Geçen haftaki yazımda, öğretmen dışındaki 248 bin 932 kişiden oluşan yönetim kadrosu ile Eğitim Bakanlığı’nın bir öğrenci kaydını bile doğru dürüst gerçekleştiremediği üzerinde durmuştum. O yazıda 61 bin 306’sı kadrolu, kalanı görevlendirilmiş 100 bin okul yöneticisini de başarısızlığın sorumlularından saymıştım. Bu hafta okul müdürlerine ayrı bir sayfa açmak istiyorum. Çünkü bakanlık tarafından yetersiz bulunarak görev süresi uzatılmayan 16 bin okul müdürünün feryadını ben de duydum.

Görev süresi uzatılmayan okul müdürleri, kendi aralarında örgütlenerek uğradıkları haksızlığa karşı tepki geliştirmeye çalışıyorlar. Fakat arkalarında, üyesi oldukları sendikalar hariç kimse yok. Okuluma dokunma diyen veli, bir iki cılız istisna dışında müdürüme dokunma demedi. Müdürlerine dokunulması öğretmenlerin hiç umurunda değil. Hele öğrenciler, okullar açıldığında müdürlerinin değiştiğinin farkında bile olmayacak. Neden?

Nedeni şu: Bizde okul müdürü eğitimin -gerçek anlamda- amacına ulaşılmasında rolü olan unsurlardan biri değil, merkezden emrühavale edilmiş planın en alt kademedeki gözetmenidir. Müdür, “Okulun yönetimini; kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge, plan program ve emirler doğrultusunda planlar. ” (Tebliğler Dergisi, sayı 2508) Müdürün görevini tanımlayan bu maddenin devamında “Okulu ile ilgili iyileştirme önerilerini amirlerine sunar”, “…astlarından gelen önerileri değerlendirir” denir. Görüldüğü gibi sistem okuluna müdür yaptığı kişinin mesleki bilgi, beceri, yetenek ve deneyimlerinden yararlanmayı öngörmez. Sistemin banka müdürü rolü biçtiği okul müdürü haliyle “astı” sayılan öğretmen, öğrenci, öğrenci velisiyle gün aşırı papaz olmuştur.

Aralarında tenzih edebileceğim birçok kişi hariç, özellikle son yıllarda öğretmenlikten okul yöneticiliğine atanmış olanları eğitim adına kazanç sayıyorum! Eğitime, öğrenci ve öğretmene yabancı; amirleri tarafından sadakati ölçülerek müdür yapılmış birinin, yüzlerce öğrenciyi kendine benzetme yerine bir masaya bağlanmış olmasının daha hayırlı olduğunu düşünmüşümdür.

Yazının bu noktasında, yanı başımda oturan deneyimli bir öğretmen arkadaşıma, İlhan Yıldız’a senin için müdür ne ifade ediyor diye sordum. “Doğum iznine ayrılmak için dilekçe veren kadın öğretmene ‘hoca hanım, benim hesabıma göre daha bir haftanız var!’ diyen kişi” yanıtını verdi. Hangi kurumda çalışıyor olursanız olun eminim daha fazlası sizin de aklınıza gelmiştir. Şunu da belirteyim ki bu müdür algısı kişilerden, kişilikten kaynaklanmıyor; otoritesinin tesisi için sistemin bulunup yetkilendirilerek başınıza diktiği için böyle bir şeydir müdür. Onun içindir ki kendilerinden başka arkalarından ağıt yakan kimsesi yok müdürlerin. Bence gerek de yok; Haziran 2014 itibari ile tüm eğitim kurumu müdürlerinin görevden alınmış sayılacağını öngören yasaya karşı eyleme giden öğretmen arkadaşını durdurmaya çalışırken düşünmeliydiler bunu. Yasanın ilk kurbanı olduklarında değil. ‘Sınav kazandım, okulumun sorunlarını çözdüm, başarı belgelerim var’ diyenlere önerimiz yeteneklerinizi öğrenciler için kullanın olmalı.

KARABURUN BİLİM KONGRESİ
Karaburun, İzmir’in üç bin nüfuslu küçük bir ilçesidir. İlçe küçüktür ama burada büyük işler yapılır. Mesela katılımı yüksek bilim kongrelerinden biri ve en etkilisi burada yapılır. Bu yıl dokuzuncusu gerçekleşen Dünyada Bir Hayalet Dolaşıyor temalı kongrede ilk gün Korkut Boratav ve Sungur Savran’ın; dün Işıl Ünal ve Seçkin Özsoy’un da konuşmacılar arasında bulunduğu paneli izledim. Bugün Dünyayı Dolaşan Hayaletler başlıklı panelin izleyicileri arasında olacağım. Yazları Urla, Seferihisar, Çeşme ve Alaçatı’da konuşlanan büyük burjuvalara karşı küçük burjuvaların başkaldırısına katılmak/tanık olmak isterseniz seneye bugünlerde buraya gelin derim.