Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in IŞİD’i ortadan kaldırdıktan sonra bölgedeki Kürt güçleriyle özerkliği konuşabileceklerini açıklaması kimileri için sürpriz olabilir. Kendi adıma benim için hiç şaşırtıcı bir açıklama değildir bu, peşinen söyleyeyim. Suriye yönetimi, uzun zamandan beri, yani savaş öncesinde de var olan bir sorun olarak Kürt konusunda bir adım atmak zorundaydı kuşkusuz. 2000’de iktidara geldiğinde Beşar Esad’ın bu yönde çabaları olduğu, ülkede Kürt sorununu da kapsayan reform sayılacak kimi adımlar attığı biliniyor. Hem ülkenin değişimi zor yapısı gereği, hem bölgesel faktörler nedeniyle ağır işleyen bu reformcu girişimler Suriye’nin genç Başkanı Esad’ın emperyal bir çullanmayla karşı karşıya kalmasıyla akamete uğradı. Gerisi biliniyor zaten.

Tam altı yıldır, Rusya’nın desteği son bir yıldır mevcut, büyük bir direniş sergileyerek emperyal saldırılara karşı koyan, bu uğurda binlerce askerini, vatandaşını yitiren Suriye cihatçı katliamcıları alt etmek üzere. İşte zafere en yakın olduğu bir zamanda ülkenin Dışişleri Bakanı Velid Muallim’in Kürtlerle müzakereden söz etmesi çok önemli. Yani, savaşta sıkışmış, yeni bir cephe açılmasından çekindiği için Kürtlere “özerklik” sözü veriliyor değil. Kurtuluş Savaşı’nı yeniden kazanmış Suriye’de Kürtlerin “pozisyonunun” ne olacağına ilişkin bir müzakere teklifi götürülüyor. Bir kez daha belirtiyorum: “Zafere çok yakın bir anda hem de”.

Muallim’in “Suriyeli Kürtler Suriye Arap Cumhuriyeti’nin sınırları dahilinde bir tür özyönetim istiyor ve bu mesele müzakere edilebilir, tartışılabilir. IŞİD’i ortadan kaldırdıktan sonra onlarla masaya oturup geleceğin nasıl şekilleneceği üzerinde anlaşabiliriz” sözleri son derece gerçekçi. Bazı anımsatmalar yapalım. Suriye üzerine emperyal çullanma başladığı zaman ülkedeki Suriye yönetimine muhalif Kürt güçleri, Suriye karşıtı sözde ılımlı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) içinde de, cihatçı İslami gruplar içinde de yer almadılar hiçbir zaman. Çünkü ne ÖSO’nun ne cihatçı grupların “Esad sonrası Suriye’de” Kürtlere yönelik bir planı, programı, önerisi yoktu. Başta Salih Müslim olmak üzere Suriyeli Kürt liderler bu nedenle bu tür “muhalefete” hep mesafeli davrandılar, Şam’a muhalefetlerini “demokratik” sınırda tuttular. Açıklıkla söylenmeli ki, PYD/YPG Şam’a karşı tutumlarında emperyal tuzaklara düşmemişlerdi, şu son iki yıl hariç.

Türkiye’nin bu emperyal çullanmadaki “eşsiz desteği” karşısında Suriye’nin Türkiye sınırlarına yakın Kürt bölgelerini yönetimini kendi isteği ile PYD güçlerine bırakması, PYD’nin başından beri Şam’a karşı ÖSO/cihatçı muhalefeti içinde yer almamasının verdiği güvenle ilgiliydi.

Şimdi, altı yıllık destansı bir direnişle, onlarca ülkeden, Türkiye üzerinden sızdırılan 60 binden fazla cihatçıyla, arkasındaki devletlerle, devlet altı örgütlerle mücadele eden, sonunda ülkesinin yüzde 85’ini (BM Suriye Özel Temsilcisi’nin ifadesidir bu) denetimi altına alan Suriye yönetimi, zafer kazanmanın verdiği çoşkuyla Kürtlerin üzerine yürümek yerine müzakere yoluyla özerklik meselesini görüşmeye açıyor. Suriye Kürtleri krizin başından beri rasyonel tutum aldılar. Bölge gerçeklerine uygun davrandılar. Bu müzakere önerisine de muhtemelen bu tutumlarına uygun davranacaklar.

Muallim’in açıklamalarında en az “özerklik konusunda müzakere yapabiliriz” demesi kadar önemli bir detay dana vardı. Bunu atlamak olmaz. Muallim, açıklamasında, ABD’nin birçok kez müttefiklerini terk etmesinden ders çıkarılması gerektiğini anımsattı. Bu sözlerin muhatabının bölge Kürtleri olduğunu söylemeye gerek yok. Muallim, Kürtlere özerklik konusunda sadece “IŞİD’in yenilmesinden sonra” şartını koşmuş değil, ileri sürdüğü çok önemli bir şart daha var: Tüm ABD üsleri, karargahları Kürtlerin denetimindeki bölgelerden çıkarılmalı.

Bu gerçekten kardeşçe, birlik içinde yaşamayı seçmiş hiçbir halkın itiraz edeceği bir şart değil. Emperyal güçlerin bölgedeki varlığı her zaman sorun yaratmaya devam edecek. Benim için önemli olanın ne olduğunu bir kez daha vurgulayayım. Muallim, zafere yakın bir zamanda Kürtlere özerklikten söz ediyor. Bu tavizse, tavizi zafer kazanan değil, yenilen verir benim bildiğim.
Suriye bu kuralı da bozuyor. Zafer kazanırken taviz veriyor.
Ülke ve bölge barışı için.