Misafir işçiden eşit haklar mücadelesine: Göçün 60'ıncı yılı

HAZIRLAYAN: GÜRSEL KÖKSAL

Almanya’ya Türkiye’den göç resmen 1961’de başladı. İki yıllık sözleşmelerle gelen ‘misafir işçi’lerin büyük bölümü geri dönmeyince işgücü mübadelesi, göçe dönüştü. Son “hoş geldin” töreni 1972’de Giresunlu Güven için yapıldı. Merkez sağ ağırlıklı Alman hükümeti ülkedeki Türkiye kökenli nüfusun artmasını önlemek hedefiyle 1983’te “Geriye Dönüşü Teşvik Yasası” çıkardı. Türkiye’ye dönenlere 10.500 mark verilince binlerce kişi Almanya’yı terk etti.


Misafir olarak geldiler ama: Almanya’ya Türkiye’den göç resmen 1961’de başladı. İki yıllık sözleşmelerle gelen ‘misafir işçi’lerin büyük bölümü geri dönmeyince işgücü mübadelesi, göçe dönüştü. Son “hoş geldin” töreni 1972’de Giresunlu Güven için yapıldı. Merkez sağ ağırlıklı Alman hükümeti ülkedeki Türkiye kökenli nüfusun artmasını önlemek hedefiyle 1983’te “Geriye Dönüşü Teşvik Yasası” çıkardı. Türkiye’ye dönenlere 10.500 mark verilince binlerce kişi Almanya’yı terk etti.


Teröre rağmen göç sürüyor: 90’lı yıllarda Türkiye kökenli göçmenler, artık bir ‘göç ülkesi’ olduğu resmen de kabul edilmiş olan Almanya’da her alanda kalıcılaşmaya başladı. 2019’da Doğu Almanya’nın Halle kentinde, 2020 başında da Hanau’daki terör saldırıları Almanya’daki yabancı düşmanlığının derinliğini gösterdi.


Almanya böyle zenginleşti: Türkiye’den Almanya’ya göçenler, onların çocukları ve yeni kuşaklar, bu ülkeye sadece ekonomik açıdan değil, sanat ve kültürden spora birçok alanda önemli katkılarda bulunuyor, önemli başarılar hediye ediyorlar. Sağcılar hariç Alman toplumunun önemli bir bölümü bu örnekleri ülkenin zenginliği olarak görüyor. Devletin ya da sivil toplumun en önemli ödülleri, madalyaları, katkıları nedeniyle onore edilmeleri için bu insanlara veriliyor.


Siyaseti de dönüştürdüler: Sayıları fazla değil; ancak Almanya’daki demokrasinin en önemli organlarında halk temsilcisi olarak yer alan politikacılar arasında, göçmen kökenlilerin oranı artıyor. Bunların büyük bölümü 60’lı yıllardan sonra gelen ‘misafir işçi’lerin, bir bölümü de sonraki yıllarda ülkeye sığınmak zorunda kalan mültecilerin çocukları.


Bin bir zorlukla yol aldık: Duayen gazeteci Altan Öymen, Almanya’ya göçün tanıklarından biri. 1962 ile 1966 yılları arasında Bonn’daki Türkiye Büyükelçiliği’nde basın ataşesi olan Öymen, göçün 60’ıncı yılını, medya bağlamında değerlendirdi. Dönemin Akşam gazetesinin Almanya’daki baskılarını da organize eden Altan Öymen, “Türkiye’de basılan gazete, tarihi değiştirilip, bir gün sonra basılabiliyordu. Bütün zorluklara rağmen devam ettik” diye konuştu.


İkinci memleketten insan manzaraları…: Birinci kuşak göçmenlerin büyük bir bölümü yaşamlarını artık iki ülkede sürdürüyor. Kiminin öyküsü hüzünlü, kiminin ise sevinçli... Almanya’ya 1967’de gelen Güneş, “Geldiğimde tek başınaydım, şimdi 50 kişi olduk” diyor. Frankfurtlu göçmenlerin “Ülkü Abla”sı da “Almanlar kültürümüzü, dilimizi kabullenmeli” ifadesini kullanıyor.


Kutlanacak bir şey yok: Aslında ortada kutlanacak bir durum yok. Öyle olmaması için coşku, sevinç, övünç ve kıvanç veren zenginlikleri olurdu bu yıldönümünün. Ama önemli bir yıldönümü ve biz de bu yazı dizisiyle Almanya’ya Türkiye’den göçün çok yönlü, çok renkli, çok derin boyutlarını yansıtmaya çalıştık.