İçişleri Bakanlığınca, 370 derneğin çalışması OHAL gerekçesiyle 'milli güvenliğe tehdit oluşturduğu' savıyla durduruldu. Türkiye Barolar Birliği basın açıklaması yayımladı ve “Yargı kararı olmadan derneklerin kapatılmasını ya da faaliyetinin durdurulmasını demokratik bulmamız mümkün değildir “ dedi. İyi de bunlar ne: “milli?”, “güvenlik?”, “demokratik?” Bu sözcükler ne anlamlar içermekte şimdilerde; yanına koyver gitsin kimi diğerlerlerini de: adalet, hukuk, duyunç (vicdan)... Evet, sizin de ekleyebileceklerinizle; artık saçmalık gibi duran deyişler(“anti demokratik bulma”, “kabul edilemez bulma”; “kınama”, “sert dille kınama”, vd)bu işe yaramazlar almış başını gidiyor, bizlerle bir yerlere...

Hayatın Sesi TV, İMC TV ve TV10’nun da bulunduğu 12 televizyon ve 11 radyonun yayınlarının durdurulmasına karar verilmişti. 668 sayılı KHK ile 29 Eylül’de yayını durdurulan ‘Özgür Radyo’nun, ‘Yeniden Özgür Radyo’ olarak internetten yayın yapacağı açıklandı... Benim de kimi söyleşilere katıldığım Özgür Radyo’da aklıma ilk gelenlerden biri Füsun Erdoğan’dan (Gazeteci. 1995-2006 yıllarında Özgür Radyo Genel Yayın Koordinatörü. Sekiz yıl cezaevinde kaldı, 8 Mayıs 2014'te tahliye oldu. Cezaevinden Bianet'e ''Görülmüştür'' mektupları yazıyordu. Sonra, ''Dışarıdan'' mektuplar) alıntılıyorum: “Hayat TV'de 2007 yılında Mumia Abu Jamal'la ilgili bir belgesel film izledim. Jamal devrimci bir gazetecisiydi. Beyaz bir polisi öldürmekten suçlandı. 1982 yılında düzmece bir dava açıldı ve idam cezasına çarptırıldı. Uluslararası Af Örgütü’ne göre bu dava sırasında uluslararası düzeyde geçerli standartlar ayaklar altına alındı. Belgeler üzerinde sahtekarlık yapıldı, adli tip incelemelerinden çıkan sonuçlar polis tarafından yok edildi, görgü tanıkları üzerinde baskı kurularak yanlış ifade vermeleri sağlandı. Dünya çapında yürütülen ‘Jamal’a Özgürlük" kampanyası sonucunda cezası ömür boyu hapse çevrildi (1981’den bu yana tutuklu). Film bir gazeteci tarafından yapılmış. Filmi yaptığında (Jamal tuvalet büyüklüğünde bir hücrede 30.yılını doldurduğunda) 25 yaşındaymış. Hücrede yaşamanın ne demek olduğunu: ‘Beklersin, beklersin, beklersin/ölümü beklersin/ beklersin, beklersin, beklersin!’ diye özetlemiş Jamal! (...)Siz dışarıdakiler Türkiye'de ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çekmekte olan kaç siyasi ve adli tutsak olduğunu biliyor musunuz? Peki ya günlerce, aylarca ve yıllarca insansızlaştırarak ölüm sessizliğiyle kuşatılmış bir hücrede tek başına yaşamanın nasıl bir şey olduğu konusunda bir fikre sahip misiniz? (...)Devlet/ hükümet ağırlaştırılmış müebbetlikler için özel olarak hapishane içerisinde hapishane yaratmak için hayli efor sarf etmiş... Gözaltı tutuklanma ve yargı süreci boyunca kaldığı hapishanenin statüsüne göre bir hücre ya da koğuşta kalır ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanan tutsak(lar)... Ceza Yargıtay'da onaylandıktan kısa bir sonra, her tutsağa "müddetname" dedikleri bir belge verilir. O resmi kâğıtta; ne zaman tutuklandığınız, hangi cezayı aldığınız ve ne zaman tahliye olacağınız yazılıdır. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alanların hangi tarihte tahliye olacağının karşısında yazılan şudur: ‘Ölünce’...”

muddetname-208517-1.muddetname-208518-1.