Mr. My Way
Fotoğraf: Twitter

Murat BEŞER

İki binli yılların ikinci yarısına henüz girilmiş... Ömür Göksel’in Antalya’da Topkapı Oteli ve Kremlin Otel’de düzenli sahne programı yaptığı dönemde, Kerem Görsev’e rastlamasıyla başlamıştı hikâye. Program bitiminde büyük bir heyecanla kulise giren Görsev, Göksel’in elini sıkmış, tüm içtenliği ve bilinen açık sözlülüğü ile:


- “Ömür Abi! Sen ne büyük bir şarkıcı olduğunun farkında değilsin” diye başladığı sözlerini DMC’de (Doğan Music Company) Caz bölümüne yeni müdür olduğu bilgisini vererek sürdürmüş, bu otellerde çaldığı repertuvarı albüm yapma teklifiyle tamamlamıştı.

Zaman kaybetmeden kolları sıvamıştı Göksel, zira yıllarını verdiği bu şarkıları avcunun içi gibi ezberlemiş, bir çırpıda da sıraya düzene sokmuştu. Çıkacak olan albümün kayıtlarını 1980 ile 2000 yılları arasındaki 20 yıllık zaman dilimini geçirdiği Avrupa’da yapmıştı. 2006 yılının Mart ayında ilk çıkan “A Touch Of Quality” adını taşıyan albüm, tahminlerin ötesinde bir satış rakamı yakalayınca da işin devamını getirmek konusunda hemen el sıkışmışlardı. Hatta buradaki “My Way” patlamış, Göksel’in adı “Mr. My Way”e çıkmıştı.

Ardından aynı yılın Aralık ayında çıkan “A Touch of Love” da aynı başarıyı yakalayınca bu iş bir albüm serisine dönüşmüştü. Derken “A Touch Of Latin”, “A Touch Of Amore” ve “Yirminci Yüzyılın En Güzel Aşk Şarkıları” alt başlığını taşıyan “A Touch Of Class” albümleri gelmiş, seri “beşi bir yerde”ye bağlanmıştı.

***

Albümlerinin basım haklarını beş yıllığına vermişti Göksel bu firmaya. Süre tamamlandığında haklarını almış, zaten Görsev de firmadan ayrılmıştı. Uzun zaman kaderine terk edilmiş durumda bulunan albümler bir firma aracılığı ile 2014 yılında dijital platformlara yüklenmiş ancak Göksel bu formattan umut ettiği şeyleri bulamamış, gelirler de bir kilo patates fiyatını aşamamıştı. Ne yapmam, nasıl yapmam gerekiyor diye düşündüğü günlerde yakın dostu, kardeşi gibi sevdiği Fatih Mühürdar vasıtasıyla Türküfon firmasının sahibi Cüneyt İlter ile tanışmış ve kendisinden albümlerini plak formatında basma teklifi almıştı. Göksel ile İlter ilk sohbette birbirlerini sevmiş, güvenmişlerdi. Bu taze dostluğun meyvesi, serinin ilk iki albümünün plak baskıları olmuştu. “A Touch Of Quality” ile “A Touch Of Love”.

Titiz adamdı Göksel, bilhassa da plak deyince (kendisi de plak meraklısı ve koleksiyoncusu olduğu için) daha bir hassas oluyordu. Bu nedenle Unkapanı piyasasında son zamanlarda basılan vasat şeyleri sevmediğinden baskı kalitesine önem veriyordu. Albümlerinin CD baskılarında nasıl her ayrıntıya dikkat etmişse, plaklar için de aynı özeni göstermeyi ihmal etmemişti. Plak ile CD arasına süre farkı bulunduğu için yapılacak en önemli işlerden biri şarkı sayısını azaltmak ve sıralamaktı. Bunun için zamanında iki CD’den oluşan 24 şarkılık “A Touch Of Love” 14, 18 şarkılık “A Touch Of Quality” ise 15 şarkıya indirilmek zorunda kalmıştı.

***

Aşk şarkılarının dünyadaki en iyi yıllarını yeniden yaşamak isteyenlere bir davet çağrısı niteliğindeki, açılır kapakla 1000’er adet basılan plaklarda kaliteyle damıtılmış bir repertuvar var. Buradaki arşivlik şarkılar içi dışı bir Göksel’in yaşam tarzının ayrılmaz parçası. Zira O şarkılardaki dünyada yaşayan, notalarının portesinden dünyaya bakan uslanmaz bir romantik. Pop müzik tarihimizde bu kadar çok dilde bu kadar şarkıya hâkim olan fazla isim yok. Bir tarihin duvarına fotoğrafını astırmış, Türk popunun çelebi insanı; yaşarken kıymeti bilinmesi gereken yaşayan efsane. O bizim Frank Sinatra’mız ya da Mr. My Way...