Google Play Store
App Store

1992’de yaşamını yitiren ressam Burhan Uygur’un retrospektifi Casa Botter’de sergilenmeye başladı. Küratör Levent Çalıkoğlu, Uygur’un Türk resim sanatının çok özel ve ayrıcalıklı isimlerinden biri olduğunu vurguluyor.

Modernleşmenin samimi tasvirleri
Fotoğraflar: BirGün

Deniz Burak BAYRAK

İstanbul Beyoğlu’nun vitrin mekânlarından olan Casa Botter, ‘Solo Botter’ sergi dizisini ressam Burhan Uygur’un yapıtlarıyla sürdürüyor. Kendisini ‘gezginci’ olarak tanımlayan Uygur’un 1970-1990 yılları arasında ürettiği yapıtlarının sanatseverlerle buluştuğu sergi, hayatın içinde anlarla karşılaştırıyor izleyenleri.

Türkiye'de modern sanatın bugün aramızda olmayan isimlerine odaklanan Solo Botter, bu kez Uygur’un retrospektifiyle, onun sanata bakışını, dönemin ruhunu anlamamızı, anılarını yaşatmayı amaçlıyor. Ülkenin modernleşme tarihiyle Burhan Uygur’un resme bakışını anlayabileceğimiz bir hafıza alanı oluşturmuş küratör Levent Çalıkoğlu.

Burhan Uygur

Burhan Uygur, “Aşkı, güzelliği ve kendimdeki kırıklığı görüyorum. Kırık yanımda öylesine güzellikler var ki, işte o beni mahvediyor” diyecek kadar nahif ve içli bir ressam. Bu hâl onun resimlerinin soyuta yakın imgeler uyandıranlarında bile son derece görünür. Amorf bedenlerin hâkimiyetiyle oluşturulan kompozisyonlarda ressamın hüzünlü atmosferini görmek mümkün. Birbirini tamamlayan, birbiriyle kaynaşan her renk, onun damarlarından akmış sanki tuvale: “Benim resimlerimde, her çırpınışımda bir neşter vururum kendime ve bu her neşterde ayrı renkte kanlar akıyor. Ben inanıyorum ki benim resimlerimin özünü bu teşkil ediyor.”

BAZEN YARALAYICI BAZEN DE ŞAŞIRTICI

Levent Çalıkoğlu, “Biz sadece resim sergilemek istemedik. Burada her şeyden önce sanatçının kendisinin konuşmasını istedik; kendi cümleleriyle, sanata ve yaşadığı zamana dair… Sergi mekânında onun sözleri dolaşıyor. Bir sanatçıyı bu gözle izlemek, başka bir zeminde anlamamız için kıymetli bir referans” diyor. Burhan Uygur’da bazen nahif, bazen şaşırtıcı ve hiç beklemediğimiz kadar yaralayıcı mesajlar gördüğünü ekleyen Çalıkoğlu, Uygur’un Türk resim sanatının çok özel, ayrıcalıklı ve eşi olmayan isimlerinden biri olduğunu vurguluyor.

Burhan Uygur klasik atölye ressamlarından değil. Atölyesinin dışında, hayatın içinde hep. Bazen bir apartmanın girişinde, bazen bir denizin kenarında. Onun en belirgin farkı omzunda taşıdığı çantasından çıkardığı resim defterine içinde bulunduğu anı kayda geçirmesi. Öte yandan, ressam 50’lerden 70’lere kadar resim sanatının şiir ve edebiyatla iç içe olduğu dönemin en canlı aktörü. Bu yoruma galerinin üst katında kendi zamanından bugüne akıp gelen üretimleri örnek gösterebiliriz. Can Yücel, Ahmet Oktay ve Günseli İnal için yaptığı çizimlerle Kavafis’ten başlayıp birçok önemli şairin kitaplarına yaptığı resimler bu alanı temsil ediyor. Bazı resimlerine verdiği isimler ile resimlere yazdığı yazılar da oldukça şiirsel ve duygu dolu. “Bir Tarla Kuşu Gördüm Kuşluk Vakti Küçük Kuşun Gözyaşı Vardı Mağrur Gözlerinde” ve “Yaşam Namuslu Bir Sessizliğin Rüşvetsiz Bir Zamana Boşuna Hürmeti mi?” gibi cümleler kimin aklına gelir bir resme isim olarak?

Sokakla olan yakın bağı, sokağı kendi perspektifinden yansıtma güdüsü onun sanat yolculuğunda en ısrarcı motivasyon kaynağı. Uygur, dünyayı samimi bir şekilde tarife çalışıyor. Ailesinin suretleri de öyle. Her resminde bir hikâye yazıyor Uygur ve şöyle diyor: “İdeoloji çizmiyorum ama benim resmime bakanlar isterlerse insanların sorunlarını görebilirler.”

İBB Kültür ve İBB Miras ev sahipliğinde düzenlenen ‘Solo Botter: Burhan Uygur’ sergisi, 20 Mayıs’a kadar pazartesi hariç her gün 10.00 – 19.00 saatleri arasında ücretsiz olarak ziyaret edilebilir.