Modern bir Don Kişot hikayesi: Çelişki

“Her şey zıddıyla kaimdir. Savaşı bilmeyen sulh istemeyecek, derdi çekmeyen devayı bilmeyecek, hiç esir düşmemiş özgürlüğüne sahip çıkmayacak, sevgisizliği tatmayan sevgiyi anlamayacak... Gece olmadan gün, içimde bir sen olmadan da bir ben olmayacak”

Bu satırlar bu yaza damga vuracağı şimdiden belli olan Çelişki adlı romandan. Kitap Can Yayınları etiketiyle çıktı. Barış İnce gazetecilikteki kalıpları yıkan cesur anlayışını edebiyatta da sürdürmüş. İçinde kendisinin zıddı olduğunu düşündüğü bir karakterle sürekli çatışma halinde olan genç bir kahraman var. Kahramanın adını roman boyunca öğrenemiyoruz ancak hayali arkadaşı Savaş olduğu için okurda yazarın kendisini anlattığı hissi uyanıyor. Barış İnce bunu engellemek için kitabın başına tüm kişi ve olayların hayal ürünü olduğu notunu ekleme gereği hissetmiş. Bu notu da Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar kitabındaki notu revize edip yazarak Yer Altından Notlar’ın iç çelişkili karakterine ince bir göndermeyle yapmış.

modern-bir-don-kisot-hikayesi-celiski-300372-1.90’ların sonunda yolunu kaybetmiş olan çift kişilikli karakter; İzmir’in yazlıkçıları, Girit mübadilleri arasında kendiliğinden bir kaçak hayatı yaşamaya çalışıyor. Oysa kendisini takip eden kimse yok. Roman boyunca milliyetçilik, dostluk, sevgililik, örgütlü olma çabası, gelmekte olan liberal değişim, genç bir çocuğun komik serüveni ile beraber tartışılıyor. Kitapta mizah öğesi ve karakterin kendiyle alay etmesi yerinde kullanılmış. Bu da hem zor bir romanın rahat okunmasını sağlıyor hem de karakterle özdeşlik kurmayı kolaylaştırıyor.

17 yaşındaki karakterimizin kafasında canlandırdığı kahramanlar, kaçaklıkta gittiği yol boyunca karşımıza çıkıyor. Bu yönüyle roman, yel değirmenleri ile savaşan Don Kişot’u akla getiriyor. Tıpkı Cervantes’in romanındaki gibi hayali bir dava uğruna çıkılan yolculukta karşılaşılan kişiler, kendi hikâyelerini anlatarak hayatımıza girip çıkıyor. Don Kişot’ta bu karakterler yolculuğa dâhil olurken Çelişki’de bu kahramanlar bir görünüp bir kayboluyor. Savaş ise modern Sanço Panza… Kahramanımızı yolundan ayırmaya çalışıyor ama başaramıyor.

Yazının iki ‘ucu’ var: Bir ucu, baştan sona yazara ait ve benzersiz olan ‘esin’ ucu. Diğeri ise edebiyatın kendi geçmişinden gelen birikiminin dayattığı ‘teknik’ uç. Barış İnce ne esinin samimiyetinden ne de zanaatten vazgeçmiş. Türkçeye çok hâkim. Romandaki içsel konuşmaların bir çeşit psikolojik serbest çağrışımlara dönüştüğü metinler de çok güçlü.

Roman boyunca belleğin kendine has bir iradesi olduğunu fark ediyorsunuz. Geçmişten bugüne bir kar topağı gibi sarılarak büyüyen bu şeyi hatırlamanın yakıcı, kanırtıcı bir süreç olduğunu da! Ama hayat böyle işte, bize en acı veren şeyler, bizi en çok büyüten şeyler değil midir? Çelişki bu anlamda da cesur bir roman…

Editör notu: Bu yazı 9 Haziran 2017 tarihli Posta gazetesi kitap ekinde yayımlanmıştır.