Moody’s’e “Külyutmaz Necmi” muamelesi

İlk cümleden not düşelim bu yazı bir “Sen kim oluyorsun da Moody’s ile aşık atıyorsun” yazısı değil. Moodys’e bir hayranlığım yok. “Nasıl geçirdi ama” gibi bir mutluluk içerisinde olmam mümkün olmadığı gibi, feleğin çemberinden geçmiş ekonomist edasıyla “oh olsun, biz bunları hep yazdık abicim” gibi pozlar da takınamam. Özellikle dünkü memleket medyasında hepsinden bol bol var netekim, ama daha yakından bakıldığında görülen şu: Büyük bir çoğunluk, Moody’s’in kredi notunu, Hababam Sınıfı’nda kopya çektirmemeye kararlı Külyutmaz Necmi’nin sınavı gibi bir şey sanıyor.

O ölçekten bakınca, ekonomiye darbe indirmeyi Moody’s filan beceremeyebilir ama bu ciddiyetsizlik, bu içi boş hamaset, bu sloganlar atarak gazetecilik yapma sevdası becerir gibi geliyor. Vurursa da hepimize vurur. Ekonomi şimdikinden kötü olunca sadece AKP’liler etkileniyor diye bir şey olmasa gerek, özellikle muhalefetin bazı kesimlerine de bunu hatırlatmak gerek. Ne olursa olsun en büyük bedeli yine en yoksullar ödeyecek bunu da göz önüne almak şart. Bu haftaki Köşe Vuruşu’nda, Moody’s’in kredi notu düşürme kararı nedeniyle medyanın takındığı tavırlara biraz yakından bakmak istiyorum.

“Kapak olsun”a varan haber dili

Akşam gazetesinin mor font rengi tercih edilmiş manşeti MOORDY’S derken, haber dili aynen şöyle ifadeler taşıyor: “7 katlık talep, yatırım yapılamaz diyen Moody’s’e kapak oldu.” Koca ülke adına bir kredi derecelendirme kuruluşuna karşı verilen bu cevap, gururdan gözlerinizi doldurmadıysa devam edelim. Star’ın “Moodys’in notunu kırdık”, Hürriyet’in “Moodys’e inat talep yağdı”, Sabah’ın “Moody’s’e inat tahvile hücum” ve Güneş’in “Beceremedin Moody’s” başlıklarıyla Şampiyonlar Ligi’nde finale yükselmişcesine bir zafer havası esti dün medyada. Külyutmaz Necmi’nin dersinde kopya çekmeyi başarmışcasına bir sevinç de diyebiliriz. Yani handiyse darbe önlenmiş gibi bir hava. Zaten Akit’in “Şimdi de ekonomik darbe peşindeler” manşeti yeni bir darbe önledik havasının en somut ifadesi.

Moody’s’i nasıl okumalı?

Bütün bu coşkunun ve nasıl halkla ilişkiler yapıp patronun gözüne girerim telaşının arasında gazeteciliği ara ki bulasın tabii. Burada asıl komik nokta, kredi notunu yükselttiklerinde ya da olumlu bir şeyler söylediklerinde hemen en büyük referans noktası olan kredi derecelendirme kuruluşlarının, düşürme hamlesinde “darbeci” konumuna düşmesi. Yoksa dünkü BirGün’ün manşetindeki gibi ekonomideki gidişatı anlamak için Moody’s’e bakmaya ne gerek var? Yani bu ülkede yaşamıyor, çalışmıyor veya ticaret yapmıyor muyuz? Cevap niye orada aranıyor anlaşılır gibi değil. Dünkü BirGün’de Hayri Kozanoğlu’nun yazısında dediği gibi Moody’s’in “bir anlamda küresel sermayenin gardiyanı olduğunu hatırlamakta yarar var. Ratingçilerin derdi, AKP sözcüleri “artık yatırım yapılabilir ülke payesine eriştik “ diye böbürlenirken de “sermayenin selametiydi ülkenin refahı” değil.” Yani küresel sermayeyle bir derdimiz varsa, yani manzaraya sosyalist bir perspektiften bakarsak, referans noktalarımızdan biri Moody’s değil.

Ekonomi kötü gidiyorsa…

Burada gazeteciliğin tek referans noktasıysa şu: Eğer ekonomi kötüye gidiyorsa gazetecilik bunun nedenlerini araştırıp yazmayı, durumu açık yüreklilikle ortaya koymayı da kapsar. Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşları’yla karşılıklı diyaloğa, hatta savaşa girmek kuşku yok ki, gazetecinin işi değil. Normal şartlarda hatırlatmak bile zul ama normalden o kadar uzaktayız ki, sık sık hatırlatmak istiyorum.

Şirketi batanlar, işsiz kalanlar, açlık sınırının altında yaşayanlar, kapanan dükkânlar değil de sadece bir Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu’nun notu seni öfkelendiriyorsa sen bu ülkeden çoktan vazgeçmişsin demektir. Külyutmaz Necmi gibi muamele ettiğiniz Moody’s’i bir şekilde püskürttünüz diyelim, Çalışkan ve gariban Ahmet’in hakkını arayan Mahmut Hoca’yı da uyutabilecek misiniz? Vatandaş Ahmet’i işsiz kalmadığına inandırabilecek misiniz? Siz gazetecilik yapmamakta ısrar ettiğiniz sürece, varılacak nokta o çünkü.