Peru derinden bölünmüş durumda. Birçok eylemci, kendini “yoksulların başkanı” olarak tanımlayan Castillo’nun yanında duruyor. Kongrenin yalnızca yönetici elitleri temsil ettiğini düşünüyorlar.

Mücadele güçlü, riskler büyük
Peru’da solcu Cumhurbaşkanı Castillo’nun tutuklanmasının ardından başlayan eylemlerde 26 kişi yaşamını yitirdi. (Fotoğraf: İHA)

Vanessa BAIRD

Ölüleri gömüyorlar. Ölenlerin tamamı sivil ve çoğu genç yaşta. Onları koruması gereken devlet kurumları tarafından öldürdüler. Çoğunun ölüm sebebi, kurşun yaralarıydı.

Eski Başkan Pedro Castillo’nun tutuklanmasıyla patlak veren ve ülkenin birçok eyaletinde devam eden eylemlerde 26 kişi hayatını kaybetti. Ölenlerin çoğu ülkenin güney kesimlerindeki yoksul eyaletlerde. Bu bölgelerde Castillo’ya verilen destek güçlü ve polisin müdahalesi çok sert.

Yaşamını kaybedenlerin birkaçını sayabiliriz: 18 yaşındaki Wilfredo Lizarme Barboza, doktor olmak istiyordu. Clemer Rojas García, Peru halk danslarıyla uğraşıyordu ve 22 yaşındaydı. Beckham Quispe Grafias tam bir futbol meraklısıydı ve bölge halkı tarafından da tanınırdı. Cristian Rojas Vásquez ise “kibar ve çalışkan” bir çocuktu ve polis olmak istiyordu. Fakat boyu kısa olduğu için sınavı geçememişti. Yaşamını kaybedenlere ek olarak, süren eylemlerde 600 kişi yaralandı. Yaralananların yaklaşık yarısını polisler oluşturuyor.

KARŞILIKLI SUÇLAMA

Polisin ve ordunun sivillere karşı ölümcül güç kullanması ve Dina Boluarte’nin yeni hükümetinin ilan ettiği olağanüstü hal yetkileri ile hareket etmesi tüm ülkede şok etkisi yarattı. Ülkede faaliyet yürüten insan hakları örgütleri ve sendikalar uygulanan baskı politikasını kınadılar, insan haklarının ve medeni hakların derhal tekrar yürürlüğe konmasını ve hükümetin dağıtılarak erken seçim yapılmasını talep ettiler.

Peru Ulusal İnsan Hakları Koordinatörlüğü isimli kuruluş, orantısız polis şiddetini kınadı, polislere karşı gerçek mermi kullanılmasının kabul edilemez olduğunu ve “insanların protesto hakkına saygı duyulması gerektiğini” söyledi. Kurum aynı zamanda hükümetin yaşananlara hiçbir açıklama getirmediğinin, hesap vermediğinin de altını çizdi.

Bouarte’nin Eğitim Bakanı Patricia Correa istifa etti ve verdiği demeçte “Kendi yurttaşlarımızı öldürmemizin hiçbir açıklaması olamaz” dedi. Boluarte’nin eski partisi Özgür Peru’dan Margot Palacios ise Boluarte’yi ve Başbakan Luis Alberto Otárola’yi tanımadıklarını söyledi ve Amerika İnsan Hakları Mahkemesi’ne (ICHR) soykırım suçlamasıyla resmi başvuruda bulundu. Kongre ise eylemleri yatıştırma umuduyla geri adım attı ve seçimleri iki sene öne çekerek Nisan 2024’te yapacağını duyurdu. Bu karar eylemleri yatıştırmaya yetecek mi, göreceğiz.

HALK NE İSTİYOR?

İnsanların başlıca talebi, hükümetin düşürülmesi ve bir an önce seçim yapılması. Sokakta ifade bulan öfke, halkın büyük bölümünde karşılık buluyor. Kısa süre önce yayınlanan bir ankete göre insanların yüzde 87’si, kurulan hükümete karşıt görüş bildiriyor. Bu oran, Castillo’nun hükümetteyken görevini doğru yapmadığı ve yolsuzluğa karıştığını düşünenlerden de fazla.

Castillo’nun 7 Aralık günü televizyonda duyurduğu “darbe girişimi”, onum hızla azledilmesi ve 18 aylık “ihtiyati tutuklama” kararı alınmasıyla sonuçlandı. Castillo, Anayasa’yı ihlal etmekle suçlanıyor.

Castillo’nun destekçileri, eski müttefiki Boluarte’yi hain olarak görüyorlar ve kongre desteğini de alarak Castillo’yu koltuğundan indirmesini, demokratik yollarla iktidara gelmiş lidere karşı yapılmış bir “darbe” olarak görüyorlar. Eski Devlet Başkanı Martin Vizcarra dahil olmak üzere çeşitli hukukçular da kongrenin Castillo’yu görevden alıp yerine Boluarte’yi koyarken resmi süreçleri ihlal ettiğini söylüyorlar.

Castillo’nun kararı temyize götürmesi bekleniyor ve bu esnada eşine yönelik yolsuzluk suçlamaları da gündeme getirildi. Eşi ve çocukları siyasi gerekçelerle Meksika’dan sığınma talep ederek ülkeyi terk ettiler.

Ülke derinden bölünmüş durumda. Birçok eylemci, kendini “yoksulların başkanı” olarak tanımlayan öğretmen Castillo’nun yanında duruyor. Kongrenin yalnızca Lima’daki yönetici elitleri temsil ettiğini düşünüyorlar. Belki de bu yüzdendir ki, Boluarte yaptığı bir konuşmada yaşamını kaybeden eylemcileri anarken ana dili Quechua’ya döndü. Castillo’nun ise “tavsiyelere rağmen” Quechua öğrenmediği biliniyor.

ŞİMDİ NE OLACAK?

Şimdilik barikatlar kaldırıldı, havalimanları yeniden açıldı ve eylemciler 2 Ocak gününe kadar “ateşkes” ilan ettiler. Amazon halklarının yerel temsilcisi konumunda bulunan AIDESEP isimli kuruluş, “daimi direnişin” 2024 seçimlerine kadar devam edeceğini duyurdu. Bununla birlikte, Castillo’yu savunmadıklarını ve serbest bırakılması gibi bir taleplerinin olmadığını da ifade etti. Duyurulan yeni seçim tarihinin kongre tarafından onaylanması gerek ve ülkenin siyasi sistemine dair önerilecek reformlar seçimler için belirleyici olacak.

Boluarte koltuğu devraldığında, kongrede çoğunluğu elinde bulunduran sağcıların etkisi altına girdiği endişeleri yayıldı ve yasama faaliyetleri çıkmaza girdi. Boluarte zor ve zayıf bir pozisyonda. Aslen sol siyaset mensubu olsa da, şu anki dengede kongredeki asıl destekçileri sağcılar.

Boluarte’nin istifa etmesi ya da görevden alınması halinde yerine Meclis Başkanı José Williams geçecek. Kendisi aşırı sağcı Avanza Pais partisine mensup. Aynı zamanda emekli bir general. Bu gibi detaylar, İnsan Hakları Koordinatörü’nün “Eylemlerin askerileşmesi ve ülkede artan otoriterlik” dediği olgu açısından hayra alamet değil.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: New Internationalist