Dün gazetemiz BirGün’ün de manşetten şifreleriyle duyurduğu üzere Musul’da operasyon başladı. Türkiye çok da sürpriz olmayan bir oldu bittiyle masanın ve sahanın dışında kaldı. Ortadoğu’daki saha ve zemin şartları nedeniyle Türkiye ilerleyen günlerde dahil de olabilir. Ancak yenice “Lozan hezimet miydi, değil miydi” diye tartışırken Türkiye’nin böylece dışarıda bırakılması bir acayip oldu. Tabii bunu hazmetmek zor. Özellikle iktidar medyası için. Yıllar içinde tecrübe ettiğimiz üzere böyle durumlarda bir hamaset seline kapılıveriyor medyamız. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda mışıl mışıl uyutan, Musul Musul hamaset manşetlerini yakından analiz etmek istiyorum.

En garanti yoldan giden vasatlar

İktidar medyasında en garanti eğilim, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediklerini aynen manşete taşımak, üzerinden analiz yapıp risk almaya ne gerek var. O yüzden Sabah, Yeni Şafak, Star, Akşam, Takvim gibi gazeteler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Operasyonda da masada da olacağız” sözlerini nüanslarla manşete taşıdı. Akit gazetesi ihaleyi bir tık yükselterek gelecek zaman kipi kullanmaya bile gerek duymadı ve manşetten “Operasyonda da masada da varız” diyerek olmayanı oldurmuş oldu.

Ustaca örtenler

İktidar medyasında Musul’da oyun dışı bırakılmanın hüznünü, daha ustaca örtenler de vardı tabii. Örneğin; Türkiye gazetesi “Kurtarma değil işgal operasyonu Musul tezgahı” manşetiyle operasyonu Şii işgali olarak görme eğiliminin altını çizdi. Sürmanşetteyse “Rest YPG varsa ortaklık yok” vurgusu yaparak operasyona katılmamak Türkiye’nin kararıymış gibi bir etki yaratıyordu. İktidarın algı yönetimi açısından bakılacak olursa kuşku yok ki, Erdoğan’ın sözlerini aynen manşete taşıyanlardan daha zekice.

Hürriyet de tıpkı Türkiye gibi bu yandaşlık işini ustaca çözenlerden. Manşet “Ankara tetikte” şeklinde etliye sütlüye takılmadan atılıyor ve manşet haberinde Türkiye’nin oyun dışı bırakıldığına hemen hemen hiç vurgu yapılmıyor. Hatta haber metninin spottan sonraki ilk cümlesi “Musul operasyonuna TSK’nın Kuzey Irak’ta eğittiği 2 bin Ninova muhafızı katılıyor” şeklinde ki evlere şenlik. Sanki Türkiye de kurgunun içindeymiş gibi bir algı şelalesi. Aynı cinliği, birçok gazete haber metinlerinde yapmış zaten. Örneğin; Karar gazetesi “Çöl kapanı” manşetinin spotunda “TSK’nın eğittiği Ninova Muhafızları da sahada” diyerek biz olmazsanız siz bir hiçsiniz tavrını şandelleyiveriyor algı kalesine. Güneş gazetesiyse “Ya Türkiye ya kaos” manşetiyle iktidar medyasının ağzındaki baklayı çıkarıyor ve adeta bilinçaltı gibi davranıyor. Haber spotunda yer alan “ABD, Türkiye’nin katılmaması için elinden geleni yapıyor. Eğer Türkiye operasyonlarda yer almazsa bölgeyi büyük bir mezhep savaşı bekliyor.” cümleleriyle aslında asıl söylenmek istenenleri daha açık dile getiriyor. Bir dönem bu misyon Akit’teydi ama şu anda Takvim ve Güneş arasında bölüştürülüyor bana kalırsa.

Yanlış ve doğru

Musul’da bir operasyon var. Görünen amacı bölgeyi IŞİD’den temizlemek ama elbette yan amaçları var. Büyük bir paylaşım var. Bölgeyi ve komşumuz olduğu için Türkiye’yi de etkileyecek büyük bir savaşın yeni safhası. Bu yüzden ne bu yazının ne de gazeteciliğin amacı “oh ne iyi oldu Türkiye’yi oyun dışı bıraktılar” olamaz. Öte yandan gazeteciliğin amacı, olaylara sadece Türkiye ve Türkiye’deki iktidar açısından bakıp onun açıklarını kapatmak da olamaz. Dibinizde böyle bir savaş başlıyor ve sürüyorsa, nedenlerini, niçinlerini, nasıllarını sorgulamaktır gazetecilik. Türkiye yoksa niye yok, olmalıysa niye olmamalı, olmamalıylsa niye olmamalı sorularının cevabını aramaktır gazetecilik. Yukarıda paylaştığım ana akım manşetlerin hiçbirinin öyle bir derdi yok. Bütün dert hamaset. Bütün çaba günü kurtarmak, iktidara iyi görünmek için. Bilmediğiniz bir şey değil ama ince ince, cümle cümle nasıl işleniyor örneklerle anlatmak istedim. Görüldüğü üzere yaratılan tek algı, Türkiye’nin her koşulda haklı olması. Nasıl ki trafikte herkes her zaman haklı, Türkiye’nin medyası da o hesap. Araba devrildikten sonra yol gösteren hiç kuşkusuz çok olacak…