milyon dolar, 40 milyon dolar, 15 milyon dolar gibi bir sürü saçma sapan tekliflerle karşılaştım. Siz sanıyor musunuz ki bunlardan birine ‘evet’ deyip anlaşsaydım şu an buradaydım. Zindaşti de burada yatıyordu ve onun gibi onlarcasını gördüm çıkıp giden. Onların suçlamaları yanında benim içinde bulunduğum iddia edilen suç grubu oldukça hafif olsa gerek.”

Veysel Şahin hakkındaki tahliye kararıyla ilgili ise şunları savunuyor: “Oradaki hakimler tamamen dosya üzerinden giderek ismim henüz kulaklarına üfürülmediği için yanlışlıkla doğru kararı verdiler…”

10 yıl 6 ay hapis cezası verilen Veysel Şahin mektubunun devamında 3 kişilik koğuştan tek kişilik hücre tipi koğuşa sevk edildiğini anlatıyor. Eşi hakkında kırmızı bülten çıkartıldığını ifade eden Veysel Şahin şöyle devam ediyor: “Maksat bana psikolojik ve fiziki baskı yaparak boyun eğdirmek. Ve öyle güzel bir pasta haline getirmişler ki beni, kendi içlerinde bile paylaşamıyorlar. Herkesin, her grubun amacı; akılları sıra kendileri parçalayacaklar, kendileri yiyecekler. Yani ben öyle bir kahramanım. Beni kendileri oluşturdu ve kendi yalanlarına kendileri inandı.”