Sisi Mısırlı kadınları İslamcılardan koruyan ‘laik koruyucu’ taklidi yapmaktan hoşlanıyor fakat Mısırlı kadınlar ne zaman gerçek özgürlüğün ve eşitliğin peşinden gitseler, sansür ve cezayla karşı karşıya kalıyorlar

Mısır’ın Erkek Egemen Zulüm Düzeni

Sam Hamad

Mısırlı oryantal dansçı ve siyasi hicivci Sema El-Masri geçtiğimiz cumartesi günü üç sene hapis cezasına çarptırıldı. Bu olay, 2013 yılında darbeyle iktidara gelen Sisi rejimini yakından takip edenler için hiç de şaşırtıcı değil.

Sema’nın suçu TikTok’a “cinsel çağrışımlar” içeren bir video yüklemek ve dolayısıyla “uçarılığı teşvik etmek.” Kahire’deki ceza mahkemesine göre “aile ahlakını ve değerlerini ihlal ediyor, sosyal medyayı ahlaksız amaçlar için” kullanıyordu.

El-Masri ise savunmasında telefonunun çalındığını ve videonun rızası dışında internete yüklendiğini söyledi. İlk ifadesinde ise tutuklanmasını, rejim yanlısı bir medya mensubuyla yaşadığı tartışmaya bağlamıştı. El-Masri’nin Sisi karşıtı olmadığını söylemekte de fayda var. 2013’ten bu yana Sisi’yi destekleyen bir dizi ‘ünlü’ arasında El-Masri’nin ismi de var.

Tutuklanmasındaki gerçek anlam, rejimin geldiği gerçek nokta işte bu detayda gizli. Sisi 2013 yılından bu yana Mısırlıların internet kullanımına savaş açtı. Kurduğu rejim, sosyal medyanın 25 Ocak devriminde oynadığı rolü iyi biliyor. Yaşananların tekrarlanmaması için ise tüm gücünü seferber ediyor.
Sema’nın tutuklanmasına zemin olan ‘siber suçlar’ yasası 2018 yılında yürürlüğe girdi. Bu yasa, devlete Mısırlıların internet kullanımını sansürleme ve takip etme yetkisi veriyor. ‘Ulusal güvenliği’ ve ‘ulusal ekonomiyi’ tehdit ettiği gerekçesiyle her türlü içerik yasaklanabiliyor. Sakıncalı bulunan içerikleri ziyaret eden Mısırlılar ceza ödemek zorunda kalabiliyor, hatta tutuklanıyor ve hüküm giyiyor.

Bu uygulamaların diğer bir sonucu da mısırlı sosyal medya kullanıcılarının, blog yazarlarının, yurttaş gazeteciliği yapanların baskıya uğraması oldu. Eleştirmen ve video haberci Sadi Abu Zeid, Mısır’daki sansür uygulamalarını alay konusu yapan bir video yayınladığında hemen tutuklandı ve süresiz şekilde mahkum edildi. Üzerine atılı suçlar “terör örgütü üyesi olmak” ve “asılsız haberler yaymak” olarak açıklandı.

Rejim sıradan Mısırlıların sosyal medya davranışlarını da yakından takip ediyor. ABD-Mısır çifte vatandaşlık sahibi olan Reem Muhammed Desouky, Facebook’ta Sisi rejimini eleştirdiği için tutuklandı.

Sema’nın tutuklanması, aynı zamanda Sisi rejiminin kadın sosyal medya kullanıcılarına yönelik savaşının bir parçası. Sema gibi ‘ahlaksızlık’ yaymakla suçlanan birçok kadın oldu. Üniversite öğrencisi Hanin Hüssam “fahişeliği teşvik etmek” suçlamasıyla tutuklandı. Hâlbuki tek yaptığı, ortak iş platformu kurarak genç kadınların gelir elde etmesini sağlamaktı.

Belki de en rahatsız edici olay, 17 yaşındaki Mina Abdülaziz’in tutuklanmasıydı. TikTok hesabına yüklediği videoda gözyaşları içinde konuşurken, uğradığı cinsel saldırıyı anlatıyordu. Ardından Ahlaki Değerleri Koruma Genel Müdürlüğü tarafından “ahlaksızlığı teşvik ve ailevi değerleri ihlal” suçlamasıyla tutuklandı.

Sema ve diğer sosyal medya kullanıcılarının tutuklanmasını, erkek egemen düzenin toplumu kontrol etme çabası olarak anlamalıyız. Popüler ve etki sahibi olan bu kadınlar, rejimin etki alanına rakip oluyor ve siyasi kadın düşmanlığı duvarını yıkıyorlar.

Tabii Sisi’nin siyasi imajının, ‘İslamcılık’ tehdidine karşı iktidara el koyan, sözde ‘laik lider’ kimliği üzerine kurulu olduğunu hatırlayalım. Gerçekte ise Mısırlı kadınlar ‘rejim’ tarafından yargılanıyorlar. Bunun sebebi dindarlık ya da laiklik değil, totaliter ve erkek egemen rejimin mutlak tahakküm kurma çabası.

Bu yüzden bir yandan aktör Raniya Yusuf’u ‘yarı açık’ elbise giydiği için tutuklarken, diğer yandan üniversitelere ve işyerlerine peçeli girmeyi yasaklayabiliyorlar. Amaç, Mısırlı kadınların ne giyeceklerini, ne düşüneceklerini, nasıl davranacaklarını kontrol etmek.

Kadınlara yönelik cinsel saldırıların son derece yaygın olduğu Mısır’da, Sisi bu sorunun kökünü kazımaya söz vermişti. Hâlbuki oyuncu Amal Fathi yaşadığı cinsel tacizleri kamuoyu önünde anlattığında, tutuklanan kendisi oldu.

Sisi Mısırlı kadınları İslamcılardan koruyan ‘laik koruyucu’ taklidi yapmaktan hoşlanıyor fakat Mısırlı kadınlar ne zaman gerçek özgürlüğün ve eşitliğin peşinden gitseler, sansür ve cezayla karşı karşıya kalıyorlar. Rejime göre, Mısırlı kadınların özgürlüğünün sınırlarına ve niteliklerine karar veren taraf, yine rejimin kendisi olmalı.

Özgürlük, Sisi rejiminin baş düşmanı olsa da, kadınların özgürlüğü bilhassa korkulu rüyası. Neticede 25 Ocak eylemlerinde sokağa dökülen, polis şiddetine ve tacizine direnenlerin yarısı kadındı. Zulüm tüm Mısırlılar için hayatın gerçeği haline geldi fakat kadınların geleceği bilhassa karanlık. İşsizlik oranları, eğitim olanakları ve maaşlar konusunda devasa uçurumlar oluşmuş durumda.

2011 yılının demokratik atılımlarıyla birlikte kadın hakları alanında çalışan kurumlar güç kazanmıştı. Sisi’nin diğer demokratik güvenceler gibi bu kurumlara da savaş açmış olması hiç şaşırtıcı değil.

Kadın düşmanlığı Mısır’da rejimden rejime aktarılıyor. Koşullar ne olursa olsun zulüm, toplumu geriletmek üzerine kurulu mekanizmaları korumak ve genişlemeye araç olarak kullanılıyor.

Cinsiyet eşitsizliği gibi sorunları çözmek adına bir iki boş laf edildiyse de tanıklık ettiğimiz tutuklamalar gösteriyor ki mısır, kadın hakları alanında da geriye gidiyor. Kadın hakları konusu Mısır’da hep sorun olmuştur. Fakat sisi mısır toplumunun her alanında yaptığı gibi, cinsiyet alanında da erkek egemen gericiliğini, eşi benzeri görülmemiş bir acımasızlıkla dayatıyor.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: The New Arab