Geçen yıl Genel-İş Sendikası şube seçimlerine Mor Liste ile giren Kadıköy Belediyesi’ndeki işyeri temsilcisi kadınlar, toplu iş sözleşmesi sürecine girerken toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan taleplerini sıraladı.

Mor Liste'den TİS'e: Mücadelemiz en  başta cinsiyetçilikle

SEDA BALMUMCU

İstanbul Kadıköy Belediyesi’nde DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası’nda örgütlü işyeri temsilcisi kadınlar, yeni toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine girerken taleplerini sıraladı. Sendikadaki erkek egemenliğine karşı geçen yıl Mor Liste ile seçimlere giren DİSK’li kadınlar, “TİS taleplerimiz birden bire ortaya çıkmadı.

Maruz bırakıldığımız ve mücadele etmemiz gereken bir cinsiyetçilik gerçeği vardı. Önce Mor Liste, sonra temsilcilikler, sonra da taleplerimiz birbirini takip etti” diyor. İşyeri temsilcisi Ayşecan Ay ile Mor Liste’nin nasıl ortaya çıktığına ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ilişkin taleplerin önemine dair uzun uzun konuştuk. Sözü daha fazla uzatmadan Ayşecan Ay’a bırakıyoruz…

Mor Liste ihtiyacı nasıl ortaya çıktı?

mor-liste-den-tis-e-mucadelemiz-en-basta-cinsiyetcilikle-774488-1.Geçen sene sendikanın şube yönetimi için seçim yapılacaktı. Her zaman olduğu gibi salt erkek listeleri çarşaf çarşaf hazırlanmıştı. Birkaç kadın ismi ya koyulmuş ya da hiç koyulmamıştı. Biz de buna dikkat çekmek için 30 kadınla birlikte sadece kadınlardan oluşan bir liste çıkardıkve 7 oy aldık. Burada bir sorun olduğunu görünür kılmayı başardık.

Sendikadan garip tepkiler aldınız mı?

Erkeklerden çok fazla tepki aldık. Bizi işçi sınıfını bölmekle ve cinsiyetçilik yapmakla suçladılar. Cinsiyetçilik kavramının anlaşılmayıp tersine çevrilerek kullanılması da oldukça talihsiz bir suçlama oldu.

Mor Listenin ne gibi olumlu etkileri oldu?

Mor Liste çok işe yaradı; çünkü sonrasında yapılan temsilci seçimlerinde daha çok kadın aday oldu ve temsilci seçildi. Mor Liste’den aldığımız cesaretle ve sendikadaki kadın temsilinin ne denli az olduğunu ilk elden görünce elimizi taşın altına koyup seçimlere girdik. Birçok arkadaşımız aynı şekilde aday oldu ve artık, sayımız halen çok çok az olsa da temsilci kadınlar.

Kadınların aday olmasının önü açıldı yani…

Mor Liste kesinlikle bunun önünü açtı. Çok olumlu tepkiler aldık. İşçi kadınlardan gelen talepler doğrultusunda bu adımı attık. Örneğin kadınlara erkek giysileri dağıtılıyor ve bu nedenle kadınlar rahat çalışamıyorlar. Bunları taleplerimize dahil edip işçi kadınlarla konuşmaya gittiğimizde çok mutlu oldular. Zaten temsil tam da böyle bir şey.

Toplu sözleşme için ne zaman masaya oturacaksınız?

4 Eylül’de ilk defa müzakere masasına oturulacak; ancak geçen yıldan farklı olarak SODEMSEN (Sosyal Demokrat Kamu İşverenler Sendikası) belediyeyi temsil edecek. Yani biz işveren sendikası ile masaya oturacağız. Bunun nasıl bir fark yaratacağını henüz bilmiyoruz ama sürecin olabildiğince şeffaf ilerleyebilmesi için temsilciler olarak elimizden geleni yapacağız.

Biraz da taleplerinizden bahsedelim…

Bir TİS’e toplumsal cinsiyet eşitliğinin girmesi çok önemli. Biz taleplerimizi bu doğrultuda üç kademeli olarak belirledik. Gündelik çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik talepler, ilkesel olarak İstanbul Sözleşmesi’nin tanınması ve sendika ile işverenin toplumsal cinsiyet eşitliğini tesis etmeye yönelik ortak taahhütte bulunması ve bunun nihai çözümü olarak gördüğümüz eşit temsil, yani kadın kotası.

►İlk olarak gündelik çalışma koşullarını iyileştirmeye yönelik atılacak somut adımlar istedik. Daha önce de belirttiğim gibi, kadın işçilere erkek giysileri veriliyor ve bu da onların rahat çalışmasını engelleyen, insan ile erkeği bir tutan zihniyetin uzantısı olan bir uygulama.

►İşverenin ve sendikanın İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya koyduğu yükümlülükleri üstleneceğine ve bu konuda ilgili aktörlerle işbirliği yapacaklarına dair ortak taahhütte bulunmalarını talep ettik. Bu zaten başka ülkelerde mevcut bir uygulama. Dominik Cumhuriyeti’nde, Doğu Afrika’da, Arjantin’de örnekleri var.

►Eşit işe eşit ücret zaten İş Kanunu’nun en temel maddelerinden biri, biz de bu madde kapsamında liyakat ve şeffaflık talep ettik.

►Eşi doğum yapan işçiye sendika 10 gün izin talep ediyordu. Bunun doğumdan sonrası ile sınırlandırılması doğru değil, tercih işçi ve eşine bırakılsın ve 40 gün babalık izni verilsin talebinde bulunduk. Şişli Belediyesi’nde 30 gün kabul edildi, Avrupa’da da örnekleri var.

►Gebe işçilerin sahip olduğu ancak sahip olduğunu bilmediği haklar var. Yasaya göre doktor kontrolüne gittikleri günlerde ücretli izinli sayılıyorlar ama bu hak ancak araştırılarak öğreniliyor ve ana bina ile dış birimlerde aynı şekilde uygulanmıyor. Ayrıca eşi belediye çalışanı olma şartı aranmaksızın gebe eşlerini kontrole götüren erkek işçilerin de yarım gün ücretli izinli sayılmasını talep ettik. Bunların hepsi doktor raporu vb. şekilde belgelenerek yararlanılan haklar elbette.

►En temelde de, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sendika ve işyerinde sağlanması için kadın kotası istiyoruz. Bu artık tüzüklere girmesi gereken bir konu; ancak yeniden ‘kadın komitesi’ öne sürülerek bu talebimiz sendika tarafından taslaktan çıkarıldı. Oysa biz gerçek bir eşitlik istiyoruz. Kadın komitesi, gençlik kolları vb. uygulamalar eşit temsilin yokluğuna işaret eden uygulamalardır. Siz zaten gereğince temsil ediliyorsanız böyle oluşumlara gerek kalmaz.

mor-liste-den-tis-e-mucadelemiz-en-basta-cinsiyetcilikle-774487-1.

'KOL KIRILIP YEN İÇİNDE KALMASIN İSTİYORUZ'

Erkek şiddetine karşı ne gibi talepleriniz var? Bu talepleriniz sendikanızda karşılık buldu mu?

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet suçları konusunda taleplerimiz oldu. Ancak bu kavram inatla daraltılarak cinsel saldırı ve cinsel tacize indirgeniyor. Bunu değerlendirecek olan 5 kişilik disiplin kurulunun 2’si kadınlar olsun deniliyor. Çoğunluğu erkek olan bir disiplin kurulu oluşturmaya çalışıyorlar. Biz de böyle bir disiplin kurulunda bir taciz vakasında ‘babacan tavır’ kararı çıkmayacağını bilemeyiz, diyoruz.

Ayrıca kol kırılıp yen içinde kalmasın istiyoruz. Sendika ve işverenin şiddete maruz bırakılan işçiye psikolojik ve hukuki anlamda destek olmasını, sendikanın olası bir davada işçinin davasıyla bilabedel ilgilenecek bir avukat atamasını talep ettik ancak bu madde de çıkarılmış. Bir sendikanın temel görevi işçinin haklarını koruyup savunmak olduğu için bunun reddedilmesine biraz şaşırdık.

Eğer erkek işçi eşine şiddet uygularsa sosyal haklarının yüzde 100’ünün eşine ve çocuğuna devredilmesini talep ettik; ancak bu genel merkeze gideceği söylenen taslakta yüzde 50’ye düşürülmüş.

Son olarak ne söylemek istersiniz?

Önce sendikanın sonra da belediyenin bizimle birlikte hareket etmesi gerekiyor. Sosyal demokrat bir belediye, “Kadın istihdamının önüne çıkarılan engelleri biz kaldıracağız” diyebilmeli. Bunlar başka TİS’ler için emsal teşkil edecek adımlar. Bugün biz bir adım atarsak yarın başka belediyeler bunu daha da ileriye taşır.

Kadın kotasının geçmesi devrim niteliğinde bir adım olacaktır. Diğer yandan tarihsel olarak kaçınılmaz da. Eşit temsilin tekrar kamusal tartışmaya girmesini, gerek sendika ve DİSK içinde gerekse genel olarakTürkiye’de tartışılmasını istiyoruz. Bunun kanıksanması çok korkutucu. Mesela kreş hakkından ne zaman vazgeçildi, bu hak gaspı ne zaman kanıksandı? Hakkımız olan bir şeyin pazarlık konusu edilmesi kabul edilemez. Şube başkanına göre kreş “Bütün işçileri ilgilendiren bir mesele değil. Biz kesinlikle aynı fikirde değiliz.

'50 YIL ÖNCE ANNEM,BUGÜN BEN KREŞ MÜCADELESİ VERİYORUM'

“Kreş en hayati maddelerimizden bir tanesi. İş Kanunu’nda bu, işverene yüklenen bir yükümlülük. Belediyede personele indirimli kreş hizmeti sunuluyor; ancak bu personeli yine de zorluyor. Belediyenin ücretsiz kreş uygulaması vardı; ancak son yıllarda Sayıştay belediyenin bu hizmetini kamu zararı olarak gösterip yaptırım uyguladı. Belediye de geri adım attı. Oysa belediyeler kamu olmanın ötesinde ve öncesinde işyerleridir ve işyerleri kanuna göre kreş hizmeti vermek zorundadır. Bunun herhangi bir şekilde zorlaştırılması doğrudan kadın istihdamını engellemeye yönelik bir adım. 50 yıl önce çalıştığı fabrikanın sendika temsilcisi olan annem kreş için mücadele ediyordu, bugün ben de aynı mücadeleyi veriyorum.

Özellikle bu maddeye ilişkin sosyal demokrat bir belediyenin ve devrimci bir sendikanın bizimle birlikte mücadele etmesini bekliyoruz. İş Kanunu’na göre çocuk bakımı yine otomatikman kadınların sorumluluğu kabul ediliyor; ancak biz erkek işçilerin çocuklarının da kreşten yararlanmasını talep ediyoruz. Eğer Sayıştay yaklaşımında ısrar ederse belediye işçiye bunun için pekala nakdi yardım sunabilir.”

UTANMASI GEREKEN DEVLET

“İstanbul Sözleşmesi’ni taleplerimiz arasına yazarken biz utandık açıkçası. Oysa utanması gereken biz değiliz. Eşit şekilde yaşama ve çalışma hakkımızı savunması gereken devlet.. Bu yerine getirilmediği için uluslararası bir sözleşmeyi iş sözleşmemize eklemek zorunda kalıyoruz. Bu da yetmiyor, şiddete maruz kalmadan yaşama hakkımızı korumaya çalışan bir uluslararası sözleşmeyi de savunmak zorunda kalıyoruz...”