11 Mart seçimlerinden sonra Başkanlık’tan ayrılacak olan Raul Castro Che ile Fidel’i tanıştırmıştı. Fidel’le anlaşmazlığa düştüğünde onu eleştirmekten çekinmedi. Nisan’da görevi bırakacak olan Raul’un yerine Diaz -Canel’in geçmesi bekleniyor

Moncada Kışlası baskınında, Devrim’de Fidel’in yanı başındaydı: Havana’daki son Castro

Küba 11 Mart ‘ta parlamento seçimlerini gerçekleştirecek. Bu seçimlerin en önemli özelliği Küba siyasi yaşamında artık Castro soyadının olmayacak oluşu. Çünkü Küba Devrimi’nin öncüsü ağabeyi Fidel Castro’nun sağlık sorunları yaşaması nedeniyle 2006 yılında geçici olarak Devlet Başkanlığı’nı üstlenen, 2008 Şubat ayında da resmen seçilerek yönetimin başına geçen Raul Castro verdiği sözü tutarak bu seçimlerden sonra görevini bırakacak.

Seçilerek Devlet Başkanı olması üzerine yeminli sosyalizm düşmanlarının “Küba’da Komünist hanedanlık” suçlamalarının hedefi olan Raul Castro ağabeyi Fidel Castro gibi bir devrim önderiydi. Yani Fidel kardeşini göreve “atamış” değildi. Küba’da işler böyle yürümüyor ayrca.

Ülkedeki yerel delegelerin oluşturduğu Ulusal Halk Meclisi seçiyor Devlet Başkanı’nı. Raul Castro da öyle seçilmişti. İsabetli bir seçim olduğu ise tartışılmazdı bile. Moncada Kışlası baskınında, Granma gemisinde, cezaevlerinde nihayet 1959 Devrimi’nde Fidel ile omuz omuzaydı Raul. Öyle ki ağabeyiyle anlaşmazlığa düştüğü konularda ona karşı çıktığı, eleştirdiği bile anlatılır. Raul Castro, Devlet Başkanlığı’na seçildiğinde bu makamı kalıcı bir makam olarak görmedi. Beş yıl önce, 2013’de ikinci kez devlet başkanlığına getirildiğinde yaptığı konuşmada “bu beş yıl son beş yılım” olacak demişti. 2011’de yapılan parti kongresinde de parti liderliğinin yenilenmesi gerektiğini söylemiş, yöneticilerin özeleştiri yapmalarının şart olduğunu vurgulamıştı. İktidarda 50 yıl boyunca kalan Fidel’den sonra bu sözleri söylemesi elbette çok çarpıcıydı Raul’un.

Yaş sınırı koydu
Raul Castro bu söylediklerini lafta bırakmadı. Devleti yönetenlerin görev sürelerinin iki dönemle sınırlanmasını önerdi. Bazı görevlere yaş haddi koydu. Bunun kendisi ile bakanlar için de geçerli olduğunu söyledi. Söylediği şuydu: “Artık gençler de yönetime aday olabilmeli. Ülkenin yapısını yenilemek zorundayız. Her zaman aynı kişilerin ülkeyi yönetmesi gerekmiyor.”

Ekonomide devletin azalan rolü
Raul Castro’nun Devlet Başkanlığı’na gelmesiyle Küba’nın sosyalizmden uzaklaşacağını iddia edenler onun ekonomide devletin rolünün azaltılmasına yönelik adımlarını ve özel girişimi teşvik eden politikalarını örnek gösterdiler. Temel tüketim maddelerine sübvansiyonu kaldıran, sosyal harcamaları azaltan Raul ülkede 200 bin kayıtlı serbest meslek sahibi insan yarattı. Bilgisayar, cep telefonu gibi gereçler üzerindeki satış kısıtlamaları kalktı, tarım alanında yenilikler gerçekleştirildi, kamu çalışanlarına mülk edinme hakkı verildi, yurtdışına çıkışlarda vatandaşlara vize kolaylıkları sağlandı. ABD ile bu büyük emperyal güce taviz vermeden ilişkiler yumuşattı. Dönemin ABD Başkanı Barack Obama’yı Havana’da ağırladı.

Ama buna rağmen “Ekonomik modelimizi güncellemek en az beş yılımızı alacak” diyen Raul Castro döneminde Küba’da sosyalizmden bir milim bile sapma olmadı. Ülkede eğitim ve sağlık hizmetleri ücretsiz, bir mülkiyet yoğunlaşması yok. İkinci kez Devlet Başkanlığı’na seçildiğinde yaptığı konuşmadaki şu sözleri ne yapmak istediğini ya da ne yapmak istemediğini açıkça ortaya koyuyordu: “Ben Küba’da ne kapitalizmi yeniden inşa etmek ne de devrimden vazgeçmek adına başkan seçildim. Sosyalizmi savunmak, sürdürmek ve mükemmel hale getirmek için seçildim, onu imha etmek için değil.”

Miguel Mario Díaz-Canel Bermúdez
Bu isim Küba’yı yakından bilenler için yabancı bir isim değil. 2013’ten beri Bakanlar Kurulu Başkan Yardımcılığı görevini yürüten 1960 doğumlu bu genç mühendis sıkı bir Marksist-Leninist yönetici olarak biliniyor. Diaz-Canel 2003’den beri Küba Komünist Partisi Politbüro Üyesi, 2009’dan 2012’ye kadar da Yüksek Eğitim Bakanlığı görevinde bulundu. En iyi bilinen vasfı göz önünde bulunmaktan hiç hoşlanmaması. Küba politikasında yeni dönemi yani “genç kuşağı” temsil ediyor. Kamuda soğuk ve monoton bilinmesine rağmen özel hayatında inanılmaz neşeli biri. Tüm parçalarını ezbere bilecek kadar da Beatles hayranı.

11 Mart seçimleri Küba’da Castro soyadının artık bittiği bir seçim olacağı için bir hayli önemli. Castro’lar artık sosyalizm tarihinindirler.