İstanbul Bayrampaşa’da Mehmet ve Gülsüm Uzunsinan’ın kız bebekleri Buğlem, kan hastalığıyla dünyaya geldi. Aile yoğun bakımda tedavi gören 15 günlük bebeği doktorların itirazına rağmen hastaneden çıkarıp ‘hacamat’ yaptırdı. Jilet darbeleriyle kan kaybeden bebek kaldırıldığı hastanede can verdi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma başlatıldı. İfadeleri alınan Uzunsinan çifti tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.”

Sabah gazetesinde 7 Kasım günü yayımlanan “Bebeği ‘hacamat’ öldürdü” başlıklı haber hepi topu beş cümlelik bir paragraftan ibaretti.

Gazetenin ombudsmanı İbrahim Altay’ın “Bebeği hacamat mı öldürdü?” başlıklı yazısı ise yaklaşık yarım gazete sayfası.

Haberin yayımlanmasının üzerinden bir buçuk ay geçmiş, ama Altay’ın yazdığına göre “okurların tepkisi” geçmemişti.

Bir okur “Başlığınız hacamatı kötülemek için atılmış” diyor ve devam ediyordu: “Hacamat peygamberimizin bir sünnetidir. Bir kişinin yaptığı bir hatayı bütün bir camiaya mal etmeyin.”

“Cumhurbaşkanlığı uzmanı” Sümeyra Merve Kılınç da -unvanı özellikle tırnak içine aldım, çünkü ne öyle uyduruk bir uzmanlık alanı ne de şahsın doktorlukla bir alakası var- itiraz edenler arasındaydı.

Ombudsmanın konuştuğu Sabah Özel İstihbarat Şefi hatanın kendilerinden kaynaklandığının altını çiziyor, okurlara hak veriyordu.

Ombudsmana göre de haber yığınla sorun taşıyordu, bu metne aslında haber bile denemezdi.

Kan hastası on beş günlük bir bebek...

Doktorların bütün uyarılarına rağmen yoğun bakımdan çıkartılıp ölüm yolculuğuna çıkarılıyor...

Cahil bir hacamatçının jilet darbeleriyle vahşice öldürülüyor...

Bu arada, ne anne, baba ne de katil tutuklanmıyor bile...

Gericilerin derdi...

Nasıl olur da peygamber sünneti hacamata lâf edilirmiş!..

Buğlem bebeğin laneti dinci gericiliğin üzerine olsun!..

•••

“Bir hekim. Malum KHK’lardan biriyle memuriyetten atılıyor. İş arıyor, artık özelde çalışacak. Tabip odasına kaydı gerekiyor. Zaten üye ama başka bir ilde. Arıyor kaydını aldırmak için. Elbette diyorlar ama ödenmesi gereken 900 TL aidat borcunuz var. Hekim işsiz, iş arıyor, atılmış, paraya ihtiyacı var, söylüyor ama hayır, tabip odasının yapabileceği bir şey yok! Para bulunuyor ve tabip odası kaydı işe başvuru yapacağı ile alınıyor.

Türk Tabipleri Birliği Kanunu (Kanun No: 6023)

Madde 9-İdare Heyeti, hastalık, ihtiyarlık veya yoksulluk dolayısıyla aidatını veremeyecek durumda olan oda mensuplarından geçici veya sürekli olarak aidat almamaya karar verebilir.”

Olayı bizim Eriş (Bilaloğlu) bianet’te yazdı.

Hani şu horozlarıyla ünlü ilimizin sözde ulusolcu, özde ulusağcı tabip odası!..

Eriş naif insandır; isim de vermedi, tarif de etmedi...

Ben şimdilik tarifinizi verdim...

Eğer bu yaptığınızı düzeltmezseniz isminizi de veririm, peşinizi de bırakmam!..

•••

Köy Enstitülerinin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu...

Türkiye’de işçi sağlığı alanının duayenlerinden...

SSK Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi eski Başhekimi...

SSK eski Genel Müdür Yardımcısı...

“İşçi doktoru” Engin Tonguç...

İki gün önce kaybettik.

Ben hiç karşılaşmadım ama SSK anılarını derlediği ‘Bir Tutam Umut İçin’ kitabından tanırım.

Bize miras bıraktığı her şey için sonsuz şükranlarımızla...

Işıklar içinde uyusun.

•••

“Çalıyorlar ama çalışıyorlar” konsepti sayesinde yılın son günlerini karanlıkta geçirdik.

Elektriğin ne zaman kesilip ne zaman geleceğini bilemediğimiz çocukluk günlerimize döndük.

Ben şahsen şikâyetçi olmadım.

Bir tek, evdeki gemici fenerim bozulmuş, onun tadına varamadım.

Yalnız sağlık ocağı günlerimden kalma eski bir refleksle merak ettim.

Özellikle aile sağlığı, toplum sağlığı merkezlerindeki jeneratörler bu kadar uzun süreli elektrik kesintilerinde yeterli geldi mi, aşılar ne oldu?..

Şimdiye kadar duymadım ama Sağlık Bakanlığı bir açıklama yapar, herhalde.

•••

Siz bu yazıyı yeni yılın ikinci günü okuyacaksınız ama ben eski yılın son günü yazıyorum.

O yüzden geçen yıldan kalanları toparlamaya çalıştım.

Tabii ki, 2017 için de bir dileğim olacak.

İnsanlık tarihinin şimdiye kadar gördüğü en büyük atılımın, hemen kuzeyimizdeki topraklarda gerçekleşen Büyük Ekim Devrimi’nin yüzüncü yılı...

Bu topraklarda faşizmi dize getirdiğimiz...

Dinci gericiliğin çürüyen diş, dökülen et gibi bir daha geri gelmemek üzere yıkılıp gideceği...

Mücadelemizin, ümidimizin ve zaferimizin yılı olsun!..