Modern yaşamın sıra dışı anlatıları
Multidisipliner sanatçı Doug Aitken’in Türkiye’deki ilk sergisi İçimdeki Şehir, Perili Köşk’te açıldı. Sıradışı anlatılar yaratan Aitken, “Çalışmalarım izleyicinin kendisi hakkında düşünmesine olanak tanıyor” diyor.
Deniz Burak BAYRAK
İstanbul, coğrafi konumu gereği Asya ve Avrupa arasında müthiş bir bağlantısallık kuruyor. Bu bağlantısallık da toplumların, kültürlerin ve elbette ki sanatın da konusu oluyor sıkça. Amerikalı multidisipliner sanatçı Doug Aitken, İstanbul’un cazibesine kapılanlardan. Borusan Contemporary, Boğaz’da tıpkı bir şato gibi uzanan Perili Köşk’te, yapıtlarıyla güncel toplumsal konulara değinen Aitken’in ‘İçimdeki Şehir’ sergisiyle sezonu açıyor. Bu sergi sanatçının Türkiye’deki ilk sergisi.
SINIRLARI ZORLUYOR
Doug Aitken, 90’lardan bu yana neoliberal küreselleşmiş toplumlarda özgürlük, çelişkiler ve karmaşıklıkları derinlemesine irdeleyen bir sanatçı. Mimariden tasarıma, yerleştirmeden sinemaya kadar birçok disiplinde üretiyor. İçimdeki Şehir ise adından da anlaşılacağı üzere kentlere ve kent insanlarına, onların rutin ya da beklenmedik yaşamlarını mercek altına alıyor. Spesifik ve fantastik bir üretici olan Aitken, yapıtlarıyla olağanüstü deneyimler, çarpıcı bir görsellik ortaya koymakta. Serginin küratörü Jérôme Sans, Aitken için, “Sıradışı anlatılar yaratarak peyzajı yeniden keşfetme, yaşamı, zarafeti, kolektif göz kamaşmasını yeniden yaratmakta” diyor; adeta yeni bir Beat Kuşağı’nı dünyaya getirdiğini ekliyor.
Aitken için her şey hareket hâlinde; bizi sergiyi gezerken sanki başka bir aleme götürme gücüne sahip olduğunu duyumsuyoruz. Sanatın sınırlarını zorladığı apaçık. Başka bir dünyanın varlığını sorguladığını anlamak çok kolay. Bir monografik sergi olan İçimdeki Şehir, sanatçının 2006’dan 2024’e kadar uzanan üretimlerinden bir seçki sunuyor. Aitken üretimleri için şöyle diyor: “Buradaki çalışmalarım geleneksel anlamda doğal ya da organik olmayan bir ortamda modern yaşamla ilgileniyor. Yaptığım çalışmalar sorular öneriyor. İzleyicinin bir adım geri atarak kendisi hakkında düşünmesine, zaman içinde bir fikir ya da yankı oluşturmasına veya bir sanat eseriyle tartışmasına olanak tanıyor.”
Ürettikleriyle yankı uyandıran sanatçının sergilenen eserleri neler? Bunlar bize ne anlatmaya çalışıyor? Zihnimizde bu sorular havada uçuşuyor sergiyi gezip eserleri incelerken. Pandemi Aitken’in sanat yaşamında ilginç bir kırılma noktası olmuş. Bu dönemde ürettiği üç kanallı film enstalasyonu ‘Bayraklar ve Enkaz’ ile tekstil işi ‘Dijital Detoks’, küresel çapta bir duraksamaya yol açan karantina dönemini; bilgi ve insan selinin akışının durduğu, kentlerin sessizliği dinlediği anları yansıtıyor. ‘3 Modern Figür (nefes almayı unutma)’, yalnız ve devinimsiz ama pırıl pırıl parlayan üç figürü sergiliyor. ‘Pencereler’, 12 fotoğraftan oluşan bir seçki. Kinetik heykel ‘Yükselen Merdiven’ kamerayla etrafı gözetleyen ama bir belleği olmayan, çektiklerini kaydetmeyen, disk şeklinde bir yapıt. Verilerimizin havada uçuştuğu, gizliliğin istismar edildiği çağımıza ne iyi bir gönderme değil mi? Yapıtın bir diğer özelliği hareket etme özelliğiyle statik sanata da meydan okuması. Seçkinin en çarpıcı yapıtı ise ‘Uyurgezerler’ dersek yanılmayız. Aynalı bir odaya yerleştirilen ekranlar eş zamanlı olarak New York’ta dolaşan ve hikâyeleri parçalı bir anlatı hâlinde kurgulanan beş karakterin yaşamını tasvir ediyor.
Doug Aitken, yapıtlarıyla yaşadığımız dünyadan, mega şehirlerden ve dijital manzaralardan söz ediyor. Her figürün, malzemenin mekânla; mekânınsa İstanbul’la bağlantı kurduğu sergiyi görenlere Aitken şöyle diyor: “Zamansız ve uzamsız bir sergi olsun istedim. Gördükleriniz kafanızda bir yankı uyandırırsa, yıllar sonra bir gün hatırlarsanız kendimi şanslı hissederim.”
Sergiyi 17 Ağustos 2025’e kadar, yalnızca hafta sonları 10.00–19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Ayrıca, belli saatlerde düzenlenen ücretsiz rehberli sergi turları için rezervasyon yaptırabilirsiniz.