Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda bir düzenleme yapılacağına ilişkin açıklama nihayet Çarşamba akşamı Erdoğan tarafından yapıldı. Uzun süreden beri kamuoyunun gündeminde yer alan bu konuya ilişkin bir düzenlemenin yapılacak olması memnuniyetle karşılandı. Konu ocak ayı içerisinde Meclis gündemine alındığında detaylarını ayrıntılı olarak öğrenmiş olacağız. Yapılan açıklamadan anlıyoruz ki bir süredir endişe kaynağı olan yeni bir yaş sınırlaması getirilme riski ortadan kalkmış. 8 Eylül 1999’dan önce işe başlama kaydı olan ve yıl ve prim gün sayısı koşulunu sağlayan herkes, isterse emekli olabilecek.

Bu durum örgütlü mücadelenin sonuç doğurduğunun önemli bir göstergesidir. Uzun zamandan beri hakları ellerinden alınmış olanların verdiği mücadele, konunun kamuoyu gündeminde canlı tutulmasına yol açmış ve siyaset kurumunun bu talebi görmezden gelmesini engellemiştir. Bu konuda bir düzenleme yapılacak olmasının, iktidarın bir tercihi olmadığını da belirtmek gerekir. Siz bakmayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "hesabını kitabını sağlamca yapmadan herhangi bir taahhüt altına girmek istemedik" ifadesine. Uzun süre bu konudaki talepleri görmezden gelmeye çalışan, hatta şiddetli bir biçimde reddeden iktidarın, seçim dönemine girmiş olmamızın da etkisiyle bu adımı atmak zorunda kaldığını, ciddi şekilde örgütlenmiş olan EYTlileri seçimde karşısına almak istemediğini biliyoruz. Eğer yapılan bir hesap kitap varsa bu sadece seçim sandığına yönelik bir hesaptır.

Ama gerekçe her ne olursa olsun yapılacak düzenleme yerindedir. İktidarı bu konuda bir düzenleme yapmak zorunda bırakan toplumsal baskıyı takdir etmemiz gerekir.

KAMUSAL MALİYET Mİ?

Karardan sonra yapılan değerlendirmelere baktığımız zaman, bazılarının bu düzenlemenin ortaya çıkaracağı “kamusal maliyet” konusunda duydukları “kaygıları” ifade ettiğini görüyoruz. Bu düzenleme kapsamında, emekli olma haklarına yeniden kavuşacak olan insanlara yapılacak olan cüzi emekli aylık ödemelerine bakarak “ama bu kamu üzerine çok yük getirir” eleştirileri yapanlar, ellerinden alınan hakları iade edilenlere haksızlık yapıyorlar.

Şunu belirtmek gerekir ki EYT kapsamına giren, çalışma hayatında başladıkları zaman mevcut düzenlemelerde yer alan haklarının ellerinden alınması ile mağdur duruma düşürülenlere yönelik yapılacak harcamaların bir maliyet olarak değil, sahip oldukları ve gasp edilen haklarının iade edilmesi olarak görülmesi gerekir. Yapılan iş, hak edenin hakkının verilmesinden ibarettir. Bir lütuf söz konusu değildir.

Ayrıca, eğer kamu kaynaklarının kullanılmasını sorgulayacaksak ki sorgulamamız gerekir, işe başlamamız gereken yer milyonlarca vatandaşın mağduriyetine yol açan uygulamalardan ziyade diğer alanlarda yapılan kamu harcamaları olmalıdır.

Mesela, sürekli olarak Kamu İhale Kanununun 21/b maddesi kapsamında, rekabetçi olmayan, davet usulü ihaleleri ve buralardan ortaya çıkan kamusal maliyetleri konuşmalıyız. Ya da Kamu Özel İşbirlikleri (KOİ) kapsamında yapılan, verilen garantiler nedeniyle ortaya çıkan kamusal maliyetleri konuşmalıyız. Sorgulanması gereken kamu harcamalarına ilişkin örnekleri çoğaltabiliriz.

GÖZLER EMEKLİ AYLIKLARINDA

Seçim döneminde olduğumuz için iktidarın şimdiye kadar yapmak istemediği pek çok düzenlemeyi yaptığını görüyoruz. Bunun son örneği EYT düzenlemesi. Şimdi gözler önümüzdeki hafta açıklanacak olan emekli ve kamu çalışanlarının aylıklarına yapılacak artışa çevrildi. 3 Ocak günü açıklanacak olan aralık ayı enflasyon verisi ile birlikte, emekli aylıklarına ne kadar artış yapacaklarını da göreceğiz. Eğer artış sadece enflasyon oranı ile sınırlı kalır ise bu çok büyük mağduriyete yol açacak, geçinmekte zorlanan emekliler için hayat çok daha ağır hale gelecektir. Ama öyle görünüyor ki artış bununla sınırlı kalmayacak.

Kamuoyunda oluşan beklenti, İktidarın asgari ücret artış oranına yakın bir artışı emekli aylıklarına yapması yönünde. Eğer bu oranda bir artış yapılmaz ise büyük hayal kırıklığı yaşanacaktır.

Yeni yılda her şey gönlünüzce olsun!