AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bildiğimiz gibi. 9 günlük Kovid-19 yokluğu sonrası ilk açıklamasındaki satır araları kutuplaştırıcı oldu: “…Adeta virüs ülkemize gelmekte niye geç kaldı diye dizlerini dövenler, yalan haberlerle milletimizin moralini bozmaya, kaos çıkarmaya çalışanlar oldu…”

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’da da değişen bir şey yok! Sokağa çıkma yasağı iddialarıyla ilgili; “Bunlar, ABD, Almanya mahreçli FETÖ’cülerin hesapları, sosyal medyada infial yaratmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. Şu ana kadar virüs ile ilgili paylaşımlarından dolayı 19 kişi gözaltına alındı.

Güven duymamız gereken kurumlar yine aynı! Endişelerini anlatıp “Binlerce hasta var” dediği videosu sızan Uzman Dr. Gülce Çınar’a Ankara Üniversitesi İbni Sina Hastanesi tarafından özür belgesi imzalatıldı. Bu acemi tepki ile aslında bir itiraf yapıldı. Videoyu paylaşanlar hakkında soruşturma da başlatıldı.

Ölenler konusundaki çelişki ile Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın “şeffaflığı” zedelendi. Bakanlık, Orgeneral Aytaç Yalman’ın virüsten hayatını kaybettiğini doğrulamak zorunda kaldı. Tören yapılmadığı ortaya çıktı. Önce ‘’Test negatifti” diyen bakan, “ya bilgi gizliyor ya da testler de güvensiz” tartışmasına yol açtı. ‘’Önemli birinin ölümü bile saklanıyorsa, gerçekleri asla bilemeyiz” şüpheleri derinleşti.

“İtalya’ya benzeyeceğiz” endişesi gündemde. Uzman Dr. Gülce Çınar’a özür kağıdı imzalattırıldı ama Sağlık Bakanı tarafından kurulan Medipol Üniversitesi görevlisi Muhammed Emin Akkoyunlu, tespit edilen rakamların yüz binleri geçeceğini söyleyiverdi. Gelinen son noktada iktidarın süreci iyi yönetmediği görülüyor.

Virüs, toplumun, hepimizin düşürüldüğü durumu da anlattı. Kimseyi azarlamayan, sorulara nezaketle yaklaşan Bakan’ın hastalıkla imtihanı ve görev performansından çok sergilediği yaklaşım ön plana çıktı. Fakat son endişeler, yaşananlar ve hastalığın hızındaki artış, 18 yıllık AKP iktidarının kurduğu çarpık sistemi hızla gözler önüne sermeye başladı.

Yaşlıya kolonya, işçiye kölelik, evden çıkamayan ihtiyaç sahibine “alay eder gibi” düşük kredi ile konut ve THY ile ucuza seyahat vaat eden siyasal İslam, neoliberalizm karışımı sistem, AVM çalışanına, hastık vaat ediyor. Oysa sermayeyi temsilen “Cumhurbaşkanı’nın düzenlediği korona toplantısında bulunan ve aynı zamanda Panaroma AVM Yönetim Kurulu Başkanı olan Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yüzünü güldürüyor.

Bu rejimden pratik olarak fayda çıkması zor. Avrupa’da hastanelerin kamulaştırılması gündemdeyken, kibarlığına kapıldığımız bakan Türkiye’de özel hastane sahibi. “AKP’nin başlangıç ilkeleri” sıkıntılar hakkında temelden ipuçları veriyor. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer, Sağlık İstatistiği Yıllığı 2018 verilerini paylaştı.

Buna göre; Türkiye’deki hastane sayısı bin 534. Bu hastanelerden 889’u devlete ait. 68’i üniversite hastanesi. Özel hastane sayısı ise 577. Türkiye hastanelerinde yaklaşık olarak 231 bin 913 yatak bulunuyor. Bu sayı içinde özel hastane yatağı 50 bin 196. Oranlar, yüzbinleri geçeceği söylenen hasta sayısı gibi yoksul-varlıklı çelişkisi hakkında da fikir veriyor.

İstatistiklerin üzerine başka rakamları da biz ekleyelim. Türkiye’de en güncel verilerle tam 84 bin 684 cami var. 1 Ocak 2020 tarihi itibarıyla Türkiye’de bulunan doktor sayısı 164 bin 594. Diyanet’in personel sayısı ise 2020 yılı itibarıyla 179 bine çıktı. Personel giderleri artığı için Diyanet’in bütçesi de 2019’a göre 1,1 milyar TL daha yükseltildi.

Korana günlerinin şiddetini artırdığından beri sağlık çalışanları feryat ediyor: “8 saatlik mesai için bir adet basit cerrahi maske veriliyor. Oysa bunların koruma süresi sadece 2 saat. Teyitli hasta yakınına bile maske yok. Sağlık çalışanları hastalanmaya başladı.” Farklı illerde yoğun bakım ünitelerinde virüs nedeniyle tedavi gören hemşireler var.

Ellerin yıkanıp, kağıt havlu ile kurutulması isteniyor ama çalışanlar, “Kağıt havlu yok” diyor: “Zaten hiç olmadı. Bazı malzemelerin hayati olduğu yeni ortaya çıkıyor. Dezenfektan, belli başlı ilaçlar, idrar torbası, balgam kültürü için set, entübe malzemesi eksik. Apar topar tamamlanmaya çalışılıyor.”

Sağlık çalışanları, geç kalındığını söylüyor: “Uluslararası seyahatlerin sık yapıldığı, ne nüfusu ne hastalık türleri belli olmayan, savaştan kaçan insanların göçü ile etkilenen, geçişlerin kontrolsüz olduğu bu coğrafyada büyük risk taşımamıza rağmen salgına dair hazırlık yapılmadı. Hiç kimse kit tamamlamak, havaalanlarında geniş kontroller yapmak gibi önlemler düşünmedi. Son bir haftada kıpırdanma oldu.”

Sağlık Bakanı Koca “Mücadele edeceğiz” diyor. Peki nasıl? Toplum endişeli, sağlık çalışanları hem kendileri hem sistem için çok kaygılı. Soru, “o soru”: Biraz geç kalmadık mı? Evet, biraz; 18 yıl kadar!