Bu soru en çok AKP ve genel başkanı Erdoğan için önemli. AKP fikriyatına yakın medyanın da derdi bu. Sayıya o kadar takıklar ki; kimi görülemeyecek kadar az kişi olduğu izlenimi vermek için, dünyanın neresinde olursa olsun manşetlik haber değeri olan bir olaya birinci sayfalarında yer vermiyor; kimi de sayıyı önemsizleştiren kafa bulucu başlıklar kullanıyor.

Sabah’ın ilk sayfasında hiç yok; 15 yaşındaki Gazi Ömer’in “Kılıçdaroğlu bizim sayemizde yürüdü” haberini ve Yavuz Donat’ın “Yok daha neler” başlıklı mitingden ve yürüyüşten sandık çıkmayacağını anlatan köşesini saymazsanız.

Star, mitingi değil, “HANGİ YÜZLE ADALETTEN BAHSEDİYOR” manşetiyle Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’na eleştirisini manşete taşımış. “CHP’liler Maltepe diyerek AK Parti mitingini paylaştı” başlığı ile “Rezil olunca sildiler” diyen haberler de sayı takıntısının göstergesi.

15 Temmuz’un “Biz daha çokuz”u kanıtlama yarışına dönüştürüleceğini göreceğiz. O zaman bak sen; havuz medyasının sayı sayan manşetlerine…

Sayı takıntısının en çarpıcı iki örneği İstanbul Valiliği ve Dilipak’tan geldi. Dilipak, “Miting alanı 55.000 metrekare. Metrekare başına 4 kişi sıkıştırırsanız 110.000 kişi eder. 1.6 milyon nereden çıkıyor. CHP’nin vaatleri böyle” diye tweet atınca, kafa bulayım derken kafa bulunan oldu.

55 bini 4’le çarpıp 110 bin çıkarmayı, okul hayatı boyunca matematikten ikmale kalan ben bile beceremezdim!

Miting alanını en az hesap eden 90 bin m2 diyordu. İstanbul Valiliği neyi neyle çarptı da “Miting alanının yüzölçümü dikkate alınarak yapılan inceleme ve ölçümleme sonucunda; katılımcı sayısının yaklaşık 175 bin olduğu sonucuna varılmıştır” sonucuna vardı bilmiyoruz. Ancak, ilk defa böyle bir hesaba giriştiğini; daha önce AKP’nin 5 milyon, 2.5 milyon dediği, birinci sayfalara fotoshopla kalabalıklaştırılmış miting resimleri konulan zamanlarda hiç bu tür açıklamalar yapmadığını biliyoruz.

Bir de, mitinge katılmadığı için CHP tabanına teşekkür eden AKP milletvekili var!

Oysa, önemli olan mitingin sayısı değil işlevi!

Sayı, gerek bizzat katılan, gerekse de gönlü orada olan muhalif kesimlerde bir özgüvene, moral ve motivasyona, cesaret ve umut artışına yol açtı mı, açmadı mı? Yanıtı herkes etrafına bakıp kendisi versin.

Evet diyorsanız, niceliğin önüne geçmiş bir nitelik görüyorsunuz demektir. Evet diyorsanız, iktidar cenahının görmeye ve göstermeye çalıştığından misliyle kalabalıksınız demektir ve onların bu sayılara takmış halinin nedeni de budur!

AKP mitingleri ile sayı yarıştırmadan önce şuna da bir bakın. Birinde devlet desteği ile meydana taşınan ve ardında dağ gibi bir çöp yığını ve hatta yerlerde çiğnenmiş bayraklar bırakan, diğerinde büyük ölçüde zahmet edip kendi çabalarıyla gelen ve giderken de meydanı, geçtikleri yolları temizleyen bir kalabalık.

Bir nicelik var bir de nitelik! Bu yürüyüş ve miting, katılanlarda ve hatta biraz uzaktan ürkekçe izleyenlerde önemli değişimlere yol açtı. Kılıçdaroğlu’nun da dediği gibi; korku duvarı aşıldı, cesaret ve umudun da bulaşıcı olduğu görüldü.

En önemlisi insanların o miting alanından bir işi sonlandırmış olmanın rehaveti ile değil, “Bu daha başlangıç” kararlılığı ile ayrılması... Kılıçdaroğlu’nun mitingi ilk adım olarak tanımlaması ve sokağa inmekte geç kaldıklarını kabul edip sokağın dönüştürücü gücünü görmesi… Maltepe’de en güçlü alkışın, “Bütün yollar tıkandı. Sokakta adalet aramaya devam edeceğiz” dediğinde kopmuş olması bir göstergeydi.

Yürüyüşe, mitinge, miting sonunda yayınlanan manifestoya eleştirileri olanlar olabilir. O manifestoda, 2019’a giden bir yolun çerçevesinin çizildiği, Hayır cephesine sağdan yeni katılımlar sağlama anlayışının izleri görüldüğü söylenebilir.

Ancak, hep birlikte haykırılan “Adalet” kavramının altını doldurmak herkesin görevidir ve kim ne derse desin pazar günü “Bu daha başlangıç” denilerek konulan nokta bir başarıdır!

Siyasal özneler için “başarı” sadece keyfi sürülecek bir sonuç değil, daha fazla sorumluluk gerektiren bir yeni başlangıçtır!