Çocukken radyo tiyatrosunda başlayan sanatçılığını ‘Müzikli Türkiye Takvimi’ ile taçlandırmış Boğaçhan Sözmen. Hem anlatıyor hem çalıyor hem de söylüyor.

Modern meddah, tek kişilik orkestra

Ezgi Can CEYLAN

‘Müzikli Türkiye Takvimi (MTT)’, 1800’lerden bugüne yaşadığımız topraklara müzik perspektifinden bakan bir müzikli gösteri. Çocukken radyo tiyatrosunda başlayan oyunculuk, müzisyenlik ve seslendirme sanatçılığını ‘Müzikli Türkiye Takvimi’ ile taçlandırmış Boğaçhan Sözmen. Hem anlatıyor hem çalıyor hem de söylüyor. Metin yazarı Erol Onur, müzikler de Musa Göçmen’e ait.


Boğaçhan Sözmen, sahnede bağlama, ud, akordeon, flüt, saz ve piyano çaldı; söyledi, kukla oynattı. Canlandırma yaptı. On parmağında on marifet. Sözmen’in sahnede ellinci yaşını da kutladığı gösterisinden sonra ‘Müzikli Türkiye Takvimi’ni konuştuk.

‘Müzikli Türkiye Takvimi’ nasıl doğdu?
Uzun zamandır her iki mesleğimi, müzikle tiyatroyu birleştiren; bir derdi sözü olan gösteri yapmak aklımdaydı. Bundan üç yıl kadar önce eski dostum ve gülmecesine, kalemine güvendiğim Erol Onur’la ve müzikler için birlikte projeler ürettiğim Musa Göçmen’e fikirlerimi aktardım. Erol çok eğlenceli bir metinle geldi. Tam işe koyulacakken pandemiyle tanıştık. Etkinliklerin yavaş yavaş başlayabileceğini görünce, Musa’nın açtığı yeni salonda oynamak üzere çalışmaya başladık. 2021’in ekim ayında ilk kez seyirciyle buluştuk. Önce reji asistanı, sonra da aynı zamanda yardımcı oyuncu olan bir de ‘kız çocuğu’muz var. Tiyatro bölümünden geçen yıl mezun olmuş Tutku Ece Çoruk. Oyuncusu olduğum Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün de izniyle başladı ‘Müzikli Türkiye Takvimi’ yolculuğu.

‘Müzikli Türkiye Takvimi’ için nasıl bir tür diyebiliriz?
Meddahlık geleneğinden yararlanan, çağdaş ve müzikli bir anlatıcılık diyebilirim. Hüzün ve gülmece iç içe ama kahkahamız daha çok. Kendi yaşadıklarımızdan bir izlence…

Bir oyuncu için çok zor bir proje. Bir tür meydan okuma sanki…
Kolay sayılmaz. İki buçuk saate yakın anlatıyor, çalıyor, söylüyor ve oynuyorum. Otuza yakın müzikli kısım var. Etkileşimli bölümler de olduğundan seyirciden gelen tepkileri de izlemem ve yanıtlamam gerekiyor. Metnin; ülkeye, yaşadıklarımıza, bize dair net bir sözü ve duruşu var. Burada sözünü söylemekten çekinmeden ama anlamsız bir ajit-prop tuzağa düşmeden yapma gayretindeyim. Gülmecesiyle de, hüznüyle de, eleştirisi ya da övgüsüyle de nesnel ve insanca olmasına çok dikkat ettik, ediyoruz. Evet, zor. Ama bu o kadar da önemli değil. Becerim her ne ise bir sanatçı olarak olanak buldukça yapmak, bulamazsam onu yaratmak bu halka borcumdur.

‘Müzikli Türkiye Takvimi’ni önümüzdeki dönemde neler bekliyor?
Şimdilik Ankara’dayız. Ama bir an önce İstanbul ve İzmir olmak üzere erişebileceğimiz her yerde bu gösteriyi seyirciyle paylaşmak istiyorum. Kamudan değil seyirciden gösterimizi sahiplenmesini bekliyorum.

Ekonomik olarak zor bir dönemde riskli değil mi böyle bir gösteri?
Çok zorlu olduğunu itiraf edeyim. Büyük bütçelerle yapılmayan, parasal desteği olmayan bir işin tanıtılması, duyurulması, kitleye ulaşması eskiye göre epeyce zor. Bundan on beş-yirmi yıl önceye kadar özel ya da ödenekli tiyatrolar, makul fiyatlarla basılı gazetelere ilanlar vererek yaptıkları işi duyurabiliyordu. En son elime ne zaman bir basılı gazete aldım, anımsamıyorum. Görsel-işitsel medyanın da kültür-sanat eylemlerine ilgisi yok denecek düzeyde. Daha çok inşaat projelerinin ve siyasal partilerin tekelinde olan billboard’lara uzanacak ‘dev’ yapımlardan da değilseniz, bu zamanda sosyal medya ve kulaktan kulağa’dan başka ulaşabileceğiniz alan kalmıyor.

Biraz da size bakalım. Sesinizi nerelerde duyduk? Sizi nerede izledik? Nerede dinledik?
Davetsizce evinizin ortasında. Kırk yıldır mikrofonlayım. Sinemada, televizyonda, dijital platformlarda, yabancı filmlerin, animasyonların, belgesellerin, yarışma programlarının arkasında evlere sesimle konuk oldum. Bunların arasında çok ilgi gören ve kitlelerin takip ettiği işler de var. Yüzüklerin Efendisi’nde Aragorn, televizyonda Johnny Bravo, sinemada Red Kit gibi… Seslendirmeye meraklı dostların iyi bileceği işler… Otuz yıla yakın Kanal D ve TRT’nin çocuk programları, epeydir uzak olsam da kimi televizyon dizileri ve sinema filmleri gibi yapımlarda, Devlet Tiyatrosu ve özel tiyatro yapımlarında; bireysel, grup olarak ya da senfonik orkestralarla yaptığımız pek çok konserde sahnede karşılaştık.