Hani bir deyim vardır; koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derler. Devrimcinin olmadığı yerde muhafazakâra devrimci demek öyle bir şeydir.

Nicedir dil, düşünce ifade etmek için kullanılmıyor. Düşünce kavramlarla ifade edilir. Düşünmüyorsanız dil sizin için iletişim aracıdır, kavram bilgisine ihtiyaç duymazsınız. Olay ve olguyu göründüğü gibi tarif edip istek bildirecek miktarda sözcük dağarcığına sahip olmanız yeterli. Eğer düşünüyormuş gibi yapmaya kalkışır konuşmanızın arasına kavram serpiştirirseniz Nureddin Nebati ile Tayyip Erdoğan’ın durumuna düşersiniz. Hazine ve Maliye Bakanı veya Cumhurbaşkanı olmanız kavramın ifade ettiği düşünceyi değiştirmenize yetmez.

AKP genel başkanı Erdoğan, Temmuz’da oğlunun üniversitesinin (İbn-i Haldun Ü.) mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada “Eskilerin münevver dediği, bugün entelektüel veya aydın diye isimlendirilen iletişim, sosyal, dil, dijital, mesleki becerileri yüksek insanlara ihtiyacımız var." demişti. Birkaç gün önce de aile vakfında (TÜGVA) “Karşımda şu anda muhafazakâr devrimciler var. Muhafazakâr devrimcilerle 2023’ü başarıyla bitireceğimize inanıyorum” dedi.

Ömrünü ülkenin entelektüel kapasitesini kullanamaz hale getirmeye vakfetmiş kişinin literatüründe olmayan kavramları kullanması ne anlama geliyor? Ankara temsilcimiz Nurcan Gökdemir üzerinde durmaya değmez diyor. Nurcan bir yönüyle haklı, fakat başta işaret ettiğim gibi bu kavramları ilk kez Erdoğan’dan duyan, onun yüklediği anlamı doğrusu kabul etmeye hazır büyük bir kitle var. En azından onlar için kısa bir açıklama yapmak gerekir diye düşünüyorum.

İbn-i Haldun Üniversitesinde kullandığı cümleyi ele alalım: Bu okul mezunlarının münevver, aydın ve entelektüel kavramları arasındaki nüansı fark etmeleri bir yana, bu kavramların teknik beceriye sahip eğitimli kişiler için kullanıldığını sanmaları olasılık dahilindedir. Oysa aydın, daha ziyade hümanist değişimin teorisiyle, entelektüel ise pratiği ile iştigal eden kişilere yakıştırılan bir tanımlamadır. Tek başına mesleki beceriye sahip olmak aydın olmak için yeterli değildir. Aydın ve entelektüel sayılabilmek için eşitlik, adalet, özgürlük, etik gibi sosyal ilişkileri düzenleyen kavramlara can verme çabasına katılmak gerekiyor. Covid-19 aşısını bulan, bulduğu aşının yoksullara neden ulaşmadığını sormuyor, bu yönde çaba sarf etmiyorsa ne aydın ne entelektüel sayılır. Diploması olduğu için ona belki münevver denebilir.

Son konuşmasına gelince: “Muhafazakâr devrimciler”? Bu açıklaması olan bir söz değil. Erdoğan’ın ağzından çıktığı için ifadeyi “karşı devrimciler” olarak anlayabiliriz. Birine devrimci diyebilmek için önce “devrim”i tanımlamak gerek: Devrim, bir şeyi öncekinden iyi olacak şekilde tamamen değiştirmek demek. Değiştirilen şeyin iyi çıkmama veya iyi karşılanmama olasılığı yok değil, fakat devrim, her durumda daha önce denenmemiş, yaşanmamış veya görülmemiş bir değişimi ifade eder. Pulluğa geçiş tarım devrimi sayılırken karasabana dönüş devrim olarak adlandırılmaz. Veya festen şapkaya geçişe devrim denirken kavuğa dönüşe karşıdevrim denir.

Kamuoyu araştırmacıları AKP ile gençler arasındaki makasın açıldığını söylüyor. MHP de aynı durumda, fakat ne Devlet Bahçeli ne adamları Erdoğan ve Nebati gibi bilmedikleri kavramlara başvurmuyor. Bahçeli, akademik unvanı olmasına rağmen (galiba doçent) ayağını sürüyerek, sözcükleri gırtlağından itekleyerek düşünme yorgunu bilge biri izlenimi yaratmayı başarıyor! Eylem adamı olduğu için Erdoğan bu yolu izlemiyor; güya gençlerin anlayacağı dilden konuşmaya, modern kavramları kullanarak onlarda bilgelik tarafı olan biri izlenimi yaratmaya çalışıyor. İşe yarıyor mu, kısmen evet. Aydını aydınlar, entelektüeli entelektüeller, devrimciler devrimi kullanmazsa biri alır olur olmaz, yerli yersiz kullanır. Bir de bakarsın ki kavramların iğdiş edilmiş, sonra döner kendine “özgürlükçü sol”, “özgürlükçü laik” gibi “özgürlükçü entelektüel”, “özgürlükçü devrimci” dersin! Böylece, kavramın ifade ettiği düşünceleri değiştirmeden sahiplerini değiştirmiş olursun. Bu da az şey değil…