Özelleştirmelere karşı mücadele etmeliyiz. Memleketi kalkındırmanın yolu, halktan alarak bir avuç zengini daha da zengin etmek değil aksine emekçi halkın yararına ve onun denetiminde kamulaştırma yapmaktır.

MKE’nin özelleştirilmesi sermayenin yararına, yurttaşın zararına olacak

3 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayımlanan Kanun ile Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu’nun (MKE) özelleştirilmesinin önü neredeyse tamamen açıldı. Bu Kanun’un yürürlüğe girmesiyle birlikte MKE, Türk Ticaret Kanunu ve özel hukuk hükümlerine tabi olan bir anonim şirkete dönüştürüldü. Böylece kurum bundan sonra devlet denetiminden büyük ölçüde muaf olacak ve özel şirketlerle çeşitli ortaklıklar kurabilecek.

Özelleştirme süreci hep aynı

AKP hükümeti daha önce de kamu kaynaklarını özel sermayeye peşkeş çekerken ‘anonim şirket’ etiketi altına sığınıp, bunun özelleştirme olmadığına dair çeşitli açıklamalarda bulunmuştu. MKE’nin şirketleştirilmesi sürecinde de öncekilere benzer gerekçeleri dinledik. Milli Savunma Komisyonu’nda AKP, MKE’nin Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) olması sebebiyle ayağında prangaların olduğunu, tıpkı diğer kamu sermayeli şirketler gibi hantallaştığını ve kurumu ayağa kaldırmak için KİT olmaktan çıkarılması gerektiğini savundu.


Özelleştirme ya da öncesinde şirketleştirme için sığınılan bahaneler de tekrar edildi: Kârlılık oranının düşmesi, çalışanların kalifiye düzeyinin yetersizleşmesi ya da rekabet potansiyelinin karşılanamaması. Fakat bu bahaneler öne sürülerek MKE’nin özelleştirilmek istenmesi, başta MKE’ ye ait verilerle çelişmektedir. Çünkü kurumun 2020 Faaliyet Raporu’na göre, kâr oranı azalmamış aksine artmıştır. Kârlılığın yükselişine rağmen özelleştirme yolunun yıllar içinde açılması ise, MKE’nin savunma sanayi sektörü içerisinde gittikçe daha az bir paya mecbur bırakılmasıyla mümkün olabilmiştir. Çünkü Türkiye’de savunma sanayinin ihracatı son beş yılda yüzde 30 oranında artmışken, 2015’te 92 milyon dolarlık ihracat yapmış olan MKE, 2020’ye gelindiğinde ancak 17 milyon dolarlık ihracat yapabilmiştir. Yani konu MKE’nin yıllar içindeki kârlılığının büyümesi değil, sektörde kapladığı yerin sermaye düzeni tarafından gittikçe küçültülmesidir. MKE Türkiye için çok önemli ve stratejik bir kamu kurumuyken, yıllar içerisinde sektördeki yeri eritilmiş ve sonunda sermayeye bir A.Ş. olarak armağan edilmiştir.

Özelleştirmeler sonucu çalışanlar da büyük bedel ödemektedir. Bu düzenleme ile MKE personeli kamu güvencesinden ve görece özel sektörden daha iyi olan çalışma koşullarından yoksun bırakılarak, sözleşmeye bağlı işçi durumuna getirilmiştir. Üstelik şimdi MKE A.Ş.’nin dayatacağı sözleşmenin, çalışanlar tarafından kabul edilmemesi durumunda, işçileri sürgün veya haklı fesih sonucunda işsizlik beklemektedir.

Çözüm planlı kamulaştırma

AKP’nin 19 yıllık iktidarında piyasalaşma temel güzergâh oldu. Sayısız kamu işletmesi, fabrika ve maden özelleştirildi ya da özelleştirmelerin önü açıldı. Bunların hiçbiri emekçi halkın yararına olmadı. Özelleştirmeler her zaman kamu kaynaklarının emekçi halktan çalınması anlamına geldi. Halka ait olan varlıklar, kamu yararına işleyen kurumlar bir grup asalak takımına yağmalaması için peşkeş çekildi. Petrol Ofisi, Telekom bunun en çarpıcı örneklerindendir.
Özelleştirmelere ve özelleştirmelerin önünü açan şirketleştirmelere karşı mücadele etmek zorundayız. Çünkü iktidarın kamu kaynaklarını sermayeye pazarlama hızına bakılırsa, çok da uzak olmayan bir gelecekte sahip çıkabileceğimiz tek bir kamu kurumumuz kalmayacaktır. Memleketi kalkındırmanın yolu, halktan alarak bir avuç zengini daha da zengin etmek değil aksine emekçi halkın yararına ve denetiminde kamulaştırmadır. Mevcut kamu kurumlarına sahip çıkmakla birlikte, başta sermayenin büyük kalemleri olmak üzere ülkedeki bütün özel kurumların, fabrikaların, madenlerin merkezi bir planlamayla kamulaştırılmasıdır.

*Bu yazı solsiyaset.org sitesinden alınmıştır.