Caz müziğin efsanevi ismi Ella Fitzgerald’ın hayatı ‘Ella Fitzgerald: Just One of Those Things’ ismiyle belgesel film oldu. Onu bugünlere getiren, ırkçılığa boyun eğmeyişi ve erkek egemen müzik sektörüne karşı kaldırdığı yumruğu. Mücadele sürsün, Ella’nın müziği hiç susmasın

Mücadele sürsün Ella’lar hep söylesin

Işıl ÇALIŞKAN

‘Caz’ın kraliçesi’ unvanıyla bilinen Ella Jane Fitzgerald, tüm zamanların en ikonik ve etkili Amerikalı caz şarkıcılarından biriydi. Kimi zaman kelimeleri hecelere bölüp, kimi zaman da anlamsız kelimeler çıkararak (kekeler gibi) uygulanan bir doğaçlama vokal tekniği olan scat singing ile özdeşleşen sanatçı, bunu eşsiz sesiyle birleştirip caz tarihine unutulmaz eserler bıraktı. Kusursuz diksiyonu, ifade gücü, şarkı içlerinde mükemmel zamanlamaları ve doğaçlama yeteneği de Ella’yı, Ella Fitzgerald yapan özelliklerden yalnızca birkaçı. Duke Ellington, Count Basie ve Nat King Cole’tan Frank Sinatra, Dizzy Gillespie ve Benny Goodman’a kadar tüm caz harikalarıyla çalışan efsane, bir orkestradaki her enstrümanı sesiyle taklit edebiliyordu.

Evet, belki tüm bu özellikler onu cazın kraliçesi yaptı, ama tüm bunlar müzisyenliğinin ilk dönemlerinde geçirdiği sıkıntıları hafifletmiyor. Çocukluğundan itibaren, özellikle ailesinin ibadet ettiği Bethany Afrika Metodist Piskoposluk Kilisesi aracılığıyla caz ve gospel müziğiyle tanışan Ella, bir süre sonra kendini Louis Armstrong, Bing Crosby ve The Boswell Sisters’ın müziğini taklit ederken buldu.


Henüz 15 yaşındayken trafik kazası sonucu kaybettiği annesi Ella’nın hayatını daha da zorlaştırdı. Kendisi itiraf etmese de annesinin ölümünden sonra üvey babasının onu istismar ettiği varsayılıyor. Çocuk yaşta atıldığı yaşam mücadelesini sokaklarda şarkılar söyleyerek sürdüren Ella, 17 yaşında bir sokak çocuğuyken katıldığı Harlem’deki Apollo Tiyatrosu’ndaki yetenek yarışmasını kazandı. Apollo Tiyatrosu’nda bir hafta boyunca performans sergiledi, ancak ona devam etmesi için pek fırsat tanınmadı.

Ülke çapında sahne aldığı Chick Webb Orkestrası’yla yakaladığı başarının ardından müzik endüstrisinde daha istikrarlı bir iş buldu. 1942 yılında onu tüm zamanların en yetenekli caz şarkıcılarından biri olmasını sağlayacak solo kariyerine ilk adımı attı.

mucadele-sursun-ella-lar-hep-soylesin-753680-1.


MARILYN MONROE BÜYÜK HAYRANIYDI

Ella, o süreçte sesini duyurmayı başarsa da önemli caz kulüpleri onu hala görmezden geliyordu. Los Angeles’ın o zamanlar en meşhur kulübü olan Mocambo’da sahne almak isteyen Ella için Hollywood’un efsane ismi Marilyn Monroe elini uzattı. Ella’ya karşı büyük hayranlık besleyen Monroe, onu siyah ve şişman olduğu için kabul etmeyen kulübün sahibiyle bir anlaşmaya vardı. Monroe eğer Ella’yı sahneye çıkarırsa, her gece ön sırada oturacaktı ve başka ünlü arkadaşlarını da yanında getirecekti. Ve öyle oldu. Her gece ön koltukta yerini alan Monroe, Frank Sinatra, Judy Garland gibi arkadaşlarını da yanında getirdi. Bu kadar yıldız isme aslında gerek olmadığı rezervasyonlar tükenince ortaya çıkınca kulübün sahibi, Ella’yla memnuniyetle uzlaştı. Bir yıldız gibi parlayan Ella, sonunda hak ettiği üne kavuştu. Yaşamı boyunca 13 Grammy ödülü kazandı ve 40 milyondan fazla albüm sattı.

Ella’nın son konseri yaklaşık 60 yıllık kariyeri sonunda 1993 yılında gerçekleşti. Sağlığı giderek kötüleşen müzisyen, üç yıl sonra 79 yaşında hayata veda etti. Şimdilerde mütevazı sanatçının gençliğinden başlayarak zirveye çıkan hayatını anlatan bir belgesel yapıldı: ‘Ella Fitzgerald: Just One of Those Things’.

Daha önce hiç görülmemiş görüntüler eşliğinde Smokey Robinson, Tony Bennett, Johnny Mathis, Itzhak Perlman, Norma Miller, Andre Previn ile röportajların yanı sıra oğlu Ray Brown Jr. ile de konuşan film, suistimal edilmiş bir çocukluktan gençliğe oradan caz tarihinin en önemli isimlerinden biri olmaya giden süreci anlatıyor. Roman yazarı Reggie Nadelson tarafından kaleme alınan film ödüllü film yapımcısı Leslie Woolhead tarafından yönetildi.
Ardında bıraktığı şarkılar caz tarihi için bir miras. Onların kıymeti elbette biliniyor. Ancak yazık ki efsane sanatçının müzik yapabilmek için tırnaklarıyla kazıdığı kariyerinin izleri tüm dünya için bir utanç tablosu. Onu bugünlere getiren, ırkçılığa boyun eğmeyişi ve erkek egemen müzik sektörüne karşı kaldırdığı yumruğu. Mücadele sürsün, Ella’nın müziği hiç susmasın.