Bu ülkenin en büyük ortak acısı nedir? Siyasetin en üst mercii tarafından ayrıştırılmaya, saflaştırılmaya çalışıldığımız; insanların inançlarına, görüşlerine, etnik kökenine göre birbirine düşman kılınmaya gayret edildiği bir dönemde, bu soru da nereden çıktı demeyin. Başkalarının ölümlerinden, acılarından rant devşirmeye çalışanlara karşı en gerçek sorumuz bu olmalı.

Farkında mısınız, insanlığımız ölüyor. Koca bir coğrafya kanayan bir yara.

O yüzden hatırlayalım en ortak acımızı: 301 madencinin kömür karası gözlerini, ellerini, tekmelenen madenci yakınını. Katliamın sorumluları “öldü” diyenleri. Soma patronunu aklama çabalarını. Ölüm madencinin fıtratında var diyenleri.

Kömürün karası, ölümün karasına dönmüştü. Ülke koca bir gözyaşı olmuştu.

1 Mayıs yaklaşıyor. Yemyeşil dallarda çiçekler en güzel hallerini sergiliyor. 1 Mayıs yaklaşıyor. İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü. Büyük sevdamızın, gündüzleri işsiz kalınmayan, geceleri aç yatılmayan günlerin, umudunun serpilip geliştiği gün.

Parklarıyla, meydanlarıyla, karanlık sokaklarında değil belki ama vakıfların yasadışı yurtlarında korkuyla birbirine sarılan çocuklarıyla, talan edilen ormanları, bozulan tarihi dokusu, bombalanan kentleri ile bu ülke umuda hasret.

2013’te, 1 Mayıs’ta Taksim ısrarını anlamıyorum diyenler, Taksim Meydanı'nın sadece bir meydandan ibaret olmadığını, Emek Sineması direnişinden, Kuzey Ormanları'nın savunusuna, Gezi Parkı'na, öfkenin biriktiği bir simge olduğunu gördüler.

Sonrası, umudun zorbalığı yenişiydi. Merdivenlerin gökkuşağı şeklinde gökyüzüne uzanmasıydı.

Bu 1 Mayıs’ta Taksim yine bir simge. Ama 2014 ve 2015 1 Mayıslarının çaresizliğe sıkışmış bir tekrarına tahammülümüz yok. Ne öfkemiz ne acımız bir meydana sığmaz artık.

Bu 1 Mayıs farklı bir şey yapalım. Bomba ve provokasyon tehdidi ile sindirilen milyonları sokağa çıkartacak bir şey.

Türkiye bugüne kadar pek çok karanlık dönem yaşadı. Sadece tek bir karanfille sokakta dolaşmanın bile bir direniş olduğu 1 Mayıs’lar gördü.

301 madenci adına, en ortak acımızın anısına, 1 Mayıs karanfillerle kutlansın, kaybettiklerimiz karanfillerle anılsın. Taksim dâhil, Türkiye genelinde 301 nokta belirleyelim. Herkes kendisine yakın olan noktaya gitsin karanfil bıraksın.

Ölen madenciler anısına Soma’ya, Karadon’a, Ermenek’e rant için, daha fazla sermaye için yok edilen ormanlar adına Artvin’de Cerrattepe’ye, İstanbul’da Kuzey Ormanları’na, inşaatlarda kaybettiklerimiz için Mecidiyeköy’de Torunlar inşaatına, Garipçe’de 3. Köprü’nün ayağına, vakıfların yasadışı yurtlarında istismara uğrayan çocuklar için Karaman’da Ensar Vakfı’nın önüne, yıkılan, göçe zorlanan, alelacele kamulaştırılan kentler için Diyarbakır’da surlara, işten atılan, sendikal hakları gasp edilmeye çalışılan işçiler adına Gebze’ye, Bursa’ya direnişlerin önüne, ölenlerimiz anısına Ankara’da TCDD Garı’nın önüne, Taksim meydanına, Sultanahmet’e, gencecik bedenleri savaş naralarının arasında kaybolan askerlerin anısına TBMM’ye, barış için imza attı diye tutuklanan onurlu akademisyenler için Bakırköy Tutukevine, Silivri’ye, Suriyeli göçmenler için Aylan bebenin ölü bedeninin kıyıya vurduğu yere, çocuk işçiler için Adana’da haftalığı 100 TL’ye çalışan, kafası pres makinesine sıkışıp ölen Ahmet Yıldız’ın öldüğü fabrikanın önüne, Gezi’de yitirdiklerimiz için Ali İsmail’in, Ethem’in, Berkin’in öldürüldüğü yere, karanfillerimizi alıp yürüyelim.

Milyonlarla çıkalım sokaklara. Korkuya teslim olmayalım.

Yerin yedi kat altında maden ocakları kapanmasın diye direnen Yeni Çeltek işçisi tarihsel bir mirası sırtlanıp açlık grevine girmişti. Yeni Çeltek işçisinin direnişi zaferle sonuçlandı. Direnenlere selam olsun.